Trabzon'da Tarım ve Orman Bakanlığı Trabzon İl Müdürlüğü, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA), Trabzon Barosu, Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi ve JICA Derneği işbirliği ile düzenlenen "İklim Değişikliğinin Doğu Karadeniz ve Tarıma Etkisi" paneli Trabzon'da yapıldı. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı toplantıda Türkiye ve Trabzon iklimlerinde yaşanan ve yaşanması muhtemel değişiklikler konuşuldu.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, küresel iklim değişikliğinin sadece ayıların problemi olmadığını ifade ederek, "Küresel iklim değişikliği sadece kutuplardaki ayının problemi değil, Trabzon'daki ayıların da problemi. Problemi önce kendimizle özdeşleştirmemiz lazım. İklim değişikliği sadece kutuplarla ilişkili değil, bizi de çok şekilde etkiliyor. İklim değişikliği dünyanın her yerinde olduğu gibi Trabzon'da, Karadeniz bölgesinde yağış, su, afet bakımından da etkili olacak. Bunları şimdiden öngörmek, ona göre Trabzon'un yerleşimini, gelişimini, tarımını, turizm ve diğer sektörlerde ilerde olması gereken yerleri iklim değişikliğine bağlı olarak düşünmek gerekiyor. Kış turizm tesisleri bin 500 metrenin üzerinde olması gerekiyor. Çünkü bin 500 metrenin altında ısınmadan dolayı özellikle, güvenli kar denilen yılbaşı, 15 tatillerde kar olma ihtimali çok düşük. O nedenle kar, kış tesisi yapmak bunu uzun vadede işletmek isteyenler olursa iklim değişikliğini dikkate alsın bin 500 metrenin mümkün olduğu kadar üzerine çıksın ki ileri de burası çalışabilsin" dedi.
TÜRKİYE'Yİ BEKLEYEN TEHLİKE
Küresel iklim değişikliğinin kuraklık getireceğine dikkat çeken Kadıoğlu, "Türkiye'yi en çok bekleyen tehlike, Akdeniz bölgesinde kuraklık ve ısınma buharlaşmayı beraberinde getiriyor. Bunun yanında orman yangınları, hayvanlardan insanlara keneye bağlı geçen hastalıklar, sıtma gibi değişik hastalıklarda artışlar bekleniyor. Kuraklıktan dolayı geçinemeyen insanlar daha fazla tarım alanlarını terk edip köyleri bırakıp şehirlere göç etme ihtimali var. Türkiye özellikle tarım ağırlıklı su kullandığı için, kuraklık demek tarımı etkilemesi demek. Bu bize büyük bir sektör olarak sıkıntı oluşturuyor. Bunun yanı sıra turizm bölgeleri de yazın çok su kullanıyor. Dolayısıyla oralarda da su sıkıntısı olma ihtimali var ve suyun paylaşım problemi çıkacak. Yani çiftçi mi suyu kullanacak yoksa turizm sektörü mü ? Dolasıyla sektörler arasında böyle sıkıntılar olma ihtimali var" diye konuştu.
"BİR KİLO KIRMIZI ET 15 TON SU DEMEK"
Suyun önemine vurgu yapan Kadıoğlu, 15 ton suyun 1 kilogram kırmızı ete bedel olduğunu ifade ederek, "Bir kilo kırmızı et, 15 ton su. Kırmızı et su ile yetişiyor. Türkiye'de çoğu bölgelerde su yok. Su olmadığı için ot yok, ot olmadığı için de et yok. Yani kırmızı et; su-ot ve et üçgenin içinde oluyor. O yüzden kuraklaşan bölgelerde büyük baş hayvancılık yerine küçük baş hayvancılığa geçilmesi gerekiyor. Yediğimizi, içtiğimizi, diyetimizi değiştirmemiz lazım. Çok fazla et yemekten vazgeçip biraz sebzeye dönmemiz gerekiyor. Yani bizim Karadeniz'de dedikleri gibi ineklerin yediklerini yememiz lazım. Bunun yanı sıra bir bardak çay, bir bardak su değil. Çay, yetişirken kullandığı su var, o da bir bardak çay tahmini 50 litre sudur. O yüzden bir bardak çayı alıp içmek dökmek bile büyük israf. Yani bir bardak çayı döktüğünüzde bir bardak çayı dökmüyorsunuz. 50 litre suyu çöpe
attığınızı bilmeniz lazım. Suda israf çok büyük. Bu sanal su konusu Türkiye'de bilinmiyor" şeklinde konuştu.
"KARADENİZ'DE YERALTI BARAJLARI YAPMAMIZ LAZIM"
Karadeniz'de baraj yapacak arazi olmadığından yer altı barajı yapılması gerektiğine dikkat çeken Kadıoğlu, "Karadeniz'de baraj yapacak arazi yok. Denizin içinde, derenin ağzında bir yeri beton yapıp deniz suyunu boşaltıp tatlı suyu biriktirme gibi deniz içinde baraj yapabiliriz. Yeraltı barajları var. Artık güneyde baraj yapmakta doğru değil! çünkü buharlaşma artıyor. Barajda su tutmak da zor. Yeraltı barajları ya da deniz barajları yapmamız gerekir" ifadelerini kullandı.
"KARADENİZLİLERE MÜJDE! BURNUNUZ DAHA DÜZGÜN GÜZEL OLACAK"
İklim değişikliklerinin insan vücudunda bazı değişiklikleri de beraberinde getireceğine dikkat çeken Mikdat Kadıoğlu, şunları söyledi:
"Afrika'da insanların siyahi olması, Finlandiya'ya doğru renginin açıyor olması, hepsinin iklimle ilişkisi var. Biz Karadenizliler'in burnumuzun uzun olması, bölgemizin soğuk ve nemli olmasından kaynaklanıyor. Burunun görevi, dışardaki havayı akciğere uyarlamak. Bunun içinde nemine soğukluğuna göre belli bir uzunlukta olması gerekiyor. Hava sıcaklığı arttıkça bu uzunluk da düşecek. Aynı Afrika'da olduğu gibi. Afrika'ya gittikçe insanların burnu küçülür. Çünkü dışardaki hava sıcaklığı vücut sıcaklığına çok yakın. Havayı alıp fazla ısıtmayı gerektirmiyor. O yüzden Karadenizlilere müjde burnunuz daha düzgün güzel olacak."