Şöhrete kavuştuğu günlerde "Sahneye bir leopar düştü" demişlerdi onun için. Bu sadece onun leopar desenli kıyafetleri çok sevdiği için söylenmemişti elbette. O güne kadar alışık olmadığımız bir enerjiyle şarkılarını dans ederek söylüyordu... Nefes nefese kalmadan, izleyeni nefes nefese bırakarak... Müthiş bir sahne enerjisiyle. Seyyal Taner'den bahsediyoruz elbette. 70'lerden bugüne Türk popüler müziğine sayısız hit armağan eden, ilklerin kadını Taner'den.
Seyyal Taner bugünlerde iki coşkuyu birden yaşıyor. Biri bir MFÖ hiti olan Ele Güne Karşı'ya 70'lerde yaptığı kaydın ilk kez yayınlanması diğeri de 90'ların başında çıkardığı Alladı Pulladı albümünün plak olarak yeniden basılması... Hal böyle olunca Taner'in kapısını çaldık, eskilere uzanıp bugünlere kadar geldik.
- Ele Güne Karşı sizin sesinizden ilk kez yayınlandı ama hikayesi epey eskiymiş... Anlatır mısınız?
- 70'lerde, o zaman daha MFÖ kurulmamış. Mazhar, Fuat ve Özkan İpucu Beşlisi grubuyla benim orkestram olarak çalıyorlardı. Yaklaşık iki sene konserlerde, turnelerde, gazinolarda birlikte çalıştık. Onların yaptıkları şarkıları da sahnede söylüyordum. Ele Güne Karşı da Mazhar'ın yaptığı bir besteydi. Çok beğendim. Sahne repertuvarımda yer verdim. Çok iyi reaksiyonlar alan bir şarkıydı. Yıllarca söyledim şarkıyı. Yani ilk kez ben söyledim. Hem de çok uzun süre...
- Peki, bu yayınlanan kayıt o dönemlerde mi yapıldı?
- Evet o dönemlerde yapıldı ama maalesef o dönem yayınlayamadık.
- Neden?
- Mazhar'dan şarkıyı plak yapmak için istedim. Olur dedi. O dönem Naciye adlı hitim çıkmıştı. TRT'de onun tanıtımını yapıyordum daha çok. O zamanın tek kanalı, tanıtımımızı yapacak tek mecrası TRT'ydi. Yani orada yayınlanmayacaksa bir şarkı yapmanın pek anlamı yoktu. Mazhar'la bir sözleşme imzaladık şarkı için. "Ama senden sonra bizim de söyleme hakkımız olsun. Öyle bir sözleşme yapalım" dedi. Yaptık, yaklaşık bir sene sonra onlar da söyleyebilecekti. Ben de o dönemlerde TRT'de rahmetli Cenk Koray'ın programına katıldım. Aksesuvar olarak kullandığım bir eşarbım vardı. Şarkı söylerken o başımdan uçtu. Ben de Cenk Koray'ın fularını alıp başıma taktım. Bu doğaçlama, kendiliğinden gelişen hareketim hoşa gitmemiş. TRT bu yüzden beni bir seni ekranda yasakladı.
- Bu yasak dönemi zor geçmiştir sizin için...
- Geçmez mi. Tek mecramız TRT... Oradan haberdar oluyor insanlar, dinleyicilerimiz bizden. İşte sırf o yüzden Ele Güne Karşı'yı da yayınlayamadım. Aradan uzun zaman geçince Mazhar "Biz bu şarkıyı kendi yapacağımız albüme koymak zorundayız" dedi. Benim sürem de bitmiş oldu ve kayıt elimde kaldı. Yani ilk kez sahnelerde benim söylediğim şarkıyı duyurmak ve hit yapmak MFÖ'ye nasip oldu.
- O dönem yaptığınız Ele Güne Karşı kaydı şimdi ilk kez yayınlanıyor. Üstelik 40 küsur yaşında bir kayıt. Neler hissediyorsunuz?
- Çok mutluyum tabii. Bana o dönemleri, 70'lerin naifliğini hatırlatıyor... Bir de TRT'den yediğim yasağı. (Gülüyor)
- Alladı Pulladı albümünüz de popüler müzik için başka bir milat olan 90'ların başında yayınlanmıştı. Onu plak olarak görmek size ne düşündürüyor?
- O albüm popüler müzik tarihi için bir milat aslında. 80'lerde arabesk ve ne kadar doğru bir tabir bilmiyorum 'fantezi' müzik alıp başını gitmişti. Pop müzik alanında bir şeyler üretilmiyordu artık. 70'lerdeki üretkenlik durmuştu. Ki bence asıl pop patlaması 90'larda değil 70'lerde yaşanmıştır. Nicelik ve nitelik olarak müthiş işler yapılmıştır. İşte o albüm 90'lardaki pop müzik geri dönüşünü başlatan işlerin başında gelir. Bunu sadece ben değil herkes söylüyor. Sezen Aksu bile bana teşekkür etmişti bu albümle pop müziğin yeniden gündeme geldiği için.
70'LER TURNELERİ BİR BAŞKAYDI
70'lerde bizim Anadolu turnelerimiz müthişti. Turne otobüsleriyle Anadolu'yu gezerdik. Günde iki-üç konsere çıktığımız olurdu. O dönemler bizim için aslında Anadolu'yu ve ülkemizin insanını tanımak için de fırsattı. Sadece sahneye çık, in ve geri dön değildi olay. Şimdiki müzisyenler için öyle oluyor maalesef. Otel odasından sahneye, sonra geriye... Ben genelde sahneye hep sürpriz bir şekilde çıkardım. Ya izleyicinin arasından sahneye fırlardım, ya bir anda sahne gerisinden. Bir Anadolu turnesinde hiç unutmuyorum, koşarak sahneye çıktım ve izleyicilerin arasına girdim. Ben koşuyorum insanlar da peşime takılıp benimle koşuyor. Ciddi ciddi bir konvoy olduk. (Gülüyor) Peşimde dünya kadar insan. Sonra durdum bir baktım, herkes sıraya girmiş. Sarılıyorlar, öpüyorlar. Sırada biri vardı. Genç bir çoban. Kucağında küçük bir keçiyle gelmiş. "Sizi çok seviyorum. Aslında size müthiş hediyeler vermek isterdim ama elimden bu geliyor" dedi ve keçiyi bana hediye etti. Ben bütün turneyi o keçiyle geçirdim. Baktım ona turne boyunca. Hatta sahneye bile keçiyle çıktım.