Merkez üssü Saros Körfezi olan 5,3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Saat 04.51'de meydana gelen deprem, Çanakkale'nin yanı sıra İstanbul ve çevre illerde de hissedildi.
Vatandaşlar, yeni bir deprem olma ihtimaline karşın binalardan dışarı çıkarken yetkililer, şu ana kadar, can ve mal kaybına yönelik bilgi ulaşmadığını bildirdi.
VATANDAŞLAR SOKAKLARDA VE AÇIK ALANLARDA BEKLİYOR
Çanakkale'de vatandaşlar, Saros Körfezinde meydana gelen depremin ardından, yeni bir sarsıntı ihtimaline karşı sokaklarda ve açık alanlarda bekliyor.
Saat 04.51'de meydana gelen, merkez üssü Saros Körfezi olan 5,3 büyüklüğündeki deprem, Çanakkale'de de hissedildi. Valilik Kriz Merkezi yetkilileri, il genelinde şu ana kadar can ve mal kaybına yönelik herhangi bir bilginin kendilerine ulaşmadığını bildirdi. Telsiz anonslarıyla uyarılan Çanakkale Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, tüm cadde ve sokakları gezdi. Yapılan kontrollerde, herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadı.
Depremin ardından, evlerinden dışarı çıkan vatandaşlar, yeni bir sarsıntı ihtimaline karşı, sokaklarda ve açık alanlarda bekliyor. Bazı vatandaşlar, ısınmak için ateş yaktı.
PANİK İÇİNDE DIŞARI ÇIKAN AİLENİN YARDIMINA İTFAİYE KOŞTU
Merkez üssü Saros Körfezi olan 5,3 büyüklüğündeki deprem Edirne'de de hissedildi. Yaklaşık 20 saniye süren sarsıntının geçmesinin ardından panik için sokağa çıkan vatandaşlar bir süre sokaklarda bekledi.
Dilaver Mahallesi, Kurum Apartmanı'nın 4. katında oturan biri 3 aylık bebek 7 kişilik Aykut ailesi de sarsıntının ardından dışarı çıktı. Deprem sırasında yaşadıkları panik nedeniyle evlerinin anahtarını almayı unutan aile, bir süre sokakta bekledikten sonra polisten yardım istedi. Melek Aykut, evden çıkarken kimse anahtarı almadığı için dışarıda kaldıklarını söyledi.
Polisin bilgi vermesinin ardından gelen itfaiye ekipleri, yangın merdiveniyle Aykut ailesinin oturduğu dairenin balkonundan eve girerek, kapıyı açtı.
İLK BELİRLEMELERE GÖRE HASAR VE CAN KAYBININ MEYDANA GELMEDİ
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı, Saros Körfezi'nde meydana gelen, Çanakkale ve ilçelerinde kuvvetli hissedilen depremde ilk belirlemelere göre hasar ve can kaybının meydana gelmediğini bildirdi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, bugün saat 04.51'de 5.3 büyüklüğünde Saros Körfezi merkezli orta şiddetli depremin meydana geldiği, ana şoktan sonra ilk 2 saatte büyüklükleri 2.4-2.8 arasında değişen iki artçı depremin kaydedildiği belirtildi.
Ana şok ve daha sonra meydana gelen depremlerin Çanakkale'nin kuzey batısındaki Saros Fayı ile ilişkilendirildiği kaydedilen açıklamada, bu fayın 42 kilometre uzunlukta olduğu ifade edildi. Depremin Çanakkale ve ilçelerinde kuvvetli hissedildiği belirtilen açıklamada, ''İlk belirlemelere göre hasar ve can kaybı meydana gelmemiştir. Deprem, Tekirdağ ve ilçeleri, İstanbul, İzmir, Balıkesir illerinde de hissedilmiştir'' denildi. Açıklamada, bölgede en son hasar yapan depremlerle ilgili şu bilgiler yer aldı:
''1912'de, 7.2, 6.3, 6.8 büyüklüğündeki Şarköy-Mürefte depremleri, 1953'te 7.2 büyüklüğündeki Yenice-Gönen, 1972'de 5.0 büyüklüğündeki Ezine, 1975'te 5.5 büyüklüğünde Gelibolu ve 1983'te 5.4 büyüklüğünde Biga depremlerinin ciddi tahribatlara neden olduğu görülmektedir, bu faylarda bu tür depremlerin olması normaldir.''
PROF. DR. ERCAN: BU BÖLGEDE BEKLENEN BÜYÜK DEPREM BUGÜNKÜ DEPREM DEĞİLDİR
Ülkeler Deprem Kestirme Ağı (GNFE) Türkiye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, Saros Körfezi'nde meydana gelen 5,3 büyüklüğündeki depremin, bu bölgede beklenen büyük deprem olmadığını bildirdi.
