Her yönüyle lohusalık

Doğum sonrası 6 haftalık süreci kapsayan lohusalık, anneler için gerçekten de çok önemli dönemlerden biri.

Giriş Tarihi: 12.8.2017 14:31 Son Güncelleme: 10.1.2018 11:00
Her yönüyle lohusalık
Hem yeni doğan bebeğe adapte olmak hem de kendi ruh-beden sağlığını koruyabilmek için, annelerin lohusalık döneminde bazı noktalara dikkat etmeleri gerekiyor. Özellikle lohusalık döneminde görülebilen birtakım problemlere erken önlem almak, bu sürecin kolayca atlatılmasında oldukça etkili. Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Kağan Kocetepe'nin katkılarıyla hazırladığımız dosyamızda lohusalık döneminin hem fiziksel hem de ruhsal yönüne değindik.

Lohusalık süreci

Lohusalık, bebeğin doğması ve plasentanın çıkmasını takip eden 6 haftalık dönemdir. Anne adaylığından anneliğe geçişin tamamlanması ve hamilelikte ortaya çıkan değişikliklerin geri dönmesi bu süre içerisinde tamamlanır. Hamileliğin başlamasıyla birlikte kadın vücudunda önceden var olmayan, hamileliğe özgü çok sayıda hormon üretilir. Bazı hormonlar ise hamilelik öncesi dönemde de kadın vücudunda bulunurlar ve hamilelikte bu hormonların seviyeleri yükselir (progesteron, östrojenler, prolaktin gibi). Tüm bu hormonlar anne adayının hamileliğe uyum sağlaması, bebeğin gelişmesi ve nihayet zamanı geldiğinde doğum eyleminin başlaması açısından son derece önemlidirler. Östrojen hormonu doğum sonrası kısa sürede hamilelik öncesi seviyeye iner. Progesteron hormonu yaklaşık bir hafta içerisinde hamilelik öncesi düzeye inerken, beta-HCG'nin kandan kaybolması ve hamilelik testlerinin menfileşmesi iki hafta gibi bir sürede gerçekleşir. Süt üretimini sağlayan prolaktin hormonu bebek emdikçe seviyesini korumaya devam eder. Oksitosin adı verilen ve bir yandan rahmin kasılması ve "toparlanmasını", öte yandan üretilen sütün kanallar içinde ilerlemesini sağlayan hormon da bebek emdikçe salgılanmaya devam eder. Hamilelik döneminde vücutta önemli derecede sıvı artışı olur. Bu artışla beraber kan hacmi de artar ve dokular arasında biriken sıvı, özellikle ayaklarda fizyolojik ödem (şişme) oluşumuna neden olur. Lohusalığın ilk saatlerinden itibaren vücutta biriken bu fazladan sıvı bir yandan idrar yoluyla, öte yandan terlemeyle atılır. Süt üretimi devreye girdiği andan itibaren süt salgı bezlerini uyaran hormonlar ter bezlerini de kısmen uyardıklarından bazı anne adaylarında lohusalıkta aşırı terleme ortaya çıkabilir. Terlemeyle atılan sıvının yerine konması açısından annelerin sıvı alımını artırmaları son derece önemlidir.

Doğumdan hemen sonra

Doğumdan sonraki saatler sağlığınız için önemlidir. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Anne adayının hastanede bulunulan dönemde yakın takip altında tutulması gerekir. Bu takipte tansiyon, nabız, kanama miktarı kontrol edilecektir. Normal vajinal doğum yapan bazı anneler doğum sonrası ilk idrarlarını yapmakta zorlanabilirler. Bu durum geçicidir. Çoğu anne, doğum sonrasında karnında, hemen göbek altında "taş gibi" bir kitle fark edebilir. Bu kitle bebek çıktıktan sonra kasılarak toparlanma sürecine giren rahimdir.

Eve dönüş

Tümüyle sorunsuz seyreden normal vajinal doğumda genellikle 12-24 saatlik takip sonrasında, sezaryenle doğumda ise genellikle 48-72 saatlik takip sonrasında doktor anne adayının evine dönmesine izin verir. İDRAR YAPMA Eve gidince anne adayının kendini iyi hissetmesi için bol bol dinlenmesi gerekir. İhtiyaç hissettiğinde ertelemek yerine idrarını boşaltmalıdır. Bu, idrar yolu enfeksiyonlarından korunmada çok önemlidir.

Bağırsak hareketleri

Doğum sonrasında geçici olarak kabızlık sorunu yaşanabilir. Lifli gıdalardan zengin beslenerek, bol sıvı alarak ve tuvalet ihtiyacını ertelemeden hemen karşılayarak bu şikayetten kurtulmak mümkün. Bu önlemlere rağmen devam eden kabızlık, doktor önerisine göre kullanılan çeşitli ilaçlarla aşılabilir. BANYO Normal doğum yapıldıysa eve gidildiğinde duş şeklinde banyo yapılabilir. Sezaryenle doğum yapıldıysa doktorun önerisine göre banyo yapılması en uygundur. Sezaryen sonrası dikiş yerlerine uygulanan su geçirmez sprey veya bandaj sayesinde genellikle doğumdan sonraki ertesi gün, eğer bu uygulama yapılmadıysa 3. gün sonrasında duş almak mümkündür.

Ev dışına çıkış

Normal doğumda de sezaryenle doğumda da, anne adayı kendisini iyi hissettiği sürece ve mevsime uygun kıyafetler giyerek ev dışına çıkabilir.

Beslenme ve ihtiyaçlar

Doktor aksini önermediği sürece istendiği şekilde beslenmek serbesttir. Burada da temel prensip, besleyiciliği olmayan aşırı karbonhidratlı ve yağlı yiyeceklerden kaçınmaktır. Hamilelik döneminde kullanılan demir (ve vitamin) içerikli ilaçlara lohusalık döneminde de devam edilmelidir. DİKİŞ YERLERİNİN BAKIMI Normal doğum sonrası ülkemizde annelere genellikle tuvalet öncesinde ve sonrasında kullanmaları için dezenfektan madde içerikli sıvılar reçete edilir. Bu sıvıları dikiş bölgenize tarif edildiği şekilde uygulamayı ihmal etmeyin. Temizliği her zaman önden arkaya yapmalısınız. Ülkemizde doğum kesisinin tamirinde kendiliğinden eriyen iplikler kullanıldığından bu dikişlerin alınmasına gerek yoktur. Sezaryenle doğum yapan annelerin dikiş yerlerindeki sargı çıkarıldıktan sonra bu bölgenin temiz ve kuru tutulma dışında bir bakıma ihtiyacı yoktur. Bazı doktorlar iyileştirmeyi teşvik edici pomadlar reçete ederler. Bunları tarif edilen bir şekilde uygulamayı ihmal etmeyin. Sezaryen sonrasında cilt tamiri için çok farklı dikiş iplikleri kullanılabilir. Doktorunuz bu konuda size bilgi verecektir. Cilt tamirinde kendiliğinden eriyen iplikler kullanılmışsa bunların alınmasına gerek yoktur. Cilt tamirinde kendiliğinden erimeyen iplikler kullanılmışsa belli bir süre sonunda (genellikle 4. veya 5. gün) bu ipliklerin alınması gerekir. Eğer dikişler tek tek uygulanmışsa bunlar teker teker çıkarılacak, devamlı tek bir dikiş konmuşsa bu dikiş de cilt kesisinin bir kenarından çekilerek çıkarılacaktır. Dikişlerin çıkarılması işlemi genellikle ağrı vermez.

Regl kanamalarının yeniden başlaması

Reglin yeniden başlaması ve düzenli hale gelmesi emzirme süresi ve sıklığına bağlıdır. İlk regl kanaması hiç emzirmemiş olan annelerde 6-8. haftada ortaya çıkarken, emziren annelerde sıklıkla 4. aydan sonraki bir zamanda olur. Reglinin başlaması tekrar hamile kalmanın en önemli belirtilerinden biri olmakla beraber doğum sonrasında hiç regl görmeden de hamile kalınması mümkündür.

