Yaklaşık 5 yıl önce Yenikapı kuytularındaki dar, yoksul sokaklardan tekinde doğmuş Paris... 3 aylık kadarmış ki yolunu yitirmiş, kıyıdaki balıkçı barınağına girmiş. İşte o gün bugündür bir daha da asla çıkmamış oradan. Dahası balıkçı Kemal Reis'i (Aksu) gördüğü o zamandan beri ana baba, kardeş, arkadaş ve dahi her bir şey bellemiş. Kemal Reis'e gelince. 63 yaşında bir tekavütmüş. "Denizde akaryakıt işi yapardım eskiden. Bir şeyler oldu, şemsiye ters döndü, hayat çıpamızı pervaneye dolandırdık açamadık. Köhne bir sandalım var. Her gün açılıp 3-5 balık alır, satar, geçinir giderim. Ne kızlarıma gelinlerime, ne oğullarıma damatlarıma yük olmam. Paris benim can dostum, yol yoldaşım gibidir. Dakika ayrılsam dellenir. Hoş ben de onu görmeden edemem ya neyse" diyor.
'ASLA KARADA YATMAZ'
Nasıl oldu bu muhteşem arkadaşlığın başlaması?
- Bunu doğduğu zamanlarda yıkılan Çakıl Gazinosu'nun önünde görmüştüm geçer giderken. Sonra bir gün balık kokularına mı kandıysa ne balıkhaneye geldi? Buranın köpekleri kıskançtır. Az daha paralayacaklardı, kurtardım. Kış kış yaptım gitti. Sonra tekneme bindim, az açıldım, mendirek içine ağımı yaydım bekliyordum. Sahilde kayıkların arasından kafasını uzattı, kesik kesik havlamaya, daha doğrusu ağlamaya başladı. Sonra birden bire suya bıraktı kendini. Bana doğru yüzdü yüzdü geldi usturmaça altına. Bıraksam boğulacak mazallah. Zor bela aldım denizden. Allah seni inandırsın Savaş Bey, o günden sonra bir tek gece karada yatmadı bu Paris. Her gecesi teknelerde geçiyor. Gündüzleri de zaten hep sandal motor üstünde, yanımda. Hiçbir şey yemez. Balık yer her lahza ama hiç bıkmaz usanmaz. Tek bir köpekle anlaşamaz, arkadaş olmaz, yanına yanaşmaz yanaştırmaz.
Seninle konuşuyorum diye fena mı bakıyor ne, dalmasın şimdi bana?
- Yok niyetin fena değilse hiç bir şey yapmıyor. Biri beni üzse, darıltsa anında düşman oluyor onlara. Hırlar, bazen de çok dellenir ısırır. Yanımıza tekne bile yanaşsa heyheyleri tutar Paris'in. Soğuk gecelerde sığınırız mendirek kulübesine, sabaha kadar ben anlatırım o dinler. Gözlerini gözüme diker sanki her dediğimi anlar, tasalanır, kederlenir, sevinir benimle birlikte. Bazı bazı diyorum ki; konuş Paris konuş evladım. Sözüm söz, kimseye vermem sırrını.
İSMİ FRANSIZ TURİSTTEN
Vefayı Paris'ten öğrenmemiz lazım galiba reis?
- Sadece vefayı mı? Karşılıksız sevgiyi de, paylaşmayı da, güven vermeyi de hep öğretebilir bize.
Paris adı nereden?
- Fransızlar yanlarında bir Türk rehberle gelmişti fotoğraf çekmeğe. Küçüktü bu. Kadın olan turist "O'nu çok sevdik versin Paris'e götürelim. Ya da satın alalım kaç paraysa" diyormuş. Sevmesem ne parası yahu, hediye ederdim. Ama mümkün mü ayrılmamız? Kadıncağız hem üzüldü hem de çok etkilendi durumdan. "Öyleyse adını Paris koysun. Seslendikçe ona olan sevgimiz aklınıza gelsin" demiş tercümana. İşte böyle Paris oldu bizim Çakıl.
Yüzmeyi de çok seviyor.
- Bayılıyor. Hele şimdi yaz günü, mutlu mu mutlu. Günler uzun, sıcak, su bol, balık bol. Bir defasında üşüttüm. 3-4 gün akraba evinde bakım gördüm. Tekmil balıkhane onu çok sever diye kol kanat germişler. Ne su içmiş ne gram mama yemiş.
Sonrasında ne oldu?
- Yan tekneye geçip gece gündüz bizim tekneye bakıp durmuş. "Ağladı, gözyaşı döktü" diyen de var ama sahi mi bilemem o kadarını. Döndüğümde 1 saat boyunca kucağımdan inmedi şu yaşında bile bir bebek oldu sanki. Acayip bir Paris bu Savaş Bey. Su köpeği, yoldaş Paris bu.