ESKİ EYLEMCİYE İŞ BULMASINDA YARDIM ETMEK ETİK Mİ?
Geçmişin lekesi
Bundan 8-9 yıl önce bir gence, patronu arkadaşım olan bir şirkette iş buldum. Orada başarılı oldu, birkaç yıl sonra müdürlüğe kadar yükseldi. Geçen yıl onunla aynı okuldan mezun bir kişiye, tanıyıp tanımadığını sordum. Dediğine göre 1980'lerin başında onu okulda tanımayan yoktu: Sol bir terör örgütünün silahlı eylemlerine katılmaktan dört yıl cezaevinde yatmıştı! Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. İyilik yapayım derken galiba arkadaşımın başına iş açtım. İçim içimi yiyor. Arkadaşıma önerdiğim kişinin geçmişte bir terörist olduğunu söylemeli miyim?
(T.K. İstanbul)
Suçluları adalardaki ceza sömürgelerine gönderip sonsuza kadar onlardan kurtulmak 200 yıl öncesinin çözümüydü. Bugünün erdemi, onları topluma geri kazanmakta. Üstelik unutmayın ki, 1970'lerin Türkiye'sinde, sağ-sol çatışmasının girmediği okul, mahalle yoktu. 12 Eylül öncesinde Türkiye'de yüz binlerce genç, sağ ya da sol şiddet örgütlerin rüzgarına kapılıp, savruldu. (12 Eylül döneminde gözaltına alınanların sayısı 600 binin üzerindeydi.) O gençlerin birçoğu bir süre sonra 'kullanıldıklarını' fark edip, pişman oldular. Aralarından çok başarılı mimarlar, mühendisler, reklamcılar, eğitimciler, işadamları çıktı. Yazdıklarınız, bu kişinin de onlardan biri olduğunu düşündürüyor. Aynı şirkette istikrarlı biçimde yıllarca çalışması ve müdürlüğe kadar yükselmesi, bugün artık bambaşka biri olduğunun göstergesi. Grafikerin bugününü ilgilendirmeyen bir sayfayı, reklamcı arkadaşınızın bilmesi gerekir mi? Aradan bunca yıl geçtikten sonra hayır; bunda etik bir sorun yok.
Ceza hukuku da sizin yanınızda: Dönmezer ve Erman'ın "Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku" kitabına göre cezanın amacı, suçluyu yeniden sosyalleştirerek toplumun üretken ve kanunlara saygılı bir bireyi haline getirmektir. Sizin öykünüzdeki kişi çoktan toplumun üretken bir bireyi haline gelmiş durumda.
ÇOCUKLARDAN GİZLİ İNTERNET HESAPLARINI İNCELEMEK ETİK Mİ?
Eyvah annem bir casus!
Annem, ben okuldayken bilgisayarımı açıp MSN'deki arkadaşlarımı ve internette girdiğim siteleri kontrol ediyormuş. Sorunca, 14 yaşındaki bir insanın internette özel dünyasının olamayacağını söyledi. Yaptığı etik mi?
(A.K. Antalya)
İnternetten İngilizce de öğrenilebilir, atom bombası yapmak da. Birincisi elbette faydalı ama ikincisinin kimseye bir faydası yok.. Üstelik internet her türden sapığın av sahası. ABD'de yapılan bir araştırma, her yedi çocuktan birinin internette cinsel yaklaşım içeren mesaj aldığını gösteriyor. Bir başka araştırmaya göre çocukların üçte biri tanımadıkları kişilerden aldıkları mesajlara yanıt veriyorlar. Bitmedi.. İnternette bir anlık dalgınlıkla ya da bilgisizlikle suç işlemek de mümkün. 14 yaşındaki bir öğrencinin hayranı olduğu bir rock grubunun şarkısını CD'den bilgisayara kopyalayıp, oradan MP3 formatında internete aktarmaya kalkması, aslında karakolda bitebilecek bir suç niteliği taşıyor…
Kısacası anneniz endişelerinde haklı. Ama size haber vermeden bilgisayarınıza gizlice girip casusluk yapmakta haksız. Bence en baştan, internetin "kırmızı çizgileri" konusunda sizinle anlaşmaya varmayı denemesi gerekirdi. O zaman üzerinde anlaşmaya vardığınız kurallara uyup uymadığınızı denetlemiş olurdu. Kuralların şeffaf olmasında her zaman yarar var!
ANADİLİMİZİN KATLEDİLMESİ ETİK MİDİR?
Etiğe ilgi patladı, ahlak gözden düştü
Güzelim Türkçe'mizde ahlâk ve mesleki ahlâk gibi kavramlar varken, anadilimizi koruyup geliştirmekle yükümlü basının, etik servisi seklinde bölüm açması "etik" midir? Şimdi bu yorumu da sansürleyip yayınlamazsınız. Bu da "etik" midir", Türk basınının anladığı düşünce ve ifade hürriyeti midir? Etik, obez, ex, agresif, jenerasyon, alternatif, medya derken anadilimizin katledilmesi "etik" midir? Teşekkürler ve selamlar.
(Ernur Agan, İspanya)
Türkçe, canlı bir dil. Her gün eklenen yeni kelimelerle zenginleşiyor, gelişiyor. Bence buna kızmak yerine sevinmeliyiz. Çünkü yeni sözcükler, Türk kültür dünyasındaki canlılığın bir göstergesi. Evet haklısınız etik, dilimize yabancı dillerden geçen sözcüklerden biri. Fakat yabancı dillerden geçen tüm sözcükleri ayıklamaya kalktğımızda katlanılmaz bir yükle yüz yüze kalabiliriz. Zaten ahlak da dilimize başka bir dilden (Arapça'dan) geçmemiş miydi? Etik kelimesi, halk tarafından benimsendi ve yaşayan Türkçe'nin bir parçası haline geldi. Ve haklısınız, giderek "ahlak"ın yerini almaya başladı. Bunu şuradan anlıyoruz: Geçtiğimiz birkaç yıl içinde arka arkaya pek çok özel şirket "etik kurallarını" ilan etti. Pek çok kuruluşta etik kurullar oluşturuldu. Ve bu arada 2004 yılında Başbakanlık'a bağlı "Kamu Görevlileri Etik Kurulu" kuruldu. Hemen ardından "Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik" yayınlandı. "Ahlak" (Kelime olarak) gözden düştü. Ama etiğe ilgide gözle görülür bir artış oldu. Fena mı oldu? Üzüldüğünüz şeye bakın! Türkiye'de ahlaka ilgi artsın da, varsın etiğe ilgi artmış olsun!
Diğer sorunuza gelince… yorumunuzun sansürlenip yayınlanmamısı, etik midir diye soruyorsunuz... Güzel bir soru. Eğer hakaret, küfür ya da nefret söylemi içermiyorsa, yorumunuzun sansürlenmesi tabii ki etik değildir.
SİZ DE SORUN:
Etik mi değil mi? Sorularınızı
etik@sabah.com.tr adresine bekliyorum.