Kulsoom (Gülsüm) Abdullah ve Bilqis Abdul-Qaadir ABD'li spora gönül vermiş iki kadındı. Biri halterci diğeri basketbolcuydu. Fakat onlar Müslüman'dı. Gün geldi inançları ve yaptıkları spor arasında bir tercihe zorlandılar. Çünkü yaptıkları sporların federasyonları başörtüsüyle spor hayatlarına devam edemeyeceklerini söylüyordu. Onlar da bir seçim yapmak zorunda olmadıklarını düşündüler ve mücadele etmeye karar verdiler. Zorlu bir mücadeleydi bu. Ama kazandılar. Önlerine çıkan engelleri aştıkları gibi uluslararası alanda kuralların değişmesine neden oldular. Halter ve basketbol alanındaki başörtü engelinin kaldırılmasına neden oldular. Kulsoom (Gülsüm) Abdullah ve Bilqis Abdul-Qaadir, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Gençlik Forumu çerçevesinde 6 Nisan'da yapılacak, İslam İşbirliği Gençlik Forumu'nun Genç Müslüman Kadınlar Zirvesi'ne katılıp ve hikayelerini anlatacaklar. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun katılımıyla gerçekleşecek etkinlik onlar gibi birçok Müslüman kadını misafir edecek. Zirveyi vesile edip Kulsoom (Gülsüm) Abdullah ve Bilqis Abdul-Qaadir ile konuştuk, mücadelelerini anlattılar.
KULSOOM (GÜLSÜM) ABDULLAH:
Ne olursa olun istediğiniz şeyi yapmanın yolunu bulun
Pakistan asıllı ABD'li halterci Kulsoom (Gülsüm) Abdullah'ı 2011'de ABD'de düzenlenen bir halter şampiyonasına katılmak isteyince tanımıştık. Başörtülü olduğu ve vücudunu el ve ayak bileklerine kadar kapatacak kıyafetlerle şampiyona katılmak isteyince ABD Halter Federasyonu buna karşı çıktı. O da Uluslararası Halter Federasyonu'na 43 sayfalık itiraz dilekçesi yazdı. Bu itirazı sonucu halterde bir ilki başardı. Başörtüsünün halterde serbest bırakılmasını sağladı. Onun hikayesi farklı ülkelerde halterle ilgilenen Müslüman kadınlara ilham oldu... Sonrasında pek çok ülkede başörtülü halterciler salonlarda görünür oldu.
- Siz hem bir mühendis hem de sporcusunuz. Ve erkek egemen ve fiziksel güç isteyen bir alanda kadın olarak da varolmayı başarmış birisiniz üstelik. Fakat buna rağmen inancınızdan dolayı başka bir mücadelenin de içinde buldunuz kendinizi. Yolun başındayken her şeyin bu kadar zor olacağını düşünmüş müydünüz?
- Yolun başındayken zorluklar hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanırım nedeni spor salonunda antrenman yaparken sorun yaşamamış olmamdı.
Bazen insanlar sadece kıyafetlerime bakıyordu. Hepsi bu kadardı. İlk yerel yarışmalara katıldığımda da antrenman kıyafetlerimi giyebiliyordum. Ta ki ulusal bir yarışmaya başvurana kadar. O zaman tartışma başladı.
Başörtüsü ve vücudumu el ve ayak bileklerime kadar kapatan özel kıyafetlerimin müsabakalara katılmak için uygun olmadığını söylediler. Bazen gerçekten merak ediyorum; başladığımda bunları yaşayacağımı bilseydim yine de yapar mıydım? Umarım şu an en azından bildiklerim ve yaşadıklarımla bir etki yaratabilirim.
- Müslüman olmanın bir şeye engel olmayacağını kanıtlamış bir isimsiniz. Sizinkisi biliyoruz ki zorlu bir süreç. Bu zorlu süreci yaşarken temel motivasyonunuz neydi?
- Spor salonunda birlikte çalıştığım arkadaşlarım, ailem ve diğer haltercilerden aldığım destek benim en büyük motivasyon kaynağım oldu. Hikayem haber olduğunda uğraştığım konuların küresel bir mesele olduğunu fark ettim. Bundan yararlanmak için bir sosyal sorumluluk hissettim.
- Siz halter dünyasında birtakım kuralların değişmesine neden oldunuz ve değişen kurallar sayesinde dünya şampiyonasına katıldınız. Hayatta önünüze çıkarılan bir engeli aşmak ne kadar keyif veriyor insana?
- Kaybedecek hiçbir şeyim yok, öyleyse neden denemiyorum diye düşündüm. Benim durumum, podyumda kazanmakla ilgili değil, başlangıç çizgisine ulaşmakla ilgiliydi. Zamanla bu olanların bir etkisi olduğunu anladım. Hani suya bir taş atarsınız, siz görmeseniz bile dalgalanmalar oluşur ya... Benim yaşadıklarım da aynı böyle bir etki yarattı.
- Dünyada artık kadınların başarısı çok önemseniyor. Peki sizce dünya Müslüman kadınların başarısına ve onların hikayesine ne kadar hazır?
- Bence dünya buna hazır ve bu hikayeleri bilmesi gerekiyor. Hikayelerimizi anlatan da bizler olmalıyız. Başkalarının bizim hikayelerimiz hakkında tanımlamalar yapmasına izin vermemeliyiz.
- Halter zor ve disiplinli bir spor. Böylesi bir sporu tercih etmenizin sebebi nedir. Çünkü tekvando eğitimi de almış ama halterde karar kılmışsınız...
- Üniversiteyi bitirdikten sonra gücümü artırmak için çalışmaya devam etmek istedim.
Bu da beni haltere yöneltti. Daha iyi uyumama, kendimle ilgili daha iyi hissetmeme yardımcı oluyor.
Gerçek hayat için de pratik yapmış oluyorum. Örneğin uçakta kabin içine bavulumu yerleştirirken kimsenin yardımına ihtiyaç duymuyorum... Bu da benim daha bağımsız hissetmeme ve başkalarına yardım etmeme yardımcı oluyor.
TÜRKLER ÇOK KİBAR VE MİSAFİRPERVER
- Türkiye'ye karşı nasıl bir izleniminiz var. Nasıl bir yerde konumlandırıyorsunuz ülkemizi?
- İstanbul'da iki kez bulundum. En son ziyaretim 2018 Aralık ayıydı. İnsanlar çok kibar ve misafirperverdi. Mimari de gerçekten güzel. Çok güzel zaman geçirdim. Umarım Türkiye'yi yeniden ziyaret etme, başka şehirleri görme ve yeni insanlar tanıma fırsatı bulurum. Türkiye'deki bazı mücadelelerin farkındayım. Sosyal medyada viral olduğunda Pınar Gültekin'in hikayesini ve diğer kadınların hikayelerini okuduğumda çok üzüldüm. Kadın hakları ve insan haklarının herkes için gerçeğe dönüşmesini umuyor ve dua ediyorum. - Müslüman kadınlara önlerine çıkan engellerle ilgili ne tavsiye edersiniz? - Çevreniz, yaşınız, çabalarınız vs ne olursa olsun istediğiniz şeyi yapmanın bir yolunu bulun. Dünyanın dört bir yanında kadınların sporla ilgili yaşadığı zorluklar var. Bazıları için sorunlar aynı, bazıları için farklı. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğüyle ilgili endişelenmemek için elinizden gelenin en iyisini yapın.
CEP HERKÜLÜ'NÜN MÜCADELESİNE HAYRANLIK DUYUYORUM
- Naim Süleymanoğlu Türkiye için milli bir gurur kaynağıdır. Sizin onu tanıdığınızı düşünüyorum. Siz Müslüman bir kadın halterci olarak mücadele verirken, onun hikayesi ve mücadelesini nasıl buluyorsunuz?
- Tabii ki 'Cep Herkülü'nü tanıyorum. Çocukluğundan beri Bulgaristan'daki baskılarla başa çıkma, Türkiye'ye kaçma kararlığına ve halterdeki başarılara hayranlık duyuyorum. Hastanede geçirdiği zamanları ve genç yaşta hayatını kaybettiğini okuduğumu hatırlıyorum. Çok kararlı, çalışkan, küçük ve güçlü bir sporcuydu. O Bulgaristan'dan ayrılmak zorunda kaldı. Ben yarışmak için ABD'yi terk etmek zorunda kalmadım. Bu bakımdan Naim Süleymanoğlu'na göre yolum daha kolaydı
BİLQİS ABDUL-QAADİR:
Peşimden gelecek kızlar için dik durmam gerekiyordu
ABD'li Bilqis Abdul- Qaadir Uluslararası basketbol Federasyonu'nun (FIBA) başörtüsüyle basketbol oynamayı yasaklayan kuralının kaldırılması için mücadele eden, bu uğurda kariyerini noktalayan bir basketbolcu kadın. Dört yıl süren savaşın sonunda 2017'de zafere ulaştı ve FIBA kadın basketbolcular için uygulanan başörtüsü yasağını kaldırdı. Profesyonel basketbol kariyerini noktalayan Abdul-Qaadir şimdiler Müslüman genç basketbolcu kızlar yetiştiriyor.
- Basketbol oynayan bir Müslüman olarak inancınızla birlikte spora devam etmek isteyince türlü zorluklarla karşılaştınız. Bu zorluklar karşınıza çıkmaya başlayınca neler hissettiniz?
