İzmir'de yaşayan Sevtap Şensarı, 2000 yılında, 5 aylık bir evliliğin ardından eşinden boşanan iş insanın H.S.T. ile dini nikahla birlikte yaşamaya başladı. İddiaya göre erkek çocuğunun olmasını isteyen H.S.T., 2015 yılının ocak ayında bu durumu Şensarı'ya söyledi, doğacak çocuklarının kütüklerini ise resmi nikah yapıp üzerine alacağını belirtti. Şensarı, bunu kabul edip H.S.T.'ye ait olduğu iddia edilen spermle Kıbrıs'a gitti. Çocukların erkek olması için burada embriyo seçimi yapıldı, tüp bebek tedavisine başlandı. Daha sonra hamile kalan Şensarı, 2 erkek çocuk dünyaya getirdi. Şensarı, çocukları ne zaman kütüğüne alacağını sorduğu H.S.T.'den şiddet görmeye başladığını ve bu şiddetin dozunun yıllar içinde çok yükseldiğini belirterek, Karşıyaka 3'üncü Aile Mahkemesi'ne babalık davası, nafaka davası ve babalığın benimsenmemesi nedeniyle 500 bin TL'lik tazminat davası açtı. Mahkeme, DNA testi için örnek vermeye yanaşmayan H.S.T. hakkında yakalama kararı çıkartırken, DNA testinin sonuçlanmasını beklemeden her bir çocuk için 2 bin TL'lik nafakaya hükmetti. Şimdi DNA testinin tamamlanabilmesi için hakkında yakalama kararı çıkarılan H.S.T.'nin örnek vermesi bekleniyor.
H.S.T. ile 2000 yılında beraber yaşadığını belirten Şensarı, "Çocukların olması için onun ısrarlı teklifi üzerine beraber karar verdik. İmam nikahlı olduğumuz için, Türkiye'de de evli olmayanlara tüp bebek tedavisi yasak olduğundan Kıbrıs'ta tedavi gördüm. Babaları çok erkek çocuk istediği için cinsiyet seçimi yapıldı ve bu şekilde 2 erkek çocuk dünyaya getirdim. Hatta H.S.T. çocukların ismini koymak için 2 ay düşündü ve sonunda Alpaslan ile Yavuz koydu. Bu çocukları benden daha çok kendisi istedi. Annemden de gelip izin aldı ve 'Resmi olarak evli olmamamız çocuk yapmamıza engel değil, çocuklar doğduktan sonra nüfusuma alacağım, hiç merak etmeyin' dedi. Çocuklar 18 aylık olana kadar bana hiç dokunmadı. Sonra ben çocukları ne zaman nüfusuna alacaksın dediğimde; her seferinde sözlü ve fiziki şiddet yaşamaya başladım. Çocuklarımın kimlikleri olmadığı için bizi duyu testine almadılar. Ona gidip bunu söylediğimde, git kendi üzerine al ben halledeceğim dedi. Ben de gidip kendi üzerime aldım ve böylelikle duyu testini yaptırabildik. Biz imam nikahlı olarak yaşıyorduk, annem de bizimle beraber yaşıyordu. Haftanın 3-4 günü bizimle kalıyordu. Ben ona, 'Artık benim başımı yerden kaldır' dediğimde, Urla'daki ona ait olan evde çok büyük bir dayak yedim, büyük bir şiddete uğradım. Ve bu olaydan sonra evden ayrıldım. Bu sefer korkmadım. Şikayette bulundum ve babalık davası açmaya karar verdim. 17 sene boyunca dayak ve şiddetle beni susturup bastırmıştı, ancak çocuklar doğduktan sonra gözüm hiçbir şeyi görmedi" dedi.
Bugüne kadar her şeyi çocukları için yaptığını belirten Şensarı, "Çocuk kucağımda şiddet gördüm. Çocuklar evden ayrıldığımda 18 aylıktı, şu anda 6 yaşından gün aldılar. Çocuklar, maalesef ki konuşulanları az çok duyuyorlar. Okuldaki arkadaşlarının babalarını anlatıyorlar. Mesela arkadaşının babasının oyuncak getirmesine müsaade etmediğini anlatıyor. Bunların hepsi çocuklar için bir eksiklik. Bana babalarını soruyorlar, ancak ben onlara ayrı olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum. Evi terk ettiğimden beri hiçbir maddi ve manevi yardım görmedim. 7 Şubat'ta evi terk ettiğinde babalık davalarını araştırmaya başladım, karşıma avukat Varol Turbay çıktı. Sonra Karşıyaka 3'üncü Aile Mahkemesi'ne gerekli davaları açtık" dedi.
'BEN DEDİĞİM ZAMAN NÜFUSUMA ALIRIM' DİYOR'
DNA testi henüz yapılmamasına rağmen, sundukları deliller ve çocuklarla baba arasındaki fiziki özelliklerin benzerliğinden ötürü mahkemenin nafakaya hükmettiğini hatırlatan Şensarı, "Nafakayı ödemedi ve biz de icra takibi başlattık. Beni maddi olarak zor durumda bırakıp geri dönmemi istiyor. Bana, 'Ben dediğim zaman olacak, sen geri dönersen çocukları nüfusuma alacağım ve istediğiniz her şey olacak' diyor. 2012 yılından bu yana hiç yurt dışına çıkmamasına rağmen dava açıldığında ikametgahını Viyana'ya aldırdı, orada işçi olduğunu söyleyerek. Ancak ikametgahı aslında Nişantaşı Topağacı'nda bulunuyordu" dedi.