Doğum sonrası egzersizler

Doğum sonrasında özellikle karın kaslarında ve karın cildinde "gevşeme" olur. Bu gevşemeyi geri döndürmek için en kısa zamanda egzersizlere başlanabilir.

Cinselliğe dönüş

Doğum sonrası cinsel istekte bir süre azalma olur ve cinsel isteğin geri dönmesi 3. ayın sonuna kadar gecikebilir. Doktorun da onayını alarak doğumdan sonraki 3. haftadan itibaren cinsel yaşama geri dönmek mümkündür.

Doğum sonrası doktor kontrolü

Normal vajinal doğum sonrasında genellikle bir hafta sonunda doğum kesisi iyileşmesinin kontrolü için, sezaryenle doğumda ise genellikle 4-5. gün dikişlerin kontrol edilmesi ve gerekirse alınması için doktorunuz sizi kontrole çağırır (bu süreler doktordan doktora değişebilir). İkinci bir doktor kontrolü de lohusalık bitiminde özellikle doğum kontrol seçenekleri konusunda bilgi verilmesi ve yöntem belirlenmesi için gerekli olacaktır.

Doğum sonrası solunum ve dolaşım sistemi

Hamilelik döneminde dakika solunum sayısı ve dakika kalp atım sayısı artar. Lohusalık döneminde bu değişiklikler kısa zamanda geri dönerler. Bazı lohusalarda dakika kalp atım sayısı geçici olarak hamilelik öncesi değerlerden daha düşük olabilir. Hamilelik döneminde büyüyen rahmin diyafram kasına (diyafram göğüs kafesi ile karın boşluğunu birbirinden ayıran yapıdır) ve akciğerlere baskı yapması özellikle hamileliğin ilerleyen dönemlerinde nefes darlığı hissinin ortaya çıkmasına neden olur. Bebek doğduktan sonra bu baskı ortadan kalktığından bu belirti de kısa zamanda ortadan kalkar. Hamilelik döneminde dolaşım sisteminde önemli değişiklikler ortaya çıkar. Bu değişikliklere bağlı olarak hamilelikte tansiyon değerleri düşme eğilimi gösterir. Hatta bazı anne adaylarında ayakta dururken düşen tansiyon değerleri bayılma hissine neden olabilir. Lohusalık döneminde bu değişiklikler de hızla geri döner. Hamilelikte rahmin ana toplardamarlara baskı yapması nedeniyle vücudun alt kısmında kan dolaşımı nispeten yavaşlar. Buna bağlı olarak anne adaylarının önemli bir kısmında, sıvı tutulmasının da katkısıyla, özellikle ayakta durmakla artan ödem (şişme) meydana gelir. Yine dolaşım yavaşlamasına bağlı olarak anne adaylarının bir kısmında bacaklarda varisler şiddetlenir veya önceden hiç varisi olmayan anne adaylarında hamilelik döneminde varisler ortaya çıkabilir. Dolaşımın yavaşlamasına bağlı olarak anne adaylarının bir kısmında basur ortaya çıkabilir veya önceden var olan basurun şiddeti artabilir. Dolaşım sisteminin mekanik baskıya bağlı olarak yavaşlamasıyla ortaya çıkan bu değişikliklerin hemen tümü, bebek doğduktan ve baskı ortadan kalktıktan sonra kaybolur. Bu nedenle varis ve basurlarda, çok şiddetli belirti vermediği sürece cerrahi tedavi tercih edilmez ve mümkün olan her durumda doğum sonrası dönem beklenir. Her iki durum da lohusalık döneminde hızla hafifler.

