İSKENDER GÜNEN: En iyisi Elmander
Muslera-Volkan
Muslera'nın yediği iki golde de hatası yoktu. Bunun dışında kalesinde güven veren bir görüntüdeydi. Volkan'ın da yediği iki golde de hatası olduğunu düşünmüyorum. Her iki kaleci de üzerlerine düşen görevleri yaptılar.
Melo-Cristian
Melo maçın ilk yarısında Alex'i kontrol etmesi gereken pozisyonlarda yoktu. Ama ikinci yarıda gerçek kimliğiyle sahada yer aldı. Cristian ise maçın ilk yarısında görevini yaparken bazı pozisyonlarda tek kalmanın sancılarını yaşadı. İkinci yarıdaysa savunmanın çok içine girerek rakibi karşılamayı düşündü.
Selçuk-Emre
İlk 20 dakikada Selçuk hiç yoktu. Bu dakikadan sonra topla buluştuğunda Galatasaray akınlarına yön veren isimdi. Özellikle ikinci yarıda Galatasaray'ın rakibi karşısında etkili ve baskılı olmasını sağlayan oyuncu görünümündeydi. Özellikle duran toplardaki becerisiyle çok iyi bir maç çıkardı. İlk yarıda Galatasaray'ın çıkarken kaptırdığı topların büyük bölümünde Emre Belözoğlu'nun imzası vardı. Bana göre çok başarılı bir maça imza attı. Orta alanda yalnız kalmasına rağmen, ofansif anlamda takımına katkı yapmasının yanında Galatasaray'ın kullandığı kornerde kaleye giden topu çıkarttı.
Necati-Alex
Necati, ilk yarıda Galatasaray'ın Elmander ile kazandığı golde asisti yapan oyuncuydu. Fakat özellikle maçın ikinci yarısında oyunda hiç gözükmedi. Orta sahaya gelerek top alma düşüncesi olduğu için Fatih Terim, Baros'la kendisini değiştirmek zorunda kaldı. Alex mükemmel bir gole imza attı. İlk yarıda elinden geldiğince mücadele etmeye çalıştı. İkinci yarıda oyundan tamamen düştü. Ama her şeye karşın Aykut Kocaman'ın Alex'i dışarı alması yanlıştı.
Elmander-Sow
Elmander, Galatasaray adına sahada her şeyiyle var olan bir isim. İlk golü attı, ikinci golde asist yaptı. Fenerbahçe savunmasını en fazla zorlayan oyuncu oldu. Savunmaya geldi. Maç süresince takımına en fazla katkı yapan isim oldu.
Sow ise mükemmel bir gol attı. Ama F.Bahçe 2.yarıda skoru koruma anlamında kendi alanında oyunu kabul ettiği için önde çoğu kez tek kaldı, Ujfalusi-Semih'in arasında kayboldu.
METİN TEKİN: Doğru hamleler!
Fenerbahçe'nin kulübesinde siz olsaydınız, ne yapardınız?
Oyuna başlayan Fenerbahçe 11'ini ele aldığımızda, ben de bundan değişik tertiple derbiye çıkmayı düşünmezdim. Oyunun başında önde basan ve oyunu rakip yarı sahada oynama düşüncesindeki Fenerbahçe, kesinlikle doğruydu. (En azından oyunun başlangıcı için önemli.)
Fenerbahçe'yi 2-0 öne geçiren takım faktörü, baskı ve tempo anlayışıydı. Ama gollerin gelişi de bireysel-mükemmel vuruş becerisiyle oluştu. Bu dakikadan sonra belki bir 5 dakikalık bölümde yine Fenerbahçe'nin istediği gibi oynandı. Bundan sonra ise Fenerbahçe'nin önde basan değil, artık kendi yarı sahasında Galatasaray'ı karşıladığı bir oyuna döndü. (Tabii ki Fenerbahçe'yi geriye itmesinde Galatasaray'ın etkisi var.)
Aykut Kocaman bu oyun akışında skor 2-1'e geldikten sonra ikinci yarının ilk dakikalarında Stoch-Selçuk Şahin değişikliğine gitti. Bence Aykut Kocaman'ın düşüncesi, "2-1'i nasıl koruyacağım" değil "Nasıl 2-0 yaptığım oyun şeklini yakalayacağım" olmalıydı. Aykut Hoca, Selçuk değişikliği ile bir hamle yaptı ama oyunu değiştiremedi. Yine Galatasaray'ın kontrolünde ve baskısında oynandı ikinci yarı... Daha sonraki Alex-Dia değişikliğinde de fark yaratıp oyunu ele alamadı.
Galatasaray'ın kulübesinde siz olsaydınız, ne yapardınız?