- İnancım ve tutkum arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya kaldığımda gerçekten paramparça oldum. Gerçek kimliğimi, inancımı ve amacımın ne olduğunu sorgulamaya başladım.
Basketbol oynamak için başörtüsünü çıkarmakla ilgili düşüncelerim vardı. "Neden kimsenin beni tanımadığı bir ülkeye gidip, kırk dakikalığına başörtüsünü çıkarıp sonra takmıyorum" diye düşündüm. Ancak bu düşünce bana asla iyi gelmedi.
Kim olduğumu kabul etmek istemeyenler için gerçekten kim olduğumdan vazgeçecek miydim? Vazgeçmedim, inancımı seçtim.
- Bu zorluklar sizi bir mücadelenin kahramanı haline de getirdi. Önünüze sürekli birtakım kurallar koyuluyordu ama aslında bir zihniyete daha doğrusu önyargılara karşı yorucu bir mücadelenin içine girmiştiniz. Bu mücadeledeki esas motivasyonunuz neydi?
- Bu mücadelede esas motivasyonum benim gibi basketbol oynamak isteyen kızlardı. Bana bakan ve benden
sonra basketbol oynayacak genç Müslüman kızlar.
Bir şeye sahip çıkmam gerektiğini biliyordum. Peşimden gelecek kızlar için dik durmam gerekiyordu.
İnançlarından vazgeçmeden spor yapma fırsatına sahip olan daha fazla kız görmek istedim. Asla başka bir Müslüman kızın fedakarlık yaparak ikisinden birini seçmek zorunda kalmasını istemedim. Bencil düşünmemem ve onların önünü açmam gerekiyordu.
Bu mücadele ve daha iyisi için kariyerimi feda ettim. Bu fedakarlığımın meyvelerini şimdi görmek ise beni mutlu ediyor.
- Sizce bu önyargıların temelinde ne yatıyor ve bu tür önyargılar nasıl aşılabilir?
- Bizden korkuyorlar, böyle bir izlenime sahipler.
Oysa Müslümanlık adı altında bazı insanların yaptıklarının bizlerle hiçbir ilgisi yok. Bu önyargılardan kurtulmak için kendimizi eğitmek, kalplerimizi bilmediğimiz ve anlamadığımız şeylere açmamız gerekiyor.
- İnancınız ve sevdiğiniz spor arasında yol ayrımı olunca inancınızı seçtiniz ama bu konuda da öncü oldunuz. FIBA sizin için 2017'de kuralları değiştirdi. Bu karar çıkınca neler hissetmiştiniz?
- Kurallar değiştiği için çok mutlu oldum ama bu tabii kariyerimi feda ettiğim gerçeğini değiştirmedi.
- Kural değişikliği sonrasında siz basketbola dönmediniz ama bildiğim kadarıyla Müslüman kızların basketbol oynaması için uğraşıyorsunuz. Onların varlığı size ne hissettiriyor, bu duvarı yıktığınız için ne kadar mutlusunuz?
- Kızlara çoğu zaman kendilerini güvende hissetmeleri ve giydikleri şeyler için denetlenmeyecekleri alan sağlanmıyor. Gelip oyun oynayabilecekleri, inançlarını uygulayabilecekleri ve aynı zamanda kimsenin onlara ne yapmaları gerektiğini söylemeden basket atabilecekleri bir alan sağlamak istedim.
Sadece Müslüman kadınlardan değil dünyanın dört bir yanındaki kadınlardan onlara ilham verdiğimle ilgili mesajlar aldım. Bu duvarları yıktığım için daha iyi hissediyorum. Gelecekte insanlara yardımcı olabilecek bir şey yaptığınızı anladığınızda bu konuda kendinizi daha iyi hissedersiniz.
- Hem Müslüman hem de siyahi kadın olarak istediğiniz bir hayatı yaşamak ne kadar zor?
- Kim olduğumla, neye benzediğimle gurur duyuyorum.
Bu düşünce de bana dışarıda korkusuzca yürüme cesareti veriyor.
OBAMA İLE MAÇ YAPTIK VE ONU YENDİM
- Bu mücadele sayesinde Barack Obama ile iftara katılmıştınız. Onun yaklaşımı nasıldı?
- Obama ile tanışmak sürrealdi. O kadar rahattı ki, ABD'yi yöneten adam olduğunu düşünmezsiniz. Konuşmasının bir yerinde beni davet etti. Benim sadece Müslüman kızlara değil herkese ilham olduğumu söyledi. Yemekte hemen yanında oturdum. Acı sos istedim, hiç sorun etmeden uzattı. Beni basketbol maçına davet etti. Ben de onu kendi bahçesinde ve sahasında yendim.