Ünlü mucit Thomas Edison tarafından 1887 yılında icat edilen gramofon, dijitalleşen dünyada hala ayakta kalmaya devam ediyor. Osmanlı pazarında kendine yer bulan gramofonun, Cumhuriyetten sonra da Türkiye'de seri üretimi yapılmaya başlandı. Günümüzde usta-çırak ilişkisi içerisinde varlığını sürdüren gramofon ustalığının son temsilcilerinden biri ise Erzurumlu Hacı Gramofon Yusuf Özkan'ın torunu Mustafa Özkan'dır. Nam-ı diğer Gramofon Mustafa, aileden gelen mesleğe nasıl başladığını şu sözlerle anlattı:
"Bazı illerin dolması için 1947'lerde devlet tarafından reform yapılıyor. Rahmetli dedem de Erzurum İspir'den Muş'a gidiyor. O dönemde büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarını götüremediği için satmaya karar veriyor. İlk bulduğu tüccara hayvanları satıyor. Tüccarın parası yetmiyor ve bir miktar para ile birlikte elindeki gramofon ve taş plakları dedeme veriyor. Gittiği köyde herkese lakap takıyorlar, dedeme de 'Gramofon Yusuf' diyorlar. Benim de dedem ve babamdan kalma gramofon merakım vardı. Gittiğim her yerde gramofonlar alıp tamir ediyordum. Zamanla bunu meslek edindim. Yaklaşık 30 yıldır mesleğimi sürdürüyorum. Bu zanaatın devam edebilmesi için çocuklarıma da bu mesleği öğretiyorum."
"YURT DIŞINDAN GELEN GRAMOFONLARI TAMİR EDİYORUM"
Yurt dışından bile bozulan gramofonların tamir için kendisine getirildiğini belirten Özkan: "Benim 80 kadar gramofonum var. Elimde şu an 4 bin-4 bin 500 tane de taş plak var. Ayrıca gramofon iğne kutularını toplayıp koleksiyon yapıyorum. Şimdiye kadar 300 çeşit iğne kutusu topladım. Türkiye'de tanınmış iş adamlarına, fabrikatörlere, siyasetçilere, sanatçılara özel gramofonlar yaptım" dedi.
'Edison'un icadının son ustası: Gramofon Mustafa
"CUMHURBAŞKANIMIZA ÖZEL GRAMOFON YAPTIM"
Mesleğe yıllarını verdiğini söyleyen Özkan, tek hayalinin Cumhurbaşkanı için yaptığı gramofonu hediye etmek olduğunu belirterek: "Geçenlerde Cumhurbaşkanımızın oğlu Bilal Erdoğan eşiyle birlikte geldiler. Gramofon ve birkaç plak satın aldılar. Bilal Erdoğan daha sonra beni aradı. Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan'ın gramofonunun bozulduğunu söyledi. 'Getirsek yapar mısınız?' dedi, Ben de 'getirsinler yapayım' dedim. Tamir ettim, alıp götürdüler. Cumhurbaşkanımıza özel forslu gramofon yaptım. 3-4 sene boyunca emek verip çalıştım. En güzel sesi duyana kadar defalarca malzemeleri değiştirdim. Tamirini, bakımını, ayarlarını güzelce yaptım. Yaptığım bu gramofonu Cumhurbaşkanımıza hediye etmek istiyorum" diye konuştu.
"BİRÇOK KEZ MUTLULUK GÖZYAŞLARINA ŞAHİT OLDUM"
Özkan, meslek hayatında unutamadığı anısını şu sözlerle dile getirdi: "2 sene önce bir çift yanıma geldi. Ellerinde bir gramofon vardı, tamir etmemi istediler. Getirdikleri gramofon paramparça olmuş ve malzemeleri de eksikti. Ben de 'manevi değeri yoksa tamir edilmesine gerek yok, onun yerine başka bir gramofon vereyim' dedim.
Gramofonu getiren kadın, gramofonun vefat eden babasına ait olduğunu söyledi. Ben de 10 gün uğraştım, tamir ettim. Gramofonu almaya geldiklerinde denemek için bir türkü çaldım. Kadın da hüngür hüngür ağlamaya başladı. 'Ustam Allah razı olsun sen babamın hatırasını yeniden canlandırdın. Ben aynı babam varmış gibi mutluyum' dedi. Buna benzer anılarım var. Birçok kez mutluluk gözyaşlarına şahit oldum. Ben de her seferinde onlarla birlikte mutlu oldum."
"'YOĞURT KOYDUM DOLABA' ERZURUM TÜRKÜSÜDÜR"
Son gramofon ustası Mustafa Özkan, kimsede bulunmayan taş plaklarıyla ses hazinelerini barındırıyor mazi kokan mekanında. Erzurum yöresine ait türkünün ilk ses kaydının kendisinde bulunduğunu ifade eden Özkan, şunları söyledi: "Çok nadir taş plaklar var. Abdulhamid'e atfen yazılan taş plaklar var. Ben de olan bazı taş plaklar hiç kimsede yok. Mesela yöresel bir türkü var, 'Yoğurt Koydum Dolaba.' Urfalılar, Antepliler, Elazığlılar bizimdir diyor. Ben de orijinal kaydı var. 1910 yılında çıkmış, Erzurum türküsüdür. Söyleyen de Erzurumlu Zade Ahmet efendidir. Çoğu kişi istedi, ben satmadım.