TIPKI Fenerbahçe gibi Galatasaray 11'i de ideal takım kurgusuydu. Galatasaray'ın beklemediği ise ilk 20 dakikada tahmin edemediği böyle bir baskı ve böylesine gollerdi... Bu dakikadan sonra sahaya baktığımda Galatasaray oyunu ele almıştı, istediğini oynuyordu. Bir ara Aydın'ı yanına çağıran Fatih Hoca erken değişikliğe gidebilir diye düşündük ama skor 2-1'e gelince bu değişiklikleri ikinci yarının başlarına bıraktı doğal olarak.
Galatasaray ikinci yarı da oyunu ele almış, fakat pozisyon üretemiyordu. Ve çok doğru olarak Emre Çolak-Aydın, Necati-Baros değişikliğe gitti. Tabii ki beraberlik golünün gelişini direkt olarak buna bağlamayız ama yapılması gereken hamleler bence de çok doğruydu Galatasaray adına.
NOT: Maçın sonlarına doğru Fatih Hoca'ya atılan yabancı maddeler, insanı rahatsız ediyor. Bu olaylar sadece Fenerbahçe tribünleri için geçerli değil ama bu tip olayları görmek çok üzücü.
AHMET ÇAKAR: Muhteşem Galatasaray
Dün gece şampiyon belli olmadı ama Türkiye'nin en iyi takımı belli oldu. Dünkü futbola baktığımızda Türkiye'nin en iyi takımı kim ne derse desin Galatasaray. Maçı kaybetseler de kazansalar da aynı görüşü savunuyorum. Dün bakmayın maçın 2-2 bittiğine. Fenerbahçe maçın başında derbiler tarihinin en iyi, en muhteşem gollerini attı. Fenerbahçe'nin koskoca maçta yaptığı sadece bu. Geriye kalan yaklaşık 70 dakika top oynayan, rakibini sürklase eden, pozisyonlar bulan ama atamayan Galatasaray oldu. Derbiler tarihinin olağanüstü gollerini izledik. Önce Sow'un vuruşundan bahsedelim. Önce herkes top dışarı çıkacak sandı, Ziegler inatla topu takip etti, ortasını yaptı ve Sow da harika bir röveşata ile Fenerbahçe'yi maçın başında öne geçirdi. Galatasaray ne oluyoruz derken ikinci gol geldi. Bu sefer Alex 25 metreden 90'a öyle bir vurdu ki tek Muslera değil iki tane Muslera olsa topu kurtaramazdı. Maçın hemen başında Kadıköy'de Fenerbahçe'nin 2-0 öne geçmesi korkunç bir sonuç. İkinci golden sonra hemen herkes tarihi fark yine mi geliyor diye düşünmeye başlamıştı ki, bu sadece düşüncede kaldı. İşte bu dakikadan sonra sahada tek bir takım vardı; o da Galatasaray. Önce Elmander'le golü buldular. Hemen arkasından da Necati'nin kafası gol olsa Galatasaray maçı inanın alır giderdi.
EMRE ATILMALIYDI
İkinci yarı Fenerbahçe çok mahkum oynadı. İleride topu tutamadı, topu ileriye taşıyamadı ve defansif olarak da çok pozisyon verdi. Elmander hem attığı gol hem de Hakan Balta'ya yaptığı asistle belki de şampiyonlukta çok önemli bir rol üstlenmiş olacak. Bütün bunlara rağmen Galatasaray dün gece hem şampiyonluğunu ilan edebilir hem de Kadıköy'de 2-0'dan gelip maçı kazanan takım olabilirdi. Ama 94. dakikada top bu sefer direkten döndü.
Sonuç olarak Galatasaray şampiyonluk yarışında çok önemli bir avantajla yoluna devam ediyor. Hakem Bülent Yıldırım'a kimse kızmasın. Hatalar yaptı ama maç çok zordu. Mesela son dakikada Emre Belözoğlu'nu oyundan atması gerekirdi ama atamadı. Bazı faulleri yanlış çaldı, bazı kartları görmezden geldi. Tüm bunlara rağmen Bülent Yıldırım'a kötü yönetti diyemem.
GÜRCAN BİLGİÇ: Utandıran oyun
Kadıköy'ün sihirinin tabelayı değiştirmesi için 10 dakika yetti. İlk kalabalık ataktan, şapka çıkartılacak usta ve sinsi bir vuruş geldi. Sow, Saracoğlu'nda "desibel artışı"nın öncelikli sorumlusuydu. Arkasına hem kaleyi hem de markajcısını alarak, balet ustalığı ile yarım dönüş yapıyor ve ayağına topun gideceği ağların yolunu ezberletiyordu.
Beş dakika geçmemişti ki "büyük kaptan" gözlerin zor seçtiği bir çivi çaktı. Maçın öyküsü gerilimden çıktı, aksiyona dönüştü. Galatasaray'ın takım olarak eli ayağı birbirine dolaşırken, ligin ağabeyi ezeli rakibine nerede olduğunu hatırlatıyordu.
Ama o kadar...
Galatasaray, 29'da Engin ile ilk şutunu buldu ve sonra Fenerbahçe yarı sahasından ayrılmadı. Evlerinde oynarmış gibi rahat ve az hatayla, aradaki puan farkının neden dokuz olduğunu, neden liderliği bir yakalayıp bir daha bırakmadıklarını kanıtladılar.
Seyirci şokunun etkilemesi gereken Fenerbahçe'nin burnu büyükleri oldu. Baroni ve Stoch sahadan silindi, Sow ve Alex orta yuvarlığın kendilerine ait bölümüne uğramadı, ayaklarına gelen topu tutamadılar ve baskıyı davet ettiler. Fenerbahçe arkaya sıkıştı, iki pas üst üste yapamadı. Galatasaray'ın 11'iyle savaştığı gövde gösterisine izin verdi takımın büyükleri... Ne Alex sorumluluk aldı, ne de Baroni ayağına aldığı bir topla beş metre ileri gitti.
KOCAMAN HATALAR
Bu tabloyu değiştirecek aklı ve sürprizi Aykut Kocaman'dan bekledik. Artık teknik adamın maçı kazanması gerekiyordu. O ise Alex'e 78'de tabela kaldırttı. Rakibi tedirgin edecek, sahadakileri ümitli tutacak tek oyuncusu Stoch'u kenara alırken, Özgür Çek'i değil de Selçuk'u sahaya sürmesi de zaten "Defansta kalın" mesajıydı. 50 bin taraftarının önünde takımının bu kadar ezilmesine izin veren, bu maçı özel yapacak tek taktik üretmeyen, tribün- dekilere bile tezahürat yaptıracak neden yaratamayan bu vizyondur. Çünkü sahadakiler, kenardaki kadar cesur olabilir.
Galatasaray'a alkışlar; Aykut Hoca ve talebelerine ise yazık! Böylesine teslim olan, utandıran bir performansın sahibi oldukları için... Demek ki, onlara devre arasında soyunma odasını basıp ağzına geleni söyleyecek biri gerekiyormuş.
LEVENT TÜZEMEN: Dimdik durdular
Fatih Terim yuvaya döndükten sonra şu iki önemli mesajı vermişti: 1- Galatasaray ruhunu geri getirmek istiyoruz. 2- Kazandığında da, kaybettiğinde de saygı duyulan bir takım olacağız.
Fatih Hoca yönetimindeki Galatasaray 14'üncü haftada Fenerbahçe'yi yenip liderlik koltuğuna oturduktan sonra "Saygı duyulan" bir takım oldu. Galatasaray ruhu da Kadıköy'de geri geldi. Galatasaraylı oyuncular 5 dakikada içinde yedikleri iki gole rağmen bu sezon en önemli geri dönüşünü Kadıköy'de gerçekleştirdi. Fatih Terim'in sözlü ve fiziki ağır tacizlere rağmen kenarda dimdik duruşu, sahadaki futbolcularına kişilikli ve dik durarak oynamaları için enerji sağladı. Onlar da, saygı duyulması gereken bir takım olduklarını Fenerbahçe'ye 70 dakika pozisyon vermeyerek, oyunu hep öne doğru oynayarak, takım savunmasını yardımlaşarak yapıp maçı kazanmak için rakibin üzerine bilerek, görerek giderek ve sürekli pozisyonlar bularak gösterdiler.
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, "Başarı, sporcuların kalbinde ve ruhundadır. Sporcular yürekleriyle oynarlarsa başarıları yükselerek devam eder" demişti. Galatasaraylı futbolcular yüreklerinde korku, panik ve telaş olmadan, Kadıköy baskısına boyun eğmeyerek, rakibi de oyun anlamında çaresiz kılarak büyük başarıya imza attılar.
SADECE GECİKME OLUR!
Beş dakika içinde Sow'un ve Alex'in jeneriklik golleri sonrası takım halinde kafaca dağılmayan ve büyük özgüvenle oynayan Galatasaray'da Necati Ateş, Elmander ve Engin gol yollarında doğru ve akıllı vuruş yapabilselerdi ilk yarı bile soyunma odasına önde girerlerdi.
İkinci yarı zaten tek taraflı oynandı. Ayağa etkili pas yapan, hücuma çok adamla çıkan, oyuna hakim olan, kanatlardan bindiren, Fenerbahçe savunmasından seken tüm topları alan ve rakibini sahasına hapseden Galatasaray oldu. Baroni'nin 85'te Muslera'nın çıkardığı şutu dışında Fenerbahçe'ye atak izni bile vermedi. Engin ve Melo'nun net gollük ataklarda yanlış şut veya yanlış yere pas tercihleri golü son dakikalara bıraktı.
Uzatmalar biterken sezonun da bitmesini Baros'un vuruşunda direkler engelledi. Ama bu futbolla bu sadece bir gecikme olur. Fatih Terim'in maç sonu dediği gibi, "Galatasaray ligin şampiyondur."