İdrar yollarının düzene girmesi

Hamilelik döneminde idrar yollarında da önemli değişiklikler ortaya çıkar. Bunların çoğu anne adayı tarafından fark edilmez. Ancak rahmin mesaneye yaptığı mekanik baskı, özellikle ilk ve son 3 aylık dönemde mesane kapasitesinin azalmasına neden olur. Buna bağlı olarak az miktarda idrar bile idrar yapma ihtiyacı uyandırır. Bebek doğduktan sonra mesanedeki bu baskı kısa zamanda ortadan kalkar. Mesane kapasitesi aniden hamilelik öncesi döneme ulaştığından mesane işlevleri lohusalıkta belli bir süre azalır. Buna bağlı olarak bu kez de geçici idrar yapamama şikayetleri ortaya çıkabilir. Vajina girişinde bebek doğarken ortaya çıkan ufak tefek sıyrıkların ağrı uyandırması bu şikayetleri artırabilir. Mesaneyle ilgili diğer bir sorun da öksürme esnasında ortaya çıkar. Mesaneyle üretra (idrarı dışarı boşaltan kanal) arasındaki kapak mekanizmasının işlevlerinin azalması öksürme, hapşırma, ıkınma ve karın içi basıncı artıran diğer işlemlerde (hoplama, zıplama gibi) idrar kaçırmaya neden olabilir. Bu da sıklıkla geçici bir durumdur ve lohusalık dönemi bittiğinde bu belirti ortadan kalkmış olmalıdır. Her ne kadar idrar yapımı ve boşaltımı artmış olsa da mesane tam olarak boşalmakta zorlandığından mesane içinde artık idrar kalır. Bu durum bakterilerin çoğalmasını ve idrar yolu enfeksiyonlarının oluşmasını kolaylaştırabilir. Lohusalık döneminde bu nedenle annelerin yaklaşık yüzde 3'ünde idrar yolu enfeksiyonu ortaya çıkar.

Ortaya çıkan ruhsal değişiklikler

Hamilelik döneminde ortaya çıkan ruhsal değişiklikler, lohusalıkta daha belirgin hale gelebilir. Lohusalık dönemine damgasını vuran en önemli psikolojik değişiklik ruhsal labilitedir (değişkenlik, dalgalanma). Çoğu anne bu değişiklikleri kısa sürede atlatırken, ileri durumlarda annede doğum sonrası depresyonu adını alan ve tedavi gerektiren durum ortaya çıkabilir. Bu süreç önemlidir, kısa zamanda yakınları tarafından fark edilmez ve tıbbi destek başlatılmaz ise durum ağırlaşabilir ve anne derin mutsuzluğa sürüklenebilir. Bebeği reddetme halleri de görülebilir. Bu gibi bir durumda bir uzmandan destek alınması önemlidir. Lohusalık, annelerin depresyon geliştirmeye nispeten yatkın oldukları bir dönemdir. Dolayısıyla bu dönemde psikolojik açıdan ciddi ve uzun süreli sorunlar ortaya çıkabilir.

Lohusalık depresyonu

Lohusalık depresyonu, çoğu durumda dikkati çekmeyecek kadar hafif seyreder. Bazı durumlarda ise belirtiler olmasına rağmen bu belirtilerin dikkate alınmaması, hafife alınması, doktora başvurulmaması, doğum sonrası depresyonunun tedavisiz kalmasıyla sonuçlanır. Tedavi edilmemiş depresyon, annenin keyifsiz bir yaşam sürmesine, bebeğine yeterince konsantre olamamasına ve eşiyle çeşitli sorunlar yaşamasına neden olur. Bu nedenlerle depresyon bulguları varlığında profesyonel yardım için başvurmak son derece önemlidir. Bu depresyonu yaşayan anneler, "iyi anne olamadıklarını", yalnızlık duygularını kontrol edemediklerini, umutlarını yitirdiklerini hissedebilirler. Bazı anneler bir türlü kafalarından atamadıkları çeşitli takıntılı düşüncelerinin farkına varabilirler (bebeklerine bir şey olacak korkusu, bebeklerine zarar verme korkusu, kötü bir şeyler olacakmış korkusu gibi). Bebeğe zarar verme korkusu bazı durumlarda annenin makas ve bıçak gibi sivri cisimleri tutmaktan bile kaçınmasına neden olabilir. Doğum sonrası depresyonunun nedeni tam olarak belli olmamakla beraber en muhtemel neden, henüz bilinmeyen bazı tetikleyici etkenlerin beyin biyokimyasının özelliklerini değiştirmesidir. Kendi çocukluk dönemlerinde anne ve babalarından yeterince ilgi ve şefkat görmeyen annelerde, hamilelikten önceki dönemde veya hamilelik döneminde depresyon geçirmiş annelerde, plansız veya istenmeyen bir hamilelik yaşayan annelerde doğum sonrası depresyon ortaya çıkma riskinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.

