Reşat Nuri Güntekin'in Kirazlar adlı hikayesini okuduğum günden sonra çarpılıp kaldım. İlkokul üçüncü sınıf okuma kitabımızdaydı bu hikaye. Dokuz yaşımda falandım.11 yaşımdan itibaren yazarlığı hayal ettim. Ama her şey o hikayeyle başladı hayatımda. Ortaokulda roman yazmaya kalkışmıştım. Aslında roman zannettiğim bir şeydi. Aslında ilkokulda da hikayeler yazmaya çalışırdım.
O yaşta önüne ne tür engeller çıkabileceğini düşünemiyor insan. O bilinçte olmuyorsunuz. Cahil cesaretiyle yol alıyorsunuz. Ama sonraları, meslekte karar kıldığımda; ülkemizde yazarlık meslek olarak kabul edilmediği için ailemin bir endişesi oldu. Hiç yolumu kapatmadılar ama bir mesleğim olsun kaygısını taşıdılar.
Bir üniversiteyi bitirip doktor, mühendis, hukukçu olmamı istediler. Sonraları tesadüfler alıp götürdü beni. Üniversitedeki tahsilim sırasında karşıma sinema çıktı. Senaryo yazarlığı yaptım.
Hayatımı kazanmaya başlamıştım. Erken yaşta babamı kaybetmiştim... Hayattan azat edilmiş gibi hissediyordum.
Yazar olarak ayakta kalabilmenin ne demek olduğunun farkında değildim. Düşünmüyordum... Sadece yazma düşüncesi vardı. Biraz kavak yellerinin peşinden gittim.
ATTİLA İLHAN'DAN ÇOK DESTEK GÖRDÜM
Yazarlık konusunda beni sağlam bir rotaya oturtan rahmetli Attila İlhan oldu. Yazarlıkta meslek olarak direnmeyi, yazar disiplinin nasıl olması gerektiğini ondan öğrendim. Dostlukların Son Günü kitabımın editörü Attila Bey'di. Ondan sonra hep roman yazmaya yönlendirdi beni. Yazarlık hayatımda en büyük desteği Attila Bey'den gördüm.
Yazarlık bir yandan serbest, özgür bir iş gibi görünse de kendi içinizde prensiplerinizi, disiplininizi oluşturmanız lazım. Ben yaşamım boyunca bir banka memuru ciddiyetiyle, kendi mesai saatlerime riyaet ederek çalışmaya gayret gösterdim. Olsun ya da olmasın çalıştım...
Bugün artık çok sayıda kitap basılıyor. O anlamda büyük bir ilerleme olduğunu söylemek gerekir ama edebi değer açısından benim yetiştiğim yıllar bence edebiyata daha açık ve daha bağlı yıllardı. Bir anlamda müthiş bir ilerleme var, bir anlamda bir duraklama dönemindeyiz edebiyatta.
Bunu kırmak için de eski yazarlarımızı, edebiyatımızı bugüne taşımak için gayret gösterdim. Bir Roman Kılavuzu yazdım. Hep hatırlanmasını istedim büyük yazarlarımızın, kendi edebiyatımızın. Bizim hiç yabana atılmayacak büyük bir edebi kültürümüz var. Bunun kaybolmaması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ama ışık dolu bir genç kuşak yetişiyor edebiyat alanında da. Belki bunlar çok popüler olmuyor ama zaman içerisinde onların çizdiği bir yol kalacak. Vaktiyle de hep böyle oldu. Zaman değer katıyor edebiyata. Bu kadar sevilen bir yazar olacağımı tahmin etmezdim çocukken. Bunu 50 yıldır beni hiç bırakmayan bir okur kitlesine borçluyum. O kitle olmasa ayakta kalamazdım, şükran duyuyorum.