17 Ağustos depreminin ardından 12 yıl geçti ancak Türkiye, o dönemin en önemli aktörlerinden biri olan eski Kandilli Rasathanesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara'yı, nam-ı diğer "Deprem Dede" yi hiç unutmadı. Her gören hâlâ "Deprem olacak mı?" diye soruyor, o da "Evet mutlaka olacak. İstanbul'u, 2 büyük deprem bekliyor" diye cevap veriyor. Yeni nesil onu çizgi filmlerden tanıyor, gördüklerinde "Deprem Dede gerçekmiş" diye şaşırıyor. Işıkara, halkı bilinçlendirmek için yılmadan uğraş veriyor, Türk Kızılayı ile birlikte Türkiye'yi geziyor. Toplum liderlerini teşkilatlandırma projesi kapsamında her cuma, namazdan önce depremi ve depremle yaşamanın basit ama önemli kurallarını anlatıyor. "Bu toplantılarda bugüne kadar 1.5 milyon insana ulaştık" diyen Işıkara, ekliyor: "17 Ağustos'tan bu yana güzel şeyler oldu. Daha yapacak işler var, depremin gecikmesi için dua ediyorum." İşte, bizi evinde ağırlayan Işıkara ile 12 yıllık deprem tecrübemizin muhasebesi...
17 Ağustos'un üzerinden tam 12 yıl geçti. Sizce Türkiye o felaketi unuttu mu? Asla unutmadı. Bunu beni unutmamalarından çıkartıyorum. Hâlâ beni gördüklerinde fotoğraf çektiriyorlar. "Deprem olacak mı?" diye soruyorlar. Ben de "Mutlaka olacak" diyorum. Tabii geçen sürede bir nesil geçti. Ama yeni nesil deprem konusunda daha bilinçli. Okulda eğitimi daha iyi alıyorlar. "Deprem Dede" çizgi filmleri yayınlandığı için onlar beni çizgi filmlerden tanıyor. Geçenlerde bir anne gösterip "Deprem Dede" dedi. Çocuğu "gerçekmiş" diye şaşırdı.
YAŞANACAK VE HİSSEDİLECEK
Peki İstanbul'u bekleyen deprem gerçeği ne? İstanbul'u, birini hissedeceği ve diğerini yaşayacağı 2 büyük deprem bekliyor. Birebir yaşayacağı depremi adaların güneybatısında bekliyoruz. Ama bunun yanı sıra bir de Kuzey Anadolu fay zonunun güney kolu var. Bu güney kolu Sakarya'da çatallanıyor, Geyve, Mekece, İznik Gölü'nün güneyinden Gemlik körfezinden Marmara'ya geliyor. Bu depremi de 17 Ağustos'u nasıl hissetiyse öyle hissedecek. Ama her iki deprem de Türkiye'nin kalbi Marmara'yı vuracak. Anadolu'daki bir depremde Marmara, Anadolu'nun yaralarını sarar ama Marmara'nın yarasını Anadolu saramaz. Bu nedenle yaşanacak her kayıp Türkiye ekonomisini derinden etkiler. Bu anlamda alınan önlemler tüm Türkiye için alınıyor aslında...
Bir tarih tahmininiz de var... Bilim maalesef bir depremin yerini ve büyüklüğünü söyleyebiliyor ama ne zaman olacağını söyleyemiyor. Olasılık hesaplarını deprem verilerine uyarladığımızda riskin en yüksek olduğu tarih 2010 ile 2014 arasında...
Korkuyor musunuz? Hayır korkmuyorum. Koltuğumda depremin geçmesini bekleyeceğim. Çünkü evime güveniyorum. Eşyalarımı da bana zarar vermeyecek şekilde döşedim. Bundan sonra sakin olup bitmesini beklemekten başka çare yok. 17 Ağustos depreminde de korkmamıştım. Çünkü bilgi korkuyu azaltır. Zaten yatakta yakalanmıştım ve oturup bitmesini bekledik. Ancak o güne dair benim değil de eşimin hatırladığı ve hep anlattığı bir şey var. Ben depremde " Eyvah Türkiye" diye bağırmışım.
DUA EDİYORUM, GECİKSİN
12 yılda yeterince hazırlık yapıldı mı sizce? 'Hiçbir şey yapılmadı' denilmesi ağrıma gidiyor. Tabii ki yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Yatıp kalkıp dua ediyorum deprem geciksin. Çünkü atılacak önemli adımlar var daha. 9 Ağustos'ta Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu toplandı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay başkanlığında 7 bakan katıldı. Senelerce çok başlı afet yönetiminin tek merkezli olması için uğraştım. 2002'de bunun için seçime katıldım. Devletimin yaptığı en önemli adım, afetle ilgili tüm kurumları bir araya getirip doğrudan başbakana bağlı bir kurum oluşturmak oldu. Bu kurum depremden korunma strateji belgesini hazırladı ki bu bence deprem için bir anayasadır. Bundan sonrası çorap söküğü gibi gider. Yeni yerleşim yerlerinin açılmasıyla deprem yapı şartnamesinde yer alan zemin şartlarına uygun yapılar yapılacak. Güvenli yapılara kavuşulacak. Diğer yandan İstanbul'da okullarımızın yüzde 70'i depreme hazır. Hastanelerimiz ve yollarımız, viyadüklerimiz de güçlendirildi. Benim içim rahat.
'O gün 'sokağa çıkın' dedim bugün yine söylerim
IŞIKARA, 12 yıl önce çok tartışılan "Sokakta yatın" uyarısı için şunları söylüyor: 19 Ağustos'ta bir seçim yaptım ve televizyona çıktım. İnsanlara 'sokağa çıkın' dedim. Beni çok eleştirdiler ama asla pişman değilim. Bir risk vardı ve daha büyük bir deprem gelebilirdi. Bunu Hüsamettin Özkan'a ilettim, bana açıklamayı benim yapmamı söyledi. Zor bir karardı. Ertesi gün bazı gazeteler "Doğrusunu yaptı" dediler. Evet ben doğrusunu yaptım. Sayın Ecevit'te arayıp doğru yaptığımı, olası bir riski bundan sonra kendisinin açıklamasının uygun olacağını söyledim. O günlere ait haber kupürlerini hâlâ çocuklarım saklar.
'Ben evime güveniyorum mahalledekiler de bana'
IŞIKARA, evine olan güvenini şöyle anlatıyor: Evimin sağlam olduğunu biliyorum. 2002'de bu eve taşınırken önce beğendik sonra bütün raporlarını mühendis arkadaşlarımla inceledim. Bu siteyi "Depreme en dayanıklı site", "Işıkara'nın oturduğu site" diye pazarlıyorlar. Mahalle bile "Burası Işıkara'nın mahallesi, korkmaya lüzum yok" diyor. Evde eşyalarımı da bana zarar vermeyecek şekilde seçtim. Bizim evde insana zarar verecek hiçbir mobilya yoktur. Bir süpermarkete bile girdiğimde bazen rafları sabitlemeleri için uyarıyorum. İstanbul'da bazı dar sokaklı, bitişik nizamlı mahallelerden geçtiğimde ürküyorum. Acil durumda araçların bile geçecek yeri olmuyor. Bu yerler bir an önce boşaltılmalı...
NURDENİZ ERKEN / HABER MERKEZİ