Diğer değişiklikler

Rahim ağzı


Rahim ağzı doğum esnasında yaklaşık 10 santimetre açılır. Bu açılma rahim ağzının yapısında bulunan çok özel ve esnek lifler sayesinde olur. Bebek doğduktan sonra bu lifler rahim ağzının mümkün olduğunca orijinal şekline geri dönmesini sağlamaya çalışırlar. Ancak bu geriye dönüş ne kadar etkili olursa olsun rahim ağzında doğum sonrası kalıcı bir görüntü oluşur. Daha önce hiç doğum yapmamış olanlarda adeta bir nokta gibi gözüken rahim ağzı, doğum yapmış olan kadınlarda doğum sayısı arttıkça yatay genişliği artan bir çizgi şeklinde görülür. Sezaryenle doğum yapmışlarda, eğer sezaryenle doğumun erken evrelerinde veya doğum eylemi başlamadan önce yapılmışsa rahim ağzı nokta şeklindeki görünümünü koruyabilir.

Vajina girişi ve vajina

Doğum kesisi doğru zamanda usulüne uygun olarak açılmışsa ve perineyi (perine vajina ile anüs arasındaki bölgedir) yırtmadan koruyucu doktor manevraları iyi bir şekilde uygulanmışsa, doğum kesisi tamiri sonrası vajina girişindeki değişiklikler çok az olur. Vajina esnek liflerden oluşan bir yapı olduğundan normal dışı bir durum oluşmadığı sürece çok etkin bir şekilde orijinal haline geri döner. Yapılan doğum sayısı arttıkça vajina ön duvarındaki gevşeme, mesanenin vajina ön duvarına doğru sarkmasına (sistosel), vajina arka duvarındaki gevşeme ise kalınbağırsak son kısmının vajina arka duvarına doğru sarkmasına (rektosel) neden olabilir. Hafif derecedeki bir "sarkma" hiçbir problem yaratmazken, ileri derece "sarkmalar" idrar kaçırma şikayetine veya kabızlığa neden olabilir. Bu durum genellikle geçicidir. Geçmeyen nadir durumlarda ise vajinaya daha ileri bir zamanda estetik bazı ameliyatlar uygulanması gerekebilir. Sistosel için "ön plastik", rektosel için ise "arka plastik" adı verilen operasyon uygulanır. RAHİM Hamileliğin son dönemlerinde normal hacminin yaklaşık 20-30 katına ulaşan rahim, lohusalıkla beraber yavaş yavaş ufalarak eski orijinal büyüklüğüne döner. İnvolusyon ("toparlanma") adı verilen bu süreç sonunda her doğumdan sonra rahim, önceki büyüklüğünden biraz daha büyük olarak kalır. Rahim doğumdan hemen sonra göbek deliği seviyesindedir. Kasılmaya bağlı olarak oldukça sert kıvamda olan bu yapı, karnın alt kısmına dokunmakla kolaylıkla hissedilir. Rahim toparlanması plasentanın çıkmasıyla başlar ve rahim her geçen gün ufalarak lohusalığın birinci haftasının sonunda doğum sonrası büyüklüğünün yarısına kadar geriler. Rahim içinde plasentanın yerleştiği yer de kasılmalarla giderek ufalır ve küçük bir nedbe (iz) bırakarak iyileşir. Hemen doğum sonrasında rahimden kan renginde bir akıntı gelir. Bu akıntının miktarı giderek azalır ve rengi de gün geçtikçe açılır. Loşi (lochia) akıntısı adı verilen bu akıntının kırmızı olduğu dönemlerde içinde taze kırmızı kan ve doku parçacıkları vardır. Birkaç gün içinde akıntı miktarı azalır ve rengi açılır. İkinci haftadan itibaren loşi daha koyu kıvamlı ve açık renkli özellikler kazanır. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra genellikle bu akıntı tümüyle kesilir. Rahmin toparlanması kasılmalarla olur. Bu kasılmalar karın ve bel bölgesinde kramp tarzında ağrıların hissedilmesine neden olabilir. Özellikle çok doğum yapmış olan kadınlarda bu kramp tarzı ağrılar daha sık görülür. Emzirme oksitosin hormonu salgısını artıran bir eylem olduğundan, oksitosinin etkisiyle kasılmaları artan rahimde bu kasılmalar emzirme esnasında daha net hissedilir. Doğum sonrası ilk 12 saatte nispeten daha fazla hissedilen bu ağrılar bu süre sonunda giderek hafifler ve genellikle 48 saat sonunda tümüyle kaybolur.

Cilt

Hamilelikte karın ve göğüs cildinde oluşan çatlaklar lohusalık döneminin sonlarında gümüş rengi alırlar ve kalıcıdırlar. Yüzde meydana gelen lekelenmeler genellikle doğum sonrası kaybolur. Ancak cildin derin tabakalarında oluşan lekeler kalıcı olabilirler. Bu lekeleri gidermek için çeşitli tedavi yöntemleri mevcuttur.

Tehlike belirtileri

Her ne kadar tümüyle normal seyreden hamilelik ve doğumların arkasından gelen lohusalık dönmeleri de sıklıkla sorunsuz seyretse de aşağıdaki yakınma veya belirtilerden biri gözlemlendiğinde doktora başvurulmalı ve gerekli tetkik ve tedavinin yapılması sağlanmalıdır. Aşağıda yer alan belirtiler annede mutlaka normal dışı bir durum varlığını göstermez, ancak mutlaka doktor incelemesi gerektirirler. Bu belirtilere dikkat:

Ateş

Vücut ısısı yükselmesi yani ateş, en az iki adet ölçümde vücut ısısının 38 derece (santigrad) ve üzerinde olmasıdır ve her zaman aydınlatılması gereken bir durumdur. Lohusalıkta en sık ateş nedeni göğüslerin aşırı dolgun olmasıdır (süt ateşi, lohusalık ateşi). Bunun dışında endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu) ve idrar yolu enfeksiyonu lohusalıkta sıklıkla ateş yapan iki enfeksiyon türüdür. Doğum kesisi yarasının enfeksiyonu, sezaryen cilt ve cilt altı yarası enfeksiyonu da ender olarak ateşe neden olabilir. Ayrıca ateş, lohusalıkta tesadüfen geçirilen diğer bir enfeksiyonun (grip, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) belirtisi olabilir.

Karın ağrısı

Lohusalıkta karın ağrısının en sık görülen nedeni rahmin "toparlanma" veya "gerileme", yani hamilelik öncesi döneme geri dönme sürecinde kasılması ve bunun anne tarafından "ağrı" olarak algılanmasıdır. Bunun dışında endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu) ve idrar yolu enfeksiyonu da karın ağrısı şeklinde belirti verebilir.

Aşırı kanama, pıhtı düşürme

Lohusalığın ilk günlerinde kanama normal kabul edilir. Ancak günlük kanama miktarının normal regl kanamasından iki kat veya daha fazla olması mutlaka doktor değerlendirmesi gerektirir. Muhtemel neden plasentanın bir parçasının rahim içinde kalması olabileceği gibi endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu) de söz konusu olabilir.