Ercan yazılı açıklamasında, burada kırılanın Kuzey Anadolu Kırığının Ganos kolu olduğunu belirtti. Gelibolu Yarımadası'nın kuzeyindeki depremin, saat 04.51'de, Küçükanafarta köyünün 10 kilometre açıklarında ve 15,3 kilometre derinlikte yaşandığını anımsatan Ercan, depremin 7,5 saniye sürdüğünü ve artçılarının en az 6 gün devam edeceğini bildirdi. Prof. Dr. Ahmet Ercan, geçmişte bu bölgede oluşmuş 6,0 ve 7,0 şiddetindeki depremlerin tsunami oluşturduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Bunlardan bazıları; milattan önce 330 yılında 7,0 Limni depremi, 1672 yılında 6,4 Bozcaada depremi en çok bilinenleridir. Bunun nedeni Kuzey Anadolu Kırığının kuzey-batı kolunun Egeye yaklaştıkça kapı kolu gibi dönmesi, ayrıca düz atım bileşenin (kuzey yakasında göçme) oluşmasıdır. Küçücük Gelibolu Yarımadası üzerinde, Büyük Kemikli Burnundan başlayıp, Küçükanafarta'yı bir dış bükey yayla geçip Bolayır'a doğru uzanan bir ters kırık varlığı da göz ardı edilmemelidir.''
Bu yayın kuzeyinin, karmaşık ve sık kırıklarıyla ünlü olduğunu vurgulayan Ercan, milattan önce 330 yılında Limni'de 7,0, 282 yılında Bolayır'da 6,4, Çanakkale'de 368 yılında 6,4 ve 1875'te 6,7, Bozcaada'da 1672'de 6,4 ve Gelibolu'da 1860 yılında 6,4 şiddetinde deprem yaşandığını bildirdi. Ercan, şöyle devam etti:
''Bugünkü depremin arkasından büyük bir depremin gelip gelmeyeceği söylenemez. Ancak 5,3'lük deprem Saroz körfezinde gerilme olduğunu gösterir. Bu bölgede beklenen büyük deprem bugünkü deprem değildir. Bu bölgede depremlerin yıkıcılık eşik değeri 6,2'dir. Gelecekte 7,0 dolayında depremlerin olması beklenir ancak bugün için bir süre verilemez.''
''GELİBOLU VE BİGA YARIMADALARI BÜYÜK DEPREM ÜRETME POTANSİYELİNE SAHİP FAYLAR BARINDIRMAKTADIR''
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mimarlık Mühendislik Fakültesi Jeofizik Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Bekler, Gelibolu ve Biga Yarımadalarının aktif ve büyük deprem üretme potansiyeline sahip faylar barındırdığını bildirdi.
Bekler, bu sabaha karşı meydana gelen depremin Saros ile Gaziköy arasında oluştuğunu belirterek, saat 04:51'de yaşanan 5.3 büyüklüğündeki depremin orta büyüklükte bir deprem olduğunu söyledi. Çanakkale şehir merkezine yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta olan depremin, betonarme yapılarda hasar yapıcı etkisinin bulunmadığını ifade eden Bekler, depremin, Kuzey Anadolu Fayı olarak bilinen yanal atımlı fay zonunun Saros Körfezi'ndeki uzanımında ve Saroz ile Gaziköy fayında meydana geldiğini kaydetti. Bekler, bu fayın literatürde bilinen uzunluğunun 50 kilometre olduğunu, bu uzunluktaki bir kırıkta beklenen depremin büyüklüğünün en fazla 7.1 olacağına dikkat çekti.
Çanakkale ve yakın çevresi için yapılan deprem risk analizi konulu yüksek lisans tez çalışmasında, bu bölge ve Biga Yarımadasının incelediğini vurgulayan Bekler, ''Gerek Gelibolu ve gerekse Biga Yarımadaları aktif ve büyük deprem üretme potansiyeline sahip faylar barındırmaktadır'' dedi. Bölgede 1953 yılında Yenice'de meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremin ardından önemli ve ciddi hasar yapan deprem olmadığını anımsatan Bekler, şöyle konuştu:
''1-3 Kasım 2010 tarihleri arasında Çan-Etili arasında büyüklüğü 2.5 ile 3.0 olan 30'a yakın deprem olması bölgenin sismik aktivitesini anlamak için önemlidir. Yapılan çalışmalarda yüksek risk bölgeleri belirlenmiş, bölgemiz de bu açıdan risk bölgesi içindedir. Risk çalışmalarından bu bölgelerin hasar yapıcı büyük deprem oluşumu dönüş periyotunun, 60 ile 109 yıl arası olduğu hesaplanmıştır.
