Adıyaman’da 13 canı kurtardılar: Cezayirli ekip deprem felaketi sonrası yaşananları anlattı
Türkiye’deki deprem felaketinin ardından dünya çapında sayısız ülke, yardım için seferber olmuştu. Yardıma ilk koşan ülkelerden olan Cezayir’in arama kurtarma ekibi, enkaz altından biri bebek olmak üzere 13 kişiyi kurtarmıştı. Ekip, yaşanan çarpıcı anları anlattı.

Adıyaman'da enkaz altından biri 3 aylık bebek olmak üzere 13 kişiyi sağ olarak çıkaran Cezayir Sivil Savunma Başkanlığına bağlı arama kurtarma ekibinin sorumlusu Albay Faruk Aşur, Kahramanmaraş merkezli depremler için "Sanırım gördüğüm en yıkıcı depremdi." dedi.
"YIKIM KARŞISINDA DEHŞETE KAPILDIK"
Albay Aşur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Adıyaman'da gerçekleştirdikleri arama kurtarma çalışmalarını, şahit oldukları yıkımı ve enkaz altındaki kişilerle kurdukları güçlü bağı anlattı. Türkiye'deki depremin ardından Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun'un talimatı üzerine derhal harekete geçtiklerini belirten Aşur, "Aynı günün akşamı Cezayir Savunma Bakanlığına bağlı askeri uçakla 86 kişilik ekibimiz ve 15 tonluk lojistik yardım malzemesiyle Gaziantep Havalimanına indik." dedi.

Aşur, Gaziantep Valiliği ve diğer yerel makamların kendilerini ve malzemelerini taşıyacak araçlar tahsis ettiğini, bu araçlarla Adıyaman'a hareket ettiklerini kaydetti. Yoğun kar nedeniyle 3 buçuk saatte kente varabildiklerini belirten Aşur, Adıyaman'a girdiklerinde gördükleri yıkım karşısında dehşete kapıldıklarını, zira kentin yerle bir olduğunu söyledi.
Adıyaman Valiliğinin kendilerine yardımcı olduğunu aktaran Aşur, "Kaybedecek tek bir dakikamız yoktu, kentte çok büyük bir yıkım vardı ve 5 arama kurtarma bölgesine ayrılmıştı. Biz çok hızlı bir şekilde çalışmalarımıza başladık. Kendimizi hiç yabancı hissetmedik, ülkemizde bir çalışma yürütüyor ruhuyla hareket ettik." diye konuştu.
"GÖRDÜĞÜM EN BÜYÜK DEPREMDİ"
Gölcük merkezli 17 Ağustos Depremi başta olmak üzere birçok ülkedeki deprem bölgelerinde arama kurtarma çalışmalarına katıldığını anlatan Aşur, "Kahramanmaraş merkezli depremler sanırım gördüğüm en büyük yıkıcı depremdi. 10 şehrin tamamını etkilemişti. Yani Adıyaman'ın girişinden itibaren şehrin nasıl yıkıldığını gördük. Tamamen yok olan mahalleler vardı." ifadelerini kullandı.
Aşur, bu denli şiddetli bir depremde ayakta kalmayı başaran binaların ise artçı sarsıntılar nedeniyle her an yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çekerek, "Bu şekilde çalışmak da zor ve tehlikeliydi. İnsanlar üzerlerinden şoku atamamışken, meydana gelen artçılar korkuyu da paniği de arttırıyordu." şeklinde konuştu.

Yıkık durumdaki kentte insani durumun da çok zor olduğunu vurgulayan Aşur, "Soğuk hava da çalışmalarımızı etkiliyordu. Yani her haliyle zor bir ortamdı." dedi. Aşur, Adıyaman'a vardıklarında ekibi 6 gruba ayırdıklarını, böylece çalışmalarını çok koordineli, çok tertipli yürüttüklerini belirterek, ilk etapta 9 saatlik bir çalışmayla enkaz altından bir kişiyi canlı olarak çıkardıklarını ve bunun ekibin motivasyonunu artırdığı dile getirdi.
Hiç durmaksızın çalıştıklarını, çok ince ve dikkatli hareket etmek zorunda kaldıklarını, enkaz kaldırılması sürecinde yıkımın dengeli gerçekleşmesinin profesyonelliğe bağlı olduğunu vurgulayan Aşur, "Çok şükür bizim ekibimiz profesyonelce hareket ediyordu. Hepsi işlerinde tecrübeli ve uzman kişilerdi. Kurtarmayı başardığımız ilk kişi, ailesinde sağ kalan tek kişiydi. Dramatik bir sahne yaşadık." ifadelerini kullandı.
TÜRKÇE KONUŞARAK MORAL VERDİLER
Aşur, arama kurtarma çalışmaları boyunca gönüllü tercümanların kendilerine yardımcı olduğunu belirterek, "Tercümanlarımız çok güzel gençlerdi. Gerçekten bize çok yardımcı oldular. Hepsine şükranlarımı sunuyorum. Enkaz altındakilere umut vermek, morallerini yükseltmek çok önemliydi. İşte tercümanlarımız bize bunu Türkçe yapmanın anahtar kelimelerini öğretiyorlardı, böylece insanlara ulaşabiliyorduk." dedi.
Adıyaman'da bulundukları süre boyunca kendilerini hiç yabancı hissetmediklerini dile getiren Aşur, "İnsanlar çok yardımseverlerdi. Çok sabırlı ve güzel insanlardı. Gerçekten hiç yabancılık hissetmedik, hiç gurbette olduğumuz aklımıza gelmedi. AFAD, Türk Kızılay ve diğer makamlarla da tam koordinasyon halindeydik." ifadelerini kullandı.