Türk sinemasının dahi yönetmeni Ertem Eğilmez'in 60 yıllık ömrü macera filmi gibiydi. Trabzon'da doğan, ilk ve orta öğrenimini Konya'da tamamlayan bu ilginç adam; İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Ancak kariyerine bakkal olarak başlamayı tercih etti. Hayalleri büyüktü ama işleri umduğu gibi gitmedi. O da çaresiz dükkanının kapısına kilidi vurup başka maceralara doğru yola çıktı.
Eğilmez, bir dönem şansını lokantacılıkta, bir ara da yayıncılık dünyasında denedi. Kurduğu yayınevinin çatısı altında Tef adlı mizah dergisini çıkardı. Aynı zamanda cep kitapları basıp edebiyat dünyasının ünlü eserlerini halkla buluşturdu.
İşleri bir süre sonra ters gitti! Yılmadı Eğilmez; bir kez daha ticarete yöneldi. Türkiye'ye ilk langırt makinesini o getirdi, ilk plastiği de...
Ertem Eğilmez, sürekli çabalasa da giriştiği her işte hüsrana uğradı. Defalarca iflas etti ama moralini bozmadı. Tef dergisini çıkardığı dönemde tanıştığı Münir Özkul'un yüreklendirmesiyle şansını bir de sinemada denemek istedi. 1961'de Yaman Gazeteci'yi çekti, fakat film iş yapmadı. Ama soyadı gibi 'eğilmedi', bu işte ısrarcıydı...
Eğilmez'in kurduğu Arzu Film, ilerleyen yıllarda sinema dünyasına yön veren, herkesin gıpta ile baktığı, yıldızlar yetiştiren bir okula dönüştü. Eğilmez, şeytanın bacağını sonunda kırmıştı. 32 filme yapımcı, 44 filme yönetmen olarak imza atarak, adını ölümsüzler listesine yazdırmayı başardı.
Eğilmez, adını efsaleştiren Hababam Sınıfı için büyük çaba harcadı. Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı romanını filme çekmek istiyordu. Ancak film daha önce pek çok kez senaryolaştırılmış, her defasında sansür kurulundan geri dönmüştü. Çünkü film eğitim sistemini eleştiriyor, Mahmut Hoca karakteri ise öğrenci düşmanı olarak gösteriliyordu.
HABABAM'I 16 GÜNDE ÇEKTİ
Eğilmez, ekibini toplayıp "Bu filmin sansür kurulundan geçmesi için bir mesajı, derdi olmalı" dedi. Toplanan ekip günlerce kafa patlattı, sonunda çıkış yolu bulundu. Filmin ana konusu 'kötü öğrenci yoktur, iyi yetiştirilememiş çocuk vardır' mesajı üzerine oturtuldu. Mahmut Hoca karakteri ise 'öğrenci düşmanı hoca' görüntüsünden çıkarılıp kendini eğitime adamış, iyi yürekli, yardım sever bir yönetici olarak tanımlandı.
Film sansür kurulundan geçmişti. Eğilmez ve ekibi bu kez kadro çalışmalarına başladı. Romanın orijinalinde Damat Ferit yoktu. Ama Eğilmez, çok sevdiği Tarık Akan'ı filminde oynatmak için senaryoya ekleme yaptı. Hafize Ana karakteri de filme sonradan eklendi. Aslında filmde Zeki Alasya ile Metin Akpınar da yer alacaktı. Ama başka bir şirketten büyük paralar karşılığı teklif alan ikili, rakip firmanın işinde yer alınca Eğilmez bu duruma çok bozuldu. Bu iki yıldızı kadro dışı bıraktı. Filmin bazı oyucularını da gazete ilanıyla seçti.
Film 16 gün gibi çok kısa bir süre içinde çekilip vizyonu çıktı. Ortalık resmen yıkıldı. Sinemaların önünde uzun kuyruklar oluştu.
'O ADAM ABARTILI OYNUYOR'
Ertem Eğilmez, Hababam Sınıfı filmini çekip rotasını yeni ufuklara yöneltme niyetindeydi. Ancak ilk filmin ardından herkesten aynı soru geliyordu: "İkinci Hababam Sınıfı ne zaman?" Eğilmez, bu soruya çıldırıyordu: "Çektik bitti kardeşim! Bu tek filmdi, zaten roman bu kadardı!" Ama baskı bitmedi. Eğilmez, istemeye istemeye ikinci film için kolları sıvadı. Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı filminin senaryosuna bu kez Badi Ekrem karakteri eklendi. Şimdi yeni sorun şuydu; bu rolü kim oynayacaktı? Herkes bu rol için Şener Şen'i tavsiye ediyordu. Ama Eğilmez aksileniyordu: "Hayır onu istemem!"
