Burdur Gölü ve çevresinde susuz tarımı özendirmek amacıyla çeşitli projeler yürütülen Lisinia Doğa Proje Alanı'nın sorumlusu veteriner hekim Öztürk Sarıca, 2005 yılında 9 alt proje ile Lisinia'da çalışmalara başladıklarını söyledi. Özellikle Burdur Gölü'nün kurtarılması ve susuz tarım konusundaki çalışmaların son 10 yılda ciddi anlamda hız kazandığını aktaran Öztürk Sarıca, "Damlama sulama sistemleri ile gül yetiştiriciliği yaptık ve arkasından hiç su kullanmayarak lavanta, kekik ve ada çayı yetiştiriciliği yaptık. Son 5 yıldan bu yana tamamen susuz tarım yapmaktayız. Yıllık 2 milyon ton civarında bir su tasarrufumuz var. Son 5 yılda 10 milyon ton su tasarrufu yaptık. Aslında buradaki amacımız gelecek nesillerin garantisi olan suyu onlara nasıl kazandırabiliriz bir anlamda bunu göstermekti. Bunu da başardığımızı zannediyorum" dedi.
'BİR AN ÖNCE SUSUZ TARIMA GEÇİLMELİ'
Şu anda Türkiye'de ciddi anlamda susuz tarıma doğru bir yönelme olduğunu vurgulayan Öztürk Sarıca, "Ama bu yeterli mi? Kesinlikle yeterli değil. Mücadele edilmesi gereken sadece Burdur'un Gölü ya da diğer kuruyan göller değil, gelecek nesillerin içme suyu da şu anda tehlikede. Yağmur, kar yağmıyor. Ciddi anlamda bir küresel ısınma başladı. Bunun tedbiri olarak ülkemizin bir an önce susuz tarıma geçmesi gerekiyor. Bu konuda elimizdeki en ciddi üretim dallarından birisi de aromatik bitkiler. Çünkü aromatik bitkiler ciddi anlamda Anadolu'da gen kaynağı olan, katma değeri yüksek, çiftçiye kazandıran bitkiler. Türkiye'nin bir an evvel üretim dallarını çeşitlendirmesi ve susuz tarıma geçmesi gerekiyor" diye konuştu.
'DÜNYA KEKİK ÜRETİMİNİN YÜZDE 75'İ TÜRKİYE'DE YAPILIYOR'
Son yıllarda lavanta dikimlerinde ciddi aşamalar kaydedildiğini aktaran Öztürk Sarıca, şöyle konuştu: "Bu yıl itibariyle biz 20 milyon fideye ulaştık. Halen daha biz 7- 8 ton lavanta yağını alarak yurt dışına para ödüyoruz. Halbuki ülkemizde bunun fazlasını üreterek yurt dışına satışlarımızın başlaması gerek. Dünya kekik üretiminin de neredeyse yüzde 75'i Türkiye'de yapılıyor. Bu noktada bayağı iyi durumdayız. Diğer taraftan ada çayı ve pek çok dağ çayı olmak üzere pek çok tıbbi aromatik bitkinin ciddi anlamda üreticiliği yapılıp yurt dışına satışları başlayabilir ki; Anadolu toprakları bunun için çok çok uygun"
'GELECEK NESİLLERİN İÇME SUYU TEHLİKEDE'
Burdur Gölü ve gelecek nesillerin içme suyunun kurtarılabilmesi ve ciddi anlamda tasarruf yapılabilmesi için toplam tarımın yüzde 50'sinin susuz yetişen tıbbi aromatik bitkilere dönmesi konusunda bir an evvel çalışma yapılması gerektiğine işaret eden Öztürk Sarıca, "Bu su tasarruflarının yıllık anlamda Göller Yöresi'nde en az 1 milyar tona ulaşması lazım ki; havzada ciddi anlamda yer altı suları beslenebilsin. Burdur Göller Yöresi havzasında yıllık 1 milyar ton su tasarrufuna ulaşmamız gerekiyor. Bunun anlamı da şu; sulu tarım yapılan alanların yarısının susuz yetişen aromatik bitkilere geçmesi gerekiyor. Yani biz sulu tarım yapılan alanların yarısını tıbbi aromatik bitkilere geçirebilirsek yaklaşık yıllık olarak 1 milyar ton su tasarrufu yapabiliyoruz. Bu da şu demek oluyor; derelerin akmaya başlaması, yer altı sularını doldurması, bunun yanında yer altı sularının yükselmesi ve Burdur Gölü'nün dolması ve gelecek nesillere 100- 150 yıl yetebilecek suyun havzada toplanması anlamına geliyor." dedi.