Av. BEYZA SINDIRAÇ
Örselenmiş Kadın Sendromu detaylıca incelendi
"Sistematik ağır şiddete maruz kalan kadınların kendilerini savunmak için işlemiş oldukları suçlarda meşru müdafaa hükümleri uygulanması gerekir. Örselenmiş Kadın Sendromu'nu yaşayan mağdurların faillere karşı işlemiş olduğu suçlar hakkında verilen kararlardaki gerekçeler şu anda içtihat hukukumuzda mevcut. Bu konuda ceza kanunumuzda düzenlemelerin yapılması şarttır. Örselenmiş Kadın Sendromu'nun klasik meşru müdafaa tanımı dışından çıkarılarak geniş bir değerlendirmeye konu olması gerekmektedir. Meşru müdafaada, mağdura karşı olay anında yönelmiş mevcut bir tehlike söz konusudur. Örselenmiş Kadın Sendromu'nda ise failin kendisine yöneltilen saldırı o an bitmiş olabilir, ancak geçmişten beri gelen ve devam edecek olan düzenli ve sistematik bir şiddet mevcuttur.
Melek İpek davasında verilen karar kadına karşı şiddetin önlenmesinde en önemli adımdır. Kadına karşı şiddetin önlenmesi sadece kanun düzenlemekle olmaz. Önemli olan kanun uygulayıcılarımız olan hakim ve savcılarımızın kanunları uygularken yetkin olmasını sağlamaktır. Ceza davalarında hakimlerimizin takdir yetkileri vardır. Bu davanın hakimi de suçun oluşmasındaki sebepleri çok iyi değerlendirerek takdir yetkisini kullanarak adalete ve vicdana uygun karar vermiş olması hepimizi mutlu etmiştir.
Ülkemizde mahkemelere intikal eden ceza dosyalarında kadınların yaşadığı travma bozukluğu, yargı makamlarınca dikkate alınmamakta hatta haksız tahrik hükümleri bile çok nadir uygulanmaktadır. Örselenmiş Kadın Sendromu, sürekli olarak ağır fiziksel, duygusal ve cinsel şiddet gören kadınların psikolojik durumlarını niteleyen bir kavramdır. Günümüzde bu sendromdan mustarip olup işlenen suçlarda verilen kararlarda, yargıtayın daha önce verdiği içtihat kararlarına atıf yapılmaktadır.
Hatırlatsanız Çilem Doğan davasında bu sendrom uygulanmadı.
Ülkemizde kadına yönelik aile içi şiddetin bu kadar yaygın olmasına karşın, Örselenmiş Kadın Sendromu, yargı dünyası ve doktrin, içtihat hukukunda son dönemde ortaya çıkmıştır. Ve bir savunmada ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan bir neden olarak göz önüne almaktadır. Buna rağmen, mahkemelerimiz bu kavramın farkında olmadan da isabetli ama çok istisnai kararlar verebilmektedir. Örneğin, yakın zamanda, Sakarya'da eşi tarafından düzenli şiddet gören bir kadın kocasını boğarak öldürmüş, eşinin şiddetine uğradığı doktor raporu ile kesinleşince de mahkeme tarafından beraat ettirilmiştir.
Ülkemizde kadına karşı şiddetin önlenmesinde çok çabalar harcandı ancak önüne geçilemedi çünkü ne kadar mevzuatı düzenlersen düzenle ne kadar uluslararası sözleşme imzalarsan imzala, uygulamada bu mevzuat hakimler tarafından yorumlanamazsa bu şiddetin önüne geçmek mümkün değil. İşte bu yüzden bu beraat kararı içtihat hukuku bakımından çok önemli bir emsal teşkil edecek ve Ceza kanunumuzda ceza sorumluluğunu azaltan ve kaldıran sebepler bakımından meşru müdafaanın yanında, Örselenmiş Kadın Sendromu'nu düzenlenmesinin yapılmasını sağlayacaktır."
Av. Canan SARI
KADEM Hukuk Kurulu Başkanı
Adalet tecelli etti
"Antalya'da eşi tarafından işkence edilerek darp edilen Melek İpek'in yargılandığı davanın duruşmasında haksız tahrik altında eşe karşı kasten öldürmek suçundan dolayı yapılan yargılamada ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek Melek İpek'in tahliyesine karar verilmiştir. Mahkemeler, somut delillere istinaden yargılama yapıp karar vermektedirler. Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada da Cumhuriyet Savcısı tutuklu yargılanan Melek İpek'in haksız tahrik altında eşin kasten öldürülmesi suçunun, meşru savunmada sınırının kast olmaksızın aşılması suçuna dönüştüğü değerlendirmesinde bulunarak sanığın taksirle öldürme suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılması yönünde mütalaasını vermiştir.
Melek İpek'in sanık olarak yargılandığı davada mahkemede savcının mütalaası doğrultusunda sanığın olay öncesi gerçekleşmiş ve olay sırasında da gerçekleşmesi muhakkak olan kendisine karşı ve çocuklarına karşı yöneltilmiş hukuka aykırı, yaşam hakkını, vücut bütünlüğü ve cinsel özgürlüğüne karşı yapılan ağır saldırıya karşı savunma zorunluluğunda olan sanığın, içinde bulunduğu şartlar bakımından mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaştan dolayı saldırı ve savunma arasındaki oranın aşıldığı gerekçesi ile sanığın ceza verilmesine yer olmadığına ve bu nedenle de sanığın tahliyesine karar verilmiştir.
Öncelikli olarak KADEM olarak adaletin tecelli etmesini talep ediyoruz. Bu kapsamda Melek İpek'in çocuklarının gözü önünde sistematik olarak maruz kaldığı saldırı ve işkencenin olay tarihinde de çok ağır şekilde gerçekleşmiş olması ve hem kendisinin hem de çocuklarının öldürülme tehdidi altında suçun işlenmiş olmasının yargılamada dikkate alınması adaletin tecellisidir. Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca tutuklama bir tedbir olup, sanığın kaçma şüphesi olmaması, delillerin toplanmış olması, sabit ikamet sahibi olması ve suçun hukuki durumu değerlendirerek sanığın tahliyesine her zaman karar verilebilir. Somut olay bakımından da bu şartlar gerçekleşmiş olduğundan sanığa ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiş ve tahliye edilmiştir.
Bizler KADEM olarak öncelikle adaletin tesis edilmesini ve kadına karşı şiddetin önlenmesini, şiddete maruz kalınması halinde de yasalarımızın caydırıcı olacak şekilde uygulanmasını ve bu tür olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz."