Deniz salyasının 2021 yılı Ocak ayından itibaren Marmara Denizi'ni ve Mart ayından bu yana da Çanakkale Boğazı ve çevresini etkisi altına aldığını belirten Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, "Mikrobiyal faaliyetler meydana geldiğinden, dolaylı olarak insan sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir." dedi ve deniz salyası konusunda dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.
DENİZ SALYASI NASIL OLUŞUR?
Müsilaj, deniz salyası ya da kaykay" olarak bilinen oluşum, denizel sistemde doğal olarak bulunan mikroskobik organizmaların uygun ortam şartları altında çoğalması sonucu ortaya çıkan bir olaydır. Genellikle fitoplanktonik organizmalardan diyatom ve dinoflagellat türlerinin sayılarını artırmasıyla oluşan bir durumdur. Fitoplanktonik organizmalarda fotosentetik aktivite deniz suyu sıcaklığının yükselmesi, ilkbaharın gelmesiyle güneş ışığı açısının artması, günlerin uzun olması sebebiyle artar ve bu organizmaların yoğun olarak çoğalmalarına sebep olur.
"BİRLEŞİP ORGANİK BİR ÇORBA OLUŞTURUYORLAR"
Bu organizmalar çeşitli şekillerde strese girdiklerinde ya da azot, fosfor gibi besleyici elementlerin sistemdeki miktarları farklılık gösterdiğinde çeşitli organik maddeler salgılar. Bunların birleşmesiyle de müsilaj olarak isimlendirilen bu jelimsi, yapışkan oluşumlar meydana gelir. Denizel mikroskobik bitkiler olarak bildiğimiz fitoplankton, bunlarla beslenen hayvansal organizmalar olan zooplankton, bunları ayrıştıran bakteriler ve çürümüş parçacıklar müsilaj ile birleşip bir organik çorba oluşturmaktadır. Bunlar su kolonunda yüzeyden dibe doğru zaman zaman kurdele şeklinde oluşumlar olarak karşımıza çıkabilir. Çeşitli şekillerde akıntılar veya rüzgar vasıtasıyla yayılmış olarak görebiliriz.
"MARMARA DENİZİ VE ÇANAKKALE BOĞAZI'NI ETKİSİ ALTINA ALDI"
1990'ların ortalarından bu yana özellikle Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'nda sorun yaratan deniz salyası, denizel sistemde doğal olarak bulunan organizmaların uygun ortam şartları altında çoğalması sonucu ortaya çıkan bir olaydır. İşleyen doğal bir süreç olmasına rağmen özellikle iklim değişimlerinin, mevsimlerin kaymasının, denizel sistemde bu organizmaların tüketicilerinin yeterli miktarda olmaması ve evsel, endüstriyel, insan kaynaklı kirleticilerin denizel sisteme deşarjının yoğunluğuna bağlı olarak 2021 yılı Ocak ayından itibaren Marmara Denizi'ni ve Mart ayından bu yana da Çanakkale Boğazı ve çevresini etkisi altına almıştır. Meteorolojik şartların uygun ve sistemin durgun olması, yağışlarla da denizel sisteme besin elementlerinin taşınması Müsilaj oluşumunun devamına, birikimine ve kalın tabakalar oluşturmasına sebep olmuştur.
DENİZ SALYASI İLE NASIL MÜCADELE EDİLİR?
Deniz salyasını oluşturan türlerin genellikle tüketicileri ya yoktur ya da çok azdır dolayısıyla sayılarını hızla artırabilirler. Bunların toplanıp elimine edilmesi mekanik olarak çok mümkün değildir, zira bölünerek çoğalırlar, ortam şartları üremeleri için uygun olmadığında çoğalmaları yavaşlar. Ayrıca organik madde olduklarından bir süre sonra bakteriler vasıtasıyla ayrışırlar ve inorganik madde sisteme salınır. Bu da döngünün tekrar başlamasına sebep olur. Mücadeleyi kısa ve uzun vadeli çözüm önerileriyle irdelemek önemlidir.
"BALIKÇILIK FAALİYETLERİNE GEÇİCİ SINIRLANDIRMALAR KONULMALI"
Kısa vadede, evsel, endüstriyel ve kanalizasyon atıkları gibi Noktasal kaynaklı denizi kirletici etmenlerin ortama özellikle müsilaj bulunduğu dönemde deşarjı, ortamın taşıma kapasitesini azaltır. Dolayısıyla bu tür faaliyetlerden kaçınmak önemlidir. Balıkçılık faaliyetleri için büyük sıkıntı oluşturan müsilaj oluşumu özellikle balık ağlarına ve teknelerin pompalarına ciddi hasar vermektedir. Bu hasarları en aza indirmek için müsilajın ortamda bulunduğu dönemde balıkçılık faaliyetlerini en az düzeyde gerçekleştirmek ortaya çıkacak masrafları önemli ölçüde azaltacaktır. Böylece yakıt, zaman ve iş gücünden tasarruf edilebilir. Müsilajın oluştuğu dönemlerde su kolonunun çeşitli derinliklerinde sahte dip yapısının ortaya çıkması balık göçlerini, beslenme ve üremelerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle bu dönemlerde balıkçılık faaliyetlerine geçici sınırlandırmaların konulması hem popülasyonun devamı hem de balıkçılar için önemlidir.
