Ayasofya Müzesi'ndeki erken Hristiyanlık dönemine ait dünyanın en büyük vaftiz havuzu, yerli yabancı basın mensuplarına gösterildi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, Ayasofya Müzesi'nde düzenlenen basın toplantısında İstanbul'un, hakkında en çok yazılan, en çok konuşulan bir dünya kültür mirası olan Ayasofya'ya ev sahipliği yaptığını söyledi. Kurt, "Bu dünya kültür mirasının restorasyonuna önayak olmak, finansman sağlamak ve dev bir yenileme projesini başarıyla tamamlamak, bizim için de örneği zor bulunacak bir kıvanç kaynağı'' dedi.
İLKBAHARDA AÇILIYOR
Ayasofya'nın 24 Şubat 1934'te müzeye çevrilmesinden sonra arkeolojik çalışmaların da yapıldığını hatırlatan Kurt şöyle konuştu: "Vaftiz havuzu, Ayasofya'nın, halka açık olmayan bir kısmında duruyordu. Yekpare mermer bloktan oyularak yapılmıştır. Bizans dönemi kültür ve mimari anlayışını yansıtan bu havuz, sanki dün yapılmış kadar sağlam ve temiz. Ayasofya'nın uzun tarihinde önemli bir yeri olan bu havuzu da artık müzemizi ziyaret eden herkes görebilecek.'' Ayasofya Müzesi Başkanı Doç. Dr. Haluk Dursun da, "Ziyaretçiler ilkbahar aylarından itibaren, bütün Grek Ortodoks Roma coğrafyasında şu ana kadar bilinen en büyük vaftiz havuzunu görme imkânı bulacaklar'' dedi. Dursun, dünyada ilk kez bir Bizans Grek Ortodoks vaftizhanesinin, Osmanlı Padişah Türbesi'ne çevrildiğini de belirttti. Dursun, vaftizhane türbeye çevrilirken içindeki erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz teknesinin de vaftizhane avlusuna yerleştirildiğini söyledi. Türbeye çevrilen vaftizhaneye gömülen padişahların, tahttan indirilenler olduğunu ifade eden Dursun, şu bilgileri verdi: "Vaftizhane, Sultan 1. Mustafa ve Sultan İbrahim'in gömülmesiyle vaftizhane vasfını kaybetmiş ve Osmanlı türbesi olmuş. İçindeki vaftiz teknesi hiç bir zarar verilmeden avluya konulmuş. Türbeden çıkarılan topraklar, vaftizhanenin avlusuna atılmış. Vaftiz havuzu da toprağın altında kalmış."