Adıyaman'da enkaz altından biri 3 aylık bebek olmak üzere 13 kişiyi sağ olarak çıkaran Cezayir Sivil Savunma Başkanlığına bağlı arama kurtarma ekibinin sorumlusu Albay Faruk Aşur, Kahramanmaraş merkezli depremler için "Sanırım gördüğüm en yıkıcı depremdi." dedi.
"YIKIM KARŞISINDA DEHŞETE KAPILDIK"
Albay Aşur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Adıyaman'da gerçekleştirdikleri arama kurtarma çalışmalarını, şahit oldukları yıkımı ve enkaz altındaki kişilerle kurdukları güçlü bağı anlattı. Türkiye'deki depremin ardından Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun'un talimatı üzerine derhal harekete geçtiklerini belirten Aşur, "Aynı günün akşamı Cezayir Savunma Bakanlığına bağlı askeri uçakla 86 kişilik ekibimiz ve 15 tonluk lojistik yardım malzemesiyle Gaziantep Havalimanına indik." dedi.
Aşur, Gaziantep Valiliği ve diğer yerel makamların kendilerini ve malzemelerini taşıyacak araçlar tahsis ettiğini, bu araçlarla Adıyaman'a hareket ettiklerini kaydetti. Yoğun kar nedeniyle 3 buçuk saatte kente varabildiklerini belirten Aşur, Adıyaman'a girdiklerinde gördükleri yıkım karşısında dehşete kapıldıklarını, zira kentin yerle bir olduğunu söyledi.
Adıyaman Valiliğinin kendilerine yardımcı olduğunu aktaran Aşur, "Kaybedecek tek bir dakikamız yoktu, kentte çok büyük bir yıkım vardı ve 5 arama kurtarma bölgesine ayrılmıştı. Biz çok hızlı bir şekilde çalışmalarımıza başladık. Kendimizi hiç yabancı hissetmedik, ülkemizde bir çalışma yürütüyor ruhuyla hareket ettik." diye konuştu.
"GÖRDÜĞÜM EN BÜYÜK DEPREMDİ"
Gölcük merkezli 17 Ağustos Depremi başta olmak üzere birçok ülkedeki deprem bölgelerinde arama kurtarma çalışmalarına katıldığını anlatan Aşur, "Kahramanmaraş merkezli depremler sanırım gördüğüm en büyük yıkıcı depremdi. 10 şehrin tamamını etkilemişti. Yani Adıyaman'ın girişinden itibaren şehrin nasıl yıkıldığını gördük. Tamamen yok olan mahalleler vardı." ifadelerini kullandı.
Aşur, bu denli şiddetli bir depremde ayakta kalmayı başaran binaların ise artçı sarsıntılar nedeniyle her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekerek, "Bu şekilde çalışmak da zor ve tehlikeliydi. İnsanlar üzerlerinden şoku atamamışken, meydana gelen artçılar korkuyu da paniği de arttırıyordu." şeklinde konuştu.
Yıkık durumdaki kentte insani durumun da çok zor olduğunu vurgulayan Aşur, "Soğuk hava da çalışmalarımızı etkiliyordu. Yani her haliyle zor bir ortamdı." dedi. Aşur, Adıyaman'a vardıklarında ekibi 6 gruba ayırdıklarını, böylece çalışmalarını çok koordineli, çok tertipli yürüttüklerini belirterek, ilk etapta 9 saatlik bir çalışmayla enkaz altından bir kişiyi canlı olarak çıkardıklarını ve bunun ekibin motivasyonunu artırdığı dile getirdi.
Hiç durmaksızın çalıştıklarını, çok ince ve dikkatli hareket etmek zorunda kaldıklarını, enkaz kaldırılması sürecinde yıkımın dengeli gerçekleşmesinin profesyonelliğe bağlı olduğunu vurgulayan Aşur, "Çok şükür bizim ekibimiz profesyonelce hareket ediyordu. Hepsi işlerinde tecrübeli ve uzman kişilerdi. Kurtarmayı başardığımız ilk kişi, ailesinde sağ kalan tek kişiydi. Dramatik bir sahne yaşadık." ifadelerini kullandı.