Şener Şen, yıllar sonra katıldığı bir etkinlikte olayı şöyle anlattı: "Ertem Ağabey, yeni çekeceği Hababam Sınıfı için beden eğitimi öğretmeni rolünde oynatacak birini arıyormuş. Bir toplantı esnasında beni tavsiye etmişler. Şiddetle karşı çıkıp 'Ben onun ne olduğunu biliyorum, o olmaz' diye kestirip atmış. Fakat onun kendisine göre tutumları vardı. İlk aşamada kabul etmediği birçok fikir ve görüşü, zamanla araştırır, doğruluk derecesini düşünür ve sonra da kendi fikriymiş gibi ortaya atardı. Bu konuda da böyle davrandı ve bir süre sonra 'Biz en iyisi bu rolü Şener'e verelim' diyerek beni de Arzu Film kadrosuna dahil etti."
Ünlü yönetmenin oğlu Ferdi Eğilmez de yıllar sonra babasının Şener Şen'i neden filminde istemediğini şöyle açıklayacaktı: "Aslında Şener Şen o yıllar oyunculuk yapıyordu. Hatta babam Şener Şen'in babası Ali Şen ile Arzu Film için zaman zaman çalışıyordu. Şener Abi'yi de çok iyi tanıyordu babam. Ama bildiğimiz kadarıyla o yıllarda Şener Abi'nin oyunculuğunu sanırım biraz abartılı buluyordu. Bu yüzden beraber çalışmak istemiyordu. Sonunda onu film kadrosuna dahil etti ama 'Ne olur Şener dengele şu oyunculuğunu, baban büyük oyuncu senin de başaracağını düşünüyorum' demiş."
Ertem Eğilmez, ikinci filmi Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı adıyla çekti. Ama romanın yazarı Rıfat Ilgaz, bu duruma büyük tepki gösterdi. Eğilmez ile Ilgaz mahkemelik oldu. Ama mahkeme Eğilmez'e "Çekemezsin" demedi, ünlü yönetmen de seriye devam etti arka arkaya Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hababam Sınıfı Tatilde filmlerini çekti...
Ertem Eğilmez'in Arzu Filmi 70'li yıllarda çektiği Süt Kardeşler, Tosun Paşa, Çöpçüler Kralı, Mavi Boncuk, Köyden İndim Şehire gibi filmlerle herkesin yüreğini ısıttı. Sürekli okuyan, araştıran ve kendini sinemaya adamış biri olan Ertem Eğilmez, yıldız sistemine karşıydı. Filmlerinde çoklu başrol kuralını uygular, herkese eşit rol ve güçlü diyalog dağıtmaya gayret ederdi. Titizdi...
Sadece filmlerinde sıcak bir atmosfer yaratmakla kalmaz, çalışma ortamında da bunu uygulardı. Senaryo aşamasında tüm ekibi Gümüşsuyu'ndaki evinde toplardı. Aynı masada yemek yenir, böylece aile ortamı yaşanırdı. İşte bu büyük yönetmenin herkesi hâlâ güldüren, o sıcak filmlerinin sırrı buydu.
AKSİYDİ İŞİNE KARIŞILMASINI SEVMEZDİ
Hababam Sınıfı'nda haylaz öğrenci Güdük Necmi'yi canlandıran Halit Akçatepe Ertem Eğilmez'i şöyle anlatmıştı: "Ertem Abi enteresan adamdı. 'Filanca çok iyi oyuncu, mutlaka filminde oynatmalısın' denildiğinde hemen itiraz eder 'Olmaz' diye kestirip atardı. Ama sonra 'Resmini değil, kendisini getir bana' derdi. Oyuncu adayını mutlaka kameraya çeker, sıcaklığının perdeye geçip geçmediğini kontrol ederdi. Umut ışığı gördüğü kimseye önce filmlerde küçük roller verir, izleyicinin tepkisine göre rolünü genişletirdi. Bana da aynı şeyi yaptı... Senaryo aşamasında herkesin katkı yapmasını sever ama hiç kolay tatmin olmazdı. Senaryo defalarca yazılır, beğenmezdi. İçine sinene kadar yazım işlemi sürerdi. Aksiydi, işine karışılmasını sevmezdi."