Kokulu veya miktarca fazla akıntı

Lohusalık döneminde akıntı normal kabul edilir ve akıntının nitelikleri lohusalığın dönemine göre değişkenlik gösterir. Lohusalık akıntısı veya "loşi" adı verilen akıntı, doğumdan sonraki 4-6 hafta boyunca devam eden özel bir akıntı türüdür. Amacı rahmin içindeki "hamileliğe bağlı kalıntıların" atılmasıdır. İlk günlerde kanama şeklinde olan bu akıntı kısa zamanda pembeleşir, daha sonra rengi sararır ve nihayet beyazlaşarak lohusalık bittiğinde tümüyle biter. Hamilelik öncesi dönemde fizyolojik (herhangi bir soruna bağlanmayan) akıntısı olan kadınlarda lohusalık bittiğinde bu fizyolojik akıntı genellikle geri döner. Lohusalık akıntısı özellikle sabah daha fazla olabilir. Bunun nedeni gece boyunca yatmaya bağlı olarak vajinada biriken akıntının ilk ayağa kalkıldığına nispeten daha hızlı boşalmasıdır. Bunlardan farklı özellikler taşıyan her akıntı doktor tarafından değerlendirilmelidir. Kötü kokulu bir akıntı enfeksiyon belirtisidir. Özellikle beraberinde karın ağrısı ve ateş gibi belirtiler de söz konusu olduğunda sıklıkla endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu) söz konusudur. Tek başına kötü kokulu akıntı basit bir bakteriyel vajinit belirtisi olabileceği gibi doğum kesisiyle normal doğum yapmış olan annelerde kesi tamir edilirken kanamanın görüş sahasını kapatmasını engellemek amacıyla vajinaya yerleştirilmiş ve tamir sonrası çıkarılması unutulmuş bir tampon da söz konusu olabilir. Köpüklü bir akıntı trikomonas enfeksiyonuna işaret ederken, peynir kesiği gibi bir akıntı ve beraberinde vajina veya vulvada kaşıntı sıklıkla bir mantar enfeksiyonuna işaret eder.

Göğüslerde aşırı ağrı, ısı artışı, bölgesel kızarıklık

Göğüslerde emzirme döneminde çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Bu sorunlar basit bir dolgunluk şeklinde olabileceği gibi bakterilerin göğüslerde enfeksiyon yapması (mastit) söz konusu olabilir. Her iki durumda da göğüslerden birinde veya ikisinde ısı artışı, dolgunluk, ağrı ve vücut ısısında artış söz konusudur. Bunlara ek olarak birinin diğerine göre çok daha ağrılı olması, o göğüs üzerinde "baş vermiş" bir absenin ele gelmesi göğüs absesini düşündürür. Sıklıkla erken aşamalarında tedavi edilmemiş basit bir mastit sonucunda gelişir. Göğüslerin aşırı dolgunlaşması durumunda sıklıkla birkaç tedbirle tedavi sağlanırken, mastit durumunda sıklıkla antibiyotik tedavisi gerekir. Abse ise cerrahi bir işlemle boşaltılması gereken bir durumudur.

Perine bölgesinde ağrı

Normal doğum yapmış ve özellikle de doğum esnasında doğum kesisi uygulanmış annelerin bu belirtiye çok duyarlı olmaları gerekir. Kesi tamir edildikten sonraki ilk saatlerde bölgede ortaya çıkan ve ağrı kesicilere cevap vermeyen bir ağrı bubölgede bir kan toplanmasına işaret edebilir. Yine ilk günlerde ortaya çıkan ağrı, dikişlerin açıldığının veya dikiş bölgesinde enfeksiyon geliştiğinin bir belirtisi olabilir.

Doğum kesisi veya sezaryen dikişlerinde ağrı, akıntı, bölgede kızarıklık

Bu belirtiler bölgesel bir enfeksiyona işaret ederler ve doktor tarafından değerlendirilmelidirler.

Makattan kanama

Hamilelik dönemi basur oluşumu için zemin hazırlar ve risk lohusalığın ilk günlerinde de devam eder. Özellikle dışkının kanla boyalı olduğunun görülmesi, beraberinde ağrı olsa da olmasa da mutlaka doktor değerlendirmesi gerektiren bir durumdur.

Hazırlayan: Işıl Evrim AKGÜN

ARKADAŞINA GÖNDER
Her yönüyle lohusalık
* Birden fazla kişiye göndermek için, mail adresleri arasına “ ; ” koyunuz
SON DAKİKA