"YENİ ATIK YÖNETİMİ POLİTİKALARI BENİMSENMELİ"
Uzun vadeli mücadeleyi de birkaç alt başlıkta inceleyebiliriz. Önceki senelerde oluşum genellikle Ekim ayı gibi başlayıp kısa zamanda meteorolojik şartların da uygun olmasına bağlı olarak birikim fazla miktarda olmadan dağılım göstermekteydi. Özellikle iklimlerin yer değiştirmesi, dolayısıyla mevsimlerin kayması ya da bazı mevsimleri tam olarak yaşamıyor olmamız, örneğin ilkbaharın çok uzun sürmesi ya da kış aylarıyla ilkbahar sıcaklıklarındaki benzerlikler bu sürecin uzamasında önemli etkenlerdir. Dolayısıyla, iklim değişimlerini de göz önünde tutarak yeni atık yönetimi politikaları benimsenmeli, eylem planları hazırlanmalıdır.
Müsilaj oluşumunun ortamda bulunma süresi meteorolojik koşullardan ve akıntı hızından etkilenmektedir. Bu konuda bilgi sahibi olunması alınacak olan önlemlerin zamanı konusunda yardımcı olabilir. Üniversite ve Devlet Meteoroloji İşleri Müdürlüğü iş birliği kapsamında AR-GE çalışmaları yürütülmelidir. Tarımsal araziler gibi Noktasal olmayan kaynaklardan gelebilecek kirlilik yükünün azaltılması için iyi tarım uygulamaları benimsenmelidir. Müsilaj oluşumunun çevreye verdiği etki ve değişimlerin belirlenmesi amacıyla özellikle sorun yaşanan bölgelerde ekolojik parametrelerin izlenmesi önemlidir.
"UZUN VADEDE BESİN ZİNCİRİ VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ÜZERİNE OLUMSUZ ETKİLERİ OLABİLİR"
Özellikle deniz dibinde birikimi uzun süreçli olduğundan sedimentteki organizmalar üzerine baskısı yoğundur. Örneğin, midye, istiridye gibi çift kabuklu yumuşakçalar, süngerler, mercanlar ve deniz çayırlarının üzerini kaplayarak hem oksijen alışverişini hem de fotosentezi olumsuz etkiler, ölümlerine sebep olabilir. Bu organizmaları tüketen ve deniz çayırlarını beslenme, üreme ve barınma alanı olarak kullanan organizmalar da bu nedenle denizel sistemde bulunmayabilir. Dolayısıyla, uzun vadede besin zinciri ve biyolojik çeşitlilik üzerine olumsuz etkileri olabilir.
"BULUNDUĞU ALANDA DENİZE GİRİLMEMESİ TAVSİYE EDİLEBİLİR"
Müsilajın insan sağlığını doğrudan etkileyecek bir etkisinin olmamasına rağmen, ortamda sirkülasyonun azalması, sıcaklıkların artmasıyla birlikte çeşitli mikrobiyal faaliyetler meydana geldiğinden dolaylı olarak insan sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle müsilajın bulunduğu alanda denize girilmemesi tavsiye edilebilir. Zira, açığa çıkan kötü görüntü ve koku da turizm faaliyetlerini olumsuz yönde etkiler. Denizel sistemde sahte bir dip yapısı oluşturur. Bu sebeple özellikle balıkların hem beslenmesine hem üremesi hem de göçleri üzerine negatif etkileri olur.
Deniz dibini kaplayarak deniz çayırlarının, mercanların, çift kabuklu yumuşakçaların üzerini, balıkların yuvalarını, yumurtaların üzerini örtebilir. Dolayısıyla oksijen alışverişinde sıkıntılarla karşılaşılır. Askıda katı madde yükü fazla olduğu için denizel sistemde ışık geçirgenliğini etkileyip, fotosentez mekanizması üzerinde negatif etkisi söz konusudur. Bu nedenlerle denizel besin ağında sorunlar oluşur ve biyolojik çeşitlilik üzerine olumsuz etkiler görebiliriz.
DÜNYADA BENZER ÖRNEKLER VAR MI?
Deniz salyası ilgili ilk kayıt 1729'da Adriyatik Denizi'nden verilmiş, 1980'lerin sonundan bu yana da dramatik bir şekilde etkilerinin arttığı görülmüştür. 1988'den 2004 yılına kadar Adriyatik Denizi'nde yaz aylarında tekrarlayan bir şekilde ortaya çıkmıştır. En büyük Müsilaj olayı 1988-1989 yıllarında Kuzey Adriyatik'te meydana gelmiş hem ekolojik hem de ekonomik açıdan olumsuz etkilere sebep olmuştur. Günümüzde de oluşum devam etmektedir ve iklim değişiminin Akdeniz sisteminde deniz müsilajı ve mikrobiyal patojenler üzerine potansiyel etkisini çalışan araştırmacılar, müsilajın yayılım ve dağılımının iklim değişimine bağlı yüzey suyu sıcaklığındaki artışlarla ilgili olduğunu da belirtmişlerdir.