TÜRKÇE KONUŞARAK MORAL VERDİLER
Aşur, arama kurtarma çalışmaları boyunca gönüllü tercümanların kendilerine yardımcı olduğunu belirterek, "Tercümanlarımız çok güzel gençlerdi. Gerçekten bize çok yardımcı oldular. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Enkaz altındakilere umut vermek, morallerini yükseltmek çok önemliydi. İşte tercümanlarımız bize bunu Türkçe yapmanın anahtar kelimelerini öğretiyorlardı, böylece insanlara ulaşabiliyorduk." dedi.
Adıyaman'da bulundukları süre boyunca kendilerini hiç yabancı hissetmediklerini dile getiren Aşur, "İnsanlar çok yardımseverlerdi. Çok sabırlı ve güzel insanlardı. Gerçekten hiç yabancılık hissetmedik, hiç gurbette olduğumuz aklımıza gelmedi. AFAD, Türk Kızılay ve diğer makamlarla da tam koordinasyon halindeydik." ifadelerini kullandı.
Çalışmalarını 9 gün boyunca aralıksız şekilde sürdürdüklerini, bu süre boyunca 13'ü aşkın insanı enkazdan canlı olarak çıkarabildiklerini aktaran Aşur, şöyle konuştu: "İnsanların ne kadar anlayışlı davrandıklarına şahit oldum. Anlayabiliyorduk, hayatlarını kaybetmiş ya da enkaz altında kurtarılmayı bekleyen akrabaları vardı. Ama bizim de zamanla yarıştığımızı biliyorlardı, dolayısıyla hem çok sabırlı hem de çok anlayışlı davranıyorlardı."
Tüm arama kurtarma çalışmalarının kendilerini duygusal olarak çok ciddi etkilediğini dile getiren Aşur, "Hiçbir kurtarma operasyonu 7 saatten az sürmüyordu. Bu süre boyunca enkaz altındaki insanla bir bağ kuruyorsun. Dolayısıyla çok ciddi bir duygusal yoğunluğun içinde buluyorsun kendini. Bu gerçekten çok acı veren ve aynı zamanda çok mutlu eden bir durum. Enkaz altından çıkardığın insan ilk olarak senin yüzüne bakıyor. İşte bu etkileyici bir durum." ifadelerini kullandı.
3 AYLIK BEBEĞİN KURTULUŞ ANLARI AĞLATTI
Aşur, bu süreçte unutamayacağı en acı verici durumun ise 3 aylık bir bebeği kurtarma operasyonu olduğunu gözleri dolarak anlattı: "Enkaz altında annesi hayatını kaybeden 3 aylık bebeği kurtarma operasyonumuz bizi çok etkiledi. Biz enkaz altından bir bebek ağlaması duyduk. Ailesinden birileriyle iletişime geçmeye çalıştık ancak yapamadık. Enkaz altına indirdiğimiz kamerayla bebeğin ölen annesinin yanında olduğunu gördük. Babası da hayatını kaybetmişti. Bu sırada bir bebeğin en büyük ihtiyaç duyduğu iki insanı kaybettiğini, yaşama tutunduğunda bu iki insandan yoksunluğunun onda uyandıracağı acıları ve gelecek tüm yaşamını düşündüm. 11 saat boyunca ağlayan bir çocuğun ne kadar acı verici olabileceğini siz düşünün. Ama biz durmadık. O anda bütün duygularınla hareket ediyorsun. Kendi oğlumuzu kurtarırcasına hareket ettik.
Elimizdeki bütün imkanları seferber ettik. Tüm tecrübemizi, tüm teknik imkanlarımızı bu bebeği kurtarmak için ortaya koyduk. Bir doktorun yardımıyla onu besleyebilecek bir şey uzattık ona. Hem çok hızlı hareket etmemiz hem de çok dikkatli çalışmamız gerekiyordu. Çünkü bir bacağının beton altında kaldığını gördük. Dolayısıyla anlık bir hata onu kurtarmamızı engelleyebilirdi. Biz günlerce çalışmıştık, dinlenmeksizin o soğuk hava şartlarında çalışmıştık. Ancak durmadık, çünkü o bebeğin ağlamasını duyuyorsun ve çok şükür 11 saat süren bir çalışma ile kurtarabildik. İşte bu bizim için her şeyden daha değerliydi. Çünkü o his bambaşka bir şey."
Depremden tam bir hafta sonra da 17 yaşındaki genç bir kızı kurtarmayı başardıklarını aktaran Aşur, "Tam 7 gün enkazın altında kalmıştı. Vefat eden babası ve kız kardeşiyle aynı yerdeydi. Gerçekten çok acı bir durumdu. Ne kadar sabırla bizi beklediğine şahit olduk." ifadelerini kullandı.
