Spor dünyasında gerek yönetici gerekse teknik adam olsun içimizden çıkan değerlerin kıymetini yeterince bilmiyoruz. Nedense hep sonuca göre hareket ediyoruz. Elimizdeki değerlerin aklını, bilgisini, becerisini, kalitesini, yaptıklarını, yaşattıklarını, kazandırdıkları "rüya" gibi büyük başarıları gerektiğinde bir kalemde silme nankörlüğüne düşüyoruz.
Tarihin bile silemeyeceği başarılara imza atan kişilere top çizgiyi geçmediğinde sırt dönme haksızlığını yapabiliyoruz. Türkiye'de en çok haksızlığa uğrayan hatta "meyve veren ağaç taşlanmalıdır" felsefesiyle belli kesimler tarafından bilerek yıpratılmaya çalışılan kişilerin başında Fatih Terim gelir. Terim, yuvası Florya'nın başına 3'üncü kez geçerken hedefini, "Galatasaray ruhunu geri getirmek istiyorum" olarak açıklamıştı. Terim geldi farkını ortaya koydu ve Galatasaray üst üste iki kez zirve yaparak 19'uncu şampiyonluğunu kazandı. Başarıyı sadece Terim'e ithaf etmek haksızlık olur. Yönetimin, futbolcuların ve Florya'da çalışanların bu başarıda emekleri olduğunu düşünüyorum.
Bu başarı Terim'in yarattığı "TAKIMDAŞLIK" felsefesinin bir göstergesidir. Başkandan aşçısına kadar herkes takımdaştır. Herkesi oyunun içinde tutmaya özen gösteren, ağlamayı ve gülmeyi birlikte göğüslemeyi öğreten Fatih Terim fark yaratan kişi olarak başmimardır.
FERGUSON ÖRNEĞİ
Tevazu göstermenin anlamı yok; çünkü Galatasaray'ın formasında taşıdığı üç yıldızdan biri Terim'le kazanılan şampiyonlukların göstergesidir. Galatasaray'da 3'üncü kez göreve atanan Terim, çalıştığı 7.5 yıllık dönemde 6 şampiyonluk kazanarak Galatasaray tarihine altın harflerle geçmiştir.
Bu başarı özellikle seçilenler arasında kıskançlık yaratmamalıdır. Dünya futbolunun "ikonu" Alex Ferguson, Terim'in çalıştığı sürede şampiyonluğu olmadığı halde görevde kalmış ve daha sonra ulaşılması zor başarılara imza atmış ise bu Ferguson'u göreve getiren kişilerin, hocanın bilgisine güvendiklerini bir göstergesidir.
TERİM AİLEDEN
Üstelik Terim Galatasaray Ailesi'nin bir ferdidir. 2000'deki Terim sonrası Galatasaray'dan "İkinci Terim dönemi" dahil çok hoca gidip-gelmiş hatta şampiyonluk kazanılmış ama asla Florya'da Galatasarayılılık ruhu olmamıştı.
Şimdi tıpkı Alex Ferguson gibi Terim de "Emekli" oluncaya kadar G.Saray'da kalmalıdır. Terim'in yaptıkları yapacaklarının bir göstergesidir.
Prestij derbisi ve Drogba
Pazar günü oynanacak F.Bahçe-G.Saray derbisinin geçen yılki gibi gergin geçmesini beklemiyorum. O maç "Final" havasındaydı, kazanan şampiyon olacaktı. Bu derbi kazanana prestij sağlar. Rekor düzeyde maç oynayan Fenerbahçeli futbolcuların yoğun tempodan dolayı zihinsel ve fiziksel olarak yıprandıklarını ve derbiye "Angarya" olarak baktıklarını düşünüyorum. Galatasaray ise tatil havasında. Galatasaray Fenerbahçe'ye karşı psikolojik üstünlük içinde olsa bile derbinin berabere biteceğini düşünüyorum. Ayrıca bu maçın Drogba ve Sneijder açısından önemi büyük. Özellikle Drogba fiziği ve liderlik kimliğiyle derbiye ağırlığını koyacaktır.
Fernandes kalmalı
Beşikta ş'ta bir süredir Fernandes tartışması var. Fernandes lider kimlikli bir oyuncu. Camiayı ve taraftarı tanıyor. Göndermek hata olur. Başkan Fikret Orman, onun sorunlarını konuşarak çözebilir. Eğer Ferdandes'in istekleri Beşiktaş'ın değerlerine uymazsa o zaman "Kendi düşen ağlamaz" denir. Ben Fernandes'in kaliteli bir takımla daha keyif vereceğine inanıyorum. Çünkü kendisine ayak uyduracak oyuncu azlığından dolayı bunalım yaşıyor.
Alkış yerine pankart
Son dönemdeki, 'F.Bahçe, Kadıköy'de G.Saray'ı alkışlar mı?' tartışmasını gereksiz buluyorum.
Alkışlamayı "Ütopya" olarak görüyorum. İngiltere'yi örnek verenler bence "Popülist" davranıyor. G.Saray ve F.Bahçe bu sezon ligi domine ettikleri gibi Avrupa'da gurur kazandırdılar. İki takım da alkışı hak ediyor. Türk futbolundaki şiddetin ve kaosun bitmesi için ellerinde
"Fair-Play" yazılı bir pankartla birlikte sahaya çıkmaları hükümetin
"Açılım" süreci içinde barış için gösterdiği çabaya sağduyulu bir katkı mesajı olur.