Öte yandan Çanakkale'nin yerleşim alanının yapı stokunun genelde alüvyon olarak bildiğimiz gevşek birimler üstüne olduğu gerçeği, bu yapıların ne denli risk altında olduğunun göstergesidir. Çanakkale merkezi ve yakın çevresinin zemin durumu jeofizik mühendisliği bölümü yürütücülüğündeki Bilimsel Araştırma Projeleri kapsamında incelenmiştir. Çanakkale ve çevresinin zemin ve yer hareketleri için daha kapsamlı bir çalışma yapılması, gelecekte şehrin gelişimi, sanayi merkezlerinin belirlenmesi, imar alanları ve önemli mühendislik yapıların projelendirilmesi aşamasında son derece önemlidir.''
''BİR ŞEY OLACAK DEMİYORUZ AMA BEKLENEN DEPREMİN DOĞUSUNDA VE BATISINDA KÜÇÜK YA DA BÜYÜK BU TÜR KIRILMALARIN DİKKATLE İZLENMESİ GEREKİR''
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Öztürk, Saros'ta bulunan fay hattının 1912 yılında kırıldığını ve büyük bir deprem oluşturduğunu belirterek, ''Saros'taki deprem, bu kırık üzerinde kırılmayan küçük segmentlerin, boşlukların kırılması şeklinde gerçekleşmiş olabilir'' dedi.
Öztürk, Saros'ta meydana gelen 5.3 büyüklüğündeki depreme ilişkin yaptığı değerlendirmede, depremin meydana geldiği bölgede daha önce çalıştığını ve bölgeyi tanıdığını belirterek, aldığı bilgilere göre, depremin Gökçeada'da hissedildiğini ve 10 saniye süreyle, doğu-batı yönlü salınım şeklinde gerçekleştiğini aktardı.
Ganos Fayı üzerinde oluşan bu depremin meydana geldiği hattın ''1912 kırığı'' olduğunu vurgulayan Öztürk, ''Bu hat, 1912 yılında kırıldı ve büyük bir deprem gerçekleşti zaten. Deprem, bu kırık üzerinde kırılmayan küçük segmentlerin, boşlukların kırılması şeklinde gerçekleşmiş olabilir'' diye konuştu.
Saros'ta daha önceki büyük depremle biriken enerji boşaldığı için burada yakın bir tarihte büyük bir deprem beklenmediğinin altını çizen Öztürk, bu depremin, olası İstanbul depreminin öncüsü bir deprem olup olmadığı konusunda görüş belirtmenin mümkün olmadığını, ancak bölgedeki deprem yaratan tüm birikmiş enerjilerin birbirini etkilediğini belirtti.
Öztürk, İstanbul depreminin Büyükçekmece-Silivri-Marmara Ereğlisi arasında bir hatta gerçekleşmesinin beklendiğini ifade ederek, bu bölgede 50-70 kilometrelik kırılmamış bir nokta bulunduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Öztürk, sözlerine şöyle devam etti:
''Burayı çok açık şekilde biliyoruz. Kumburgaz çukurluğunda olan bir fay bu. Marmara Denizi'nin tam ortasında bir yerde bulunuyor. Bu anlamda Saros'ta olan benzeri depremler önemlidir tabii. Marmara Denizi'ndeki beklenen depremin hem doğusunda, hem batısındaki bu tür depremlerin kırılmayı tetikleyeceği ve yeni depremlere yol açacağı söylenebilir. Olası İstanbul depremini meydana getirecek olan kırılması beklenilen fay hatlarının doğusunda ve batısında bu tür depremlerin oluşması, kırılmayı kolaylaştıran faktör olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda yakında olan her depremin beklenen büyük depreme yardımcı olması düşünülebilir ve yardımcı olacaktır.
Bunu şöyle açıklayabilir; ortada kırılmamış bir kol var, bunun doğusu ve batısı kırılırsa ortadaki kolun yanal yöndeki hareketi, yani kaçması kolaylaşıyor. Çünkü önü de arkası da kaçıyor, bu sefer ortada sıkışan enerjinin kırılması için kolaylık sağlanmış oluyor. Dolayısıyla merkezde beklediğimiz bir kırılma varsa ve bunun uçları kırılıyorsa ki bu kırılmalar küçük kırılmalar da değil, bu tabii anlamlıdır. Ama bunun doğrudan kırılmamış kolu etkileyeceğini bugünden yarına bir deprem oluşacağını söylememiz de mümkün değil. Bunu hiç kimse söyleyemez. Bir şey olacak demiyoruz ama beklenen depremin doğusunda ve batısında küçük ya da büyük bu tür kırılmaların dikkatle izlenmesi gerekir ki Saros'ta meydana gelen depremin büyüklüğü de küçümsenmeyecek bir değerdir. Büyük fayın kırılmasını kolaylaştırabilecek küçük işaretler olarak da değerlendirebiliriz bunu.''