YAŞLI ADAM ONLARI BIRAKMADI
Yine enkaz altından kurtardıkları yaşlı bir kişiyle aralarında oluşan bağı ise Aşur, şu ifadelerle anlattı: "Enkaz altında olduğunu öğrendiğimiz bir kişiyle kurtarma çalışmalarımız boyunca çok güçlü bir bağ oluşmuştu. Biz ona 'dede' demeye başlamıştık. Dedeyi enkaz altından çıkarıp hastaneye gönderdik. Dede, tedavi olduktan sonra yanımıza geldi ve orada bulunduğumuz süre boyunca yanımızdan hiç ayrılmadı."
Aşur, enkaz altından ne yazık ki cansız bedenlerini çıkardıkları kişilerin aileleriyle de aralarında güçlü bağlar oluştuğunu, onlarla birlikte hüzünlendiklerini dile getirdi.
"DAHA FAZLASINI YAPMAK İSTERDİK"
Cezayir ekibinin Türkiye'den ayrılmadan önce Adıyaman'da bulundukları çevrede temizlik yaptıklarına dair sosyal medyaya yansıyan ve büyük bir takdir toplayan görüntülerine ilişkin ise Aşur, şunları kaydetti: "Biz daha fazlasını yapmak isterdik elbette. Bu çok doğal bir durum tabi, çünkü biz arama kurtarma ekibiyiz. Biz insanlara umut veriyoruz. Dolayısıyla bir yerden ayrılmadan önce yapabileceğimiz en basit şeyle bile bir hayat umudu vermemiz gerekiyordu. İşte biz bunu yaptık, bu temizlikle. Biz misafiri olduğumuz yere yük değil, çözümün parçası olmaya gelmiştik."
"BİZ KARDEŞİZ"
Cezayir ile Türkiye'nin kardeş olduğunu vurgulayan Aşur, "Biz kardeşiz. Orada hayatlarına dokunabildiğimiz birçok insanla iletişimimiz devam edecek. Türkiye bizim kardeşimiz, Türk halkının yaşadıklarını onlarla paylaşıyoruz. Üstümüze düşeni yapmaya da hazırız." şeklinde konuştu. Allah'tan bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması temennisinde bulunan Aşur, Türkiye'yi ikinci vatanı gibi gördüğünü ve mutlaka Adıyaman'ı güzel günlerinde ziyaret etmek istediğini kaydetti.
Kurtarma çalışmalarında gerekli tüm araç gereçler ve arama köpekleriyle 7 Şubat'ta, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen Adıyaman'da, arama kurtarma çalışmalarına katılan 86 kişilik Cezayir arama kurtarma ekibi 14 Şubat'ta ülkesine dönmüştü.
CEZAYİR'İN YARDIMLARI
Cezayir'de, Türkiye ve Suriye'deki depremzedelerle dayanışma amacıyla sosyal medya platformlarından başlayan destek çağrıları kısa sürede geniş kapsamlı yardım kampanyalarına dönüşmüştü. Cezayirli sporcular, siyasiler ve vatandaşlar depremin ilk gününden itibaren sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlarla Türk devleti ve halkının yanında olduklarını duyurmuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ileten Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun başta olmak üzere tüm devlet kadroları taziye ve destek mesajları yayımlayarak Türkiye ile dayanışma içinde olduklarını ifade etmişti. Türkiye'ye gönderilen 86 kişilik arama kurtarma ekibinin yanı sıra Cezayir Kızılayından bir tıbbi heyet ile 95 tonluk insani yardım malzemesi de Türkiye'deki deprem bölgesine ulaşmıştı. Cezayir, 10 Şubat'ta da Türkiye'ye 30 milyon dolarlık destekte bulunacağını duyurmuştu.
Cezayir Başbakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Cezayir hükümeti, Cumhurbaşkanı Tebbun'un talimatı üzerine Türkiye Cumhuriyeti'ne 30 milyon dolar, Suriye Arap Cumhuriyeti'ne de 15 milyon dolar mali yardımda bulunma kararı aldı." ifadesi kullanılmıştı. Açıklamada, Cezayir'in Türkiye ve Suriye ile tam bir dayanışma içinde olduğu ve "bu iki kardeş ülkeye yardımların süreceği" vurgulanmıştı.