Hayatı hakkında çeşitli rivayetler bulunan Nasrettin Hoca'nın Anadolu Selçuklu döneminde Akşehir ile Hortu çevresinde yaşadığı düşünülmektedir. Özellikle sözlü kültürde önemli bir yer edinen Nasreddin Hoca'nın kısa fıkraları ve komik hikayeleri nesilden nesile aktarılmıştır. Nasreddin Hoca'nın kısa fıkraları ve komik hikayeleri hakkında merak edilenleri bu başlık altında topladık. İşte, Nasrettin Hoca'nın komik ve güldüren fıkraları ile düşündüren hikayelerinden bazıları...
Nasrettin Hoca'nın birbirinden komik ve herkesi güldürmeyi başaran fıkraları bulunmaktadır. Geçmişten günümüze kadar gelmeyi başarmış ve herkesi güldürmüştür. Hala akıllarımızda pek çok fıkrası yer etmektedir. Nasrettin Hoca'nın en komik 10 fıkrası şöyle;
Parayı Veren Düdüğü Çalar
Nasreddin Hoca Fıkrası 1: Parayı Veren Düdüğü Çalar
Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. "Hoca, bana düdük al!" demiş biri. "Bana da, bana da!" demiş bir diğeri.
Diğerleri de sırayla:
– Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!, demişler.
İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca'ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara gitmiş.
Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş. Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.
Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:
– Hani bizim düdüğümüz?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Parayı veren düdüğü çalar, demiş
Ya Tutarsa!
Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına almış.
Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.
O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla:
– Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.
Hoca gülümseyerek:
– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.
Adam, Hoca'ya bakmış ve kahkaha atarak:
– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş.
Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:
– Peki ama ya tutarsa, demiş.
Kim Daha Büyük
Hoca'ya:
- "Efendi" demişler, "padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi ?"
- "Çiftçi büyük elbet" demiş Hoca ve eklemiş; "Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse pâdişah acından ölür."
Gönlüm Razı Olmadı
Nasreddin Hoca, kasabadan Kur'an-ı kerim, tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmiş köyüne doğru gidiyor.
Yada Hoca'yı görenler :
- " Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?" diye sormuşlar.
- "Ne yaparsın" demiş Hoca, "zavallı hayvan zaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğim yetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı."
Bugün Ayın Kaçı?
Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya'ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca'yı durdurmuş:
– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.
Hoca:
– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.
İp Olur
Nasreddin Hoca'nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış.
Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.
Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:
– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.
Rüyada Gözlük
Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını uyandırmış:
– Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum.
Kadıncağız uykulu bir şekilde:
– Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş.
Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken:
– Rüyada daha iyi göreceğim, demiş.
Hırsızın Ardından
Nasreddin Hoca ile kapısının evine bir gece hırsız girmiş. Hırsız her şeyi toplamış ve çuvalına doldurmuş. Hoca bunları yaparken hırsızı görmüş ve sesini çıkarmamış.
Hırsız sessizce evden çıkıp kendi evine doğru yola çıkmış. Hoca da onu takip edip arkasından evine girmiş.
Hırsız onu fark edip:
– Sen de kimsin?, demiş.
Hoca:
– Bir az önce evimdeki her şeyi toplayıp buraya getirdin. Ben de buraya taşındığım için seninle geldim, demiş.
Mevsimlerden Yakınanlara
Bir gün köyde bir grup adam toplanmış sohbet ediyorlarmış. Önce havadan sudan sohbet etmişler. Konu sonunda sıcak ve soğuğa gelmiş ve içlerinden birisi:
– Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar, demiş.
Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca:
– Öyle deme cahil adam, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?, demiş.
Tarhana Çorbası
Günlerden bir gün Nasreddin Hoca'nın canı tarhana çorbası çekmiş. Üzerine ekmek doğrayıp çorba içmeye hayali kurarken kapısı çalınmış.
Yan komşunun oğluymuş gelen.
– Hocam annem çok hasta, yemek yapamadık. Bir tas çorban varsa verebilir misin?, demiş.
Bunu duyan Hoca kendi kendine:
Bu komşular da bir alem! Kurduğum hayalin bile kokusunu almayı beceriyorlar, demiş.
Pazarlık
Hoca bir gün derenin yanından yürürken iki adam onu görmüş ve:
– Biz yüzme bilmiyoruz sana iki altın verirsek bizi karşıya geçirebilir misin?, demiş.
Hoca:
– Tamam, demiş.
Nasreddin Hoca birinci adamı karşıya geçirmiş, diğerini alıp geçirmeye çalışırken adam akıntıyla elinden kaçmış.
Bunun üzerine arkadaşı Hoca'ya bağırmaya başlamış:
– Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor? Çabuk, çabuk kurtar onu!
Hoca, adamı boğulmadan yakalamış ve bir taraftan da şöyle demiş:
– Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz. Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik!
Bindiği Dalı Kesen Hoca
Günlerden bir gün Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine çıkmış ve elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış.
Yoldan geçen bir adam:
– Hoca Efendi ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!, diye bağırmaya başlamış.
Hoca kesmeye devam etmiş ve düşmüş. Düşer düşmez adamın yanına gitmiş ve:
– Madem ki benim düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin. İlla benim öleceğim zamanı haber ver, diye yakasına sarılmış.
Oğlumun Babası Öldü De
Nasreddin hoca bir gün siyah elbiselerle geziyormuş. Onu görenler şaşkınlıkla:
– Ne oldu Hoca Efendi? bu gün karalar giymişsin?, diye sormuşlar.
Hoca:
– Oğlumun babası öldü de, O'nun yasını tutuyorum, demiş.
Su Dediğin Böyle Olur
Nasreddin Hoca bir yaz günü çok susamış. Yolda karşısına çıkan ve suyu tuzlu olan gölden bir yudum su içmiş. Tuzlu su hem aç hem de susamış olan Nasreddin Hoca'nın midesini bulandırmış ve daha da susatmış.
Yürümeye devam eden Hoca ileride bir çeşmeye rastlamış ve tatlı suyu olan bu çeşmeden kana kana su içmiş. Daha sonra şişelerini doldurup eşeğine de su vermiş.
Şişesine doldurduğu suyla gölün kenarına gelen Hoca:
– Öyle şişinip durma, su dediğin böyle olur, demiş ve şişedeki suyu göle boşaltmış.