Usta şair ve yazar Cahit Zarifoğlu, vefatının 32'nci yılında anılıyor. Ankara'da 1 Haziran 1940'ta dünyaya gelen şairin, lise yıllarında başlayan ilk şiir ve yazı denemeleri, yerel gazete ve dergilerde yayımlandı. Türk edebiyatının önemli isimlerinden Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, Erdem Bayazıt ve Mehmet Akif İnan'la Maraş Lisesi'nde başlayan arkadaşlıkları, hayatlarının sonraki yıllarında "Diriliş", "Edebiyat" ve "Mavera" dergilerinde sürdü. Aynı arkadaş grubu, 1956-1959'da "Yenilik", "Yeni Ufuklar", "Seçilmiş Hikayeler", "Türk Sanatı", "Varlık", "Yeditepe", "Dost", "Pazar Postası" gibi yayınlarda yer aldı ve "Maraş'ın Sesi" gazetesinin sanat sayfasını hazırlayarak yazı ve eleştiriler yayımladı. Zarifoğlu, 1960'ta çıkmasına ön ayak olduğu "İnkılap" gazetesinde sanat sayfası hazırladı ve bu sayfada yazdığı yazılar, 1980'de çıkan "Yaşamak" kitabında topladığı günlüklerinin ilk örnekleri oldu. Usta şair 1961'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne girdi ama üniversite yılları maddi imkansızlıklar içinde geçti. Üniversite öğrenimi için gittiği İstanbul'da Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç'un, Cahit Zarifoğlu'nun kişiliği ve şiiri üzerinde büyük etkisi oldu. Yedek subay olarak 1973'te İstanbul Tuzla'da başlayan askerlik görevini Kars Sarıkamış'ta sürdürüp 1975'te Kıbrıs'ta tamamlayan Zarifoğlu, askerliğin ardından aynı yıl Makine Kimya Endüstrisi'nde memuriyete başladı. Zarifoğlu, 1976'da TRT'ye geçti ve aynı yıl Necip Fazıl Kısakürek'in aracılığıyla, Abdülhakim Arvasi'nin soyundan gelen Van müftüsü Kasım Arvas'ın kızı Berat Hanım'la tanışarak evlendi. Düğününü Kısakürek'in nikah şahitliğinde Van'da yapan Zarifoğlu'nun Fatma Betül, Ayşe Hicret, Ahmet ve Arife adında 4 çocuğu dünyaya geldi. Kısakürek'in bir gün ona "artist" diye seslenmesiyle, liseden bu yana "Aristo" olan lakabı, "Artist" oldu. Zarifoğlu, alışılmadık söz dizimiyle, imge ve bütünlüğe verdiği önemle, Türk şiirine kendi orijinalliğini getirdi. Şiirleri İngilizce ve Arapçaya çevrilen Zarifoğlu, kendi deyimiyle "ilhamı ele geçiren" şairdi. Şiirini "anlaşılmaz değil zor" olarak tanımlayan Zarifoğlu, "Şiirin diline aşina olmayanlar anlayamaz. Biraz gayretle anlaşılabilirler" derdi. Şair, pankreas kanseri nedeniyle, 1987'de İstanbul'da vefat etti.
'SULTAN' ŞİİRİNİN KLİBİNDE OĞLU OYNADI
Müzisyen
Yusuf Goncagül, Cahit Zarifoğlu'nun "Sultan" şiirinden bestelediği "Esirgeme" klibini, şairin vefatının 32. yılında müzikseverlerle buluşturdu. Goncagül'ün geçen yıl çıkardığı "Biri Var" albümünde yer alan eserin klibinde, Zarifoğlu'nun oğlu Ahmet Zarifoğlu rol aldı. Goncagül, bu eserin gönlünde ayrı bir yeri olduğuna işaret ederek, "Zarifoğlu'nun vefat yıldönümü vesilesiyle böyle bir çalışmanın uygun olacağını düşündük ve kolları sıvadık. Umarım şiire ve Zarifoğlu'na bir nebze dikkat çekmeye vesile olur. Zarifoğlu'nun hayatı gibi hem bir coşkunluğu hem bir acziyeti ifade ediyor bu şiir benim dünyamda" diye konuştu.
'NECİP FAZIL'A İLK KAVUŞAN O OLDU'
Eşi Berat Zarifoğlu:
Necip Fazıl'ın talebelerinden ilk Cahit Bey ona kavuştu. Zaten Cahit Bey hastanede bir rüya görmüştü. Necip Fazıl ona 'Buralar çok kıymetli, 20-25 sene sonra buralar çok daha değerli olacak. Buraya gelecek misiniz?' demiş. 25 gün sonra ilk Cahit kavuştu ona. Çocuklarına doyamadan gitmesine ben çok üzüldüm. 11 senelik bir evliliğimiz olmuştu. Hiç hastalığı yoktu, bir şikayet üzerine, karın ağrısıyla başlayıp... 32 sene oldu. Az bir zamandı ama dolu doluydu. Mutlu geçirildi. Güzel günlerdi. Çocukları çok seven biriydi. Bir annenin sevebileceği kadar seven ve ilgilenen biriydi.
'EVDE HEP DAKTİLO SESİ VARDI'
Kızı Betül Zarifoğlu Koç:
Birçok babanın yıllarca
çocuğuyla yaşayamadığı
diyaloğu, oyunları, yakınlığı,
paylaşımları biz çok
kısa bir zaman içerisinde
yaşamışız. Babası tarafından
çok vakit ayrılan, çok ilgilenilen
çocuklar olduk. Babamla
yaşadığımız zamanlarla ilgili az şey
hatırlıyorum ama az şeyin ne kadar kıymetli
olduğunu anlamak da zamanla nasip oldu. Evde
hangi ses olursa olsun, ona eşlik eden bir daktilo
sesi vardı. Eski dönem haliyle, o takır takır
sürekli çıkan daktilo sesini, evimizin yaşayan
hayat dolu bir yer olduğunu çok net hatırlıyorum.
'BABAMLA UZUN UZUN KONUŞMAK İSTERDİM'
Oğlu gazeteci Ahmet Zarifoğlu:
Babam
Afrika'daki bazı
ülkelerle, özellikle
Afganistan'la, hep
birebir mektuplaşmış.
'Oranın durumu
nasıl? Nasıl yardımcı
olabilirim?' diyerek. O
mazlum insanlarla yazışmış.
Şimdi de muhtemelen
ilk derdi, ilk yarası herhalde
Filistin olurdu. Elinden ne geliyorsa
yapardı. Yaşasaydı, muhtemelen bir baba -
çocuk ilişkisinden daha sıcak bir ilişkimiz olurdu.
Yaş itibariyle çok net kareler yok hafızamda
ama bizimle içi titreyerek ilgilenir, öyle bakar,
severmiş. Onunla uzun uzun konuşmak
isterdim.