Almanya'nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020'de ırkçı terörist Tobias Rathjen tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen 9 kişi arasında yer alan Türklerin yakınları, ırkçı terör saldırısının 3. yılında Alman devletinin kendilerine verdiği sözü tutmasını ve olayı aydınlatmasını istedi. 34 yaşındayken, ırkçı bir katilin silahından çıkan kurşunlarla yaşama veda eden Fatih Saraçoğlu'nun ağabeyi Hayrettin Saraçoğlu, olay yerinde AA muhabirine yaptığı açıklamada, burada ırkçı bir terör saldırısında aralarında Türklerin de bulunduğu 9 kişinin öldürüldüğünü ama olayın aydınlatılmadığını söyledi.
Olaydan sonra telefonla kardeşinin ölüm haberini aldığını belirten Saraçoğlu, "Fatih, işten sonra arkadaşıyla kafenin önünde dururken orada Fatih'i şehit ediyor. Ben de işe giderken bir telefon geldi ve haberini aldım, ondan sonra ailemle Hanau'a geldim." ifadesini kullandı.
Saraçoğlu, olayla ilgili tüm soruların yanıtsız kaldığını vurgulayarak şöyle devam etti: "Çok söz verildi, çok konuşuldu ama bir neticeye varamadı hiç kimse. Çoğu soru hala açıkta ama kimse cevaplayamıyor, cevaplanmak istenmiyor. Hiçbir sorunun cevabını şu ana kadar alamadık. (Yetkililerden talebimiz) açıklık getirsinler çünkü bu öldüren insan her şeyi planladı, her şey biliniyordu. Burada olan polislerin görevleri, o akşam olanlar, neden (katilin) evine geç gidildi, acil çağrı telefonuna neden çıkılmadı, bu adamın psikolojisi bozuk olduğu halde bu kadar silahın elinden alınmaması ve bu kadar insanın öldürülmesi hakkında çok sayıda soru cevaplanmadı."
Irkçı katilin babası Hans Gerd Rathjen'in Savcılığa dilekçe yazarak oğlunun işlediği cinayetlerde kullandığı silah ve mermileri istediğini hatırlatan Saraçoğlu, "Bence bu adamın silahı ve kurşunları istemesi... Adam seviniyor yani onur duyuyor. Bunları hatıra olarak kendisine saklayacak, bundan eminim. Medyada görülüyor, adam köpekle dolaşıyor. Ben burada oturmuyorum ama burada oturan aileler, kendilerini rahatsız ettiğini söylüyor. Korku, endişe her zaman var. Silah yasası değişti, şu an Almanya'da çok sayıda insanın eline silah geçmiş durumda." diye konuştu.
Saraçoğlu, "Kardeşim en çok ev almak ve kendisine bir aile kurmak isterdi. Birlikte hedeflerimiz vardı, hep telefonlaşıyorduk ve birbirimize akıl danışıyorduk. Daha önce maddi, manevi hiçbir sıkıntımız yoktu, bu olaydan sonra bizim maddi ve manevi sıkıntılarımız başladı." ifadesini kullandı.
Almanya'da yaşayan Türklerin, yaşadığı ülkenin kanunlarına her zaman uyduğunu vurgulayan Saraçoğlu, "Türkler, bu ülkede hiçbir problem yapmıyor. Problem olsa kanunu var, polisi var, mahkemesi var, o yönden değerlendiriliyor. Ama sen eline silah alıp, 'yok sen yabancısın, yok Türksün, Müslümansın, ben seni öldürmeye geldim' diye...Bu bir barbarlık." diye konuştu.
"OĞLUMU ÇOK ÖZLÜYORUM"
Olayda hayatını kaybeden Sedat Gürbüz'ün babası Selahattin Gürbüz de AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlunun henüz 30 yaşına girmeden ırkçı bir katil tarafından yaşamdan koparıldığını belirterek oğlunu çok özlediğini söyledi. Gürbüz, "Oğlum her şeyi, yaşamayı çok severdi. Yaşı henüz 30 olmamıştı. Hep halimi hatırımı sorardı." dedi.
Dönemin Başbakanı Angela Merkel tarafından söz verilmesine rağmen olayın üzerinden 3 yıl geçtiğini ancak aydınlatılmadığını vurgulayan Gürbüz, "Bunlar hep politika. (Olayın aydınlatılması konusunda) hiç ümidimiz yok, bir şey çıkmaz artık çıkarmazlar." diye konuştu.
NELER OLMUŞTU?
Hanau kentinde 19 Şubat 2020 gecesi iki kafeye düzenlenen ırkçı terör saldırısında, aralarında 4 Türk'ün de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetmişti. Özel harekat timinin operasyonunda, saldırıyı düzenleyen 43 yaşındaki ırkçı terörist Tobias Rathjen ve 72 yaşındaki annesi evlerinde ölü bulunmuştu. Saldırgan Rathjen'in avcılık belgesi olduğu ve ardında bir mektupla video bıraktığı kaydedilmişti.
Dönemin Başbakanı Angela Merkel saldırıyla ilgili "Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır." ifadelerini kullanmıştı.
Federal Savcılıkça Aralık 2021'de yapılan açıklamada, saldırıyla ilgili soruşturma kapsamında başka kişilerin suç ortağı, azmettirici veya yardımcı olduğuna ya da failin bir sırdaşı bulunduğuna dair yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği bildirilmişti.