Usta kalem Hıncal Uluç, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran spor olaylarını sabahspor.com okuyucuları için değerlendirdi.
Uluç;
Kazım 10-15 maçta bir, bir tane güzel vurur. '10 maçta bir tane güzel vuracak' diye de her maç Galatasaray'ı 10 kişi oynatır. Benim hayret ettiğim Digiturk'un spikerleri… Zannettim ki Fatih Terim anlatıyor maçı!
Fatih Terim hocam, dünkü maçın spikeri, dünkü maçın yorumcusu ve ben oturalım maçın 90 dakikasına seyredelim. Kazım neler yapmış? Maçta anlata anlata bitiremedi o spiker ve yorumcu. Beraber bir seyredelim. Ben geri zekalıyım anlamıyorum ya anlatsınlar bana da...
Engin, Galatasaray'ın en iyi transferi... Melo'ya ben güvenmiyorum şu anda... Melo, Galatasaray için güvenilir bir adam değil çünkü çok kritik yerlerde çok önemli hatalar yapıyor.
Başbakan emir vermeli, Arena'nın yolları bir an evvel tamamlanmalı. Arena'da en büyük sıkıntı yollar. Tribünler dolmuyorsa baş sebebi o... Gitmek de eziyet, dönmek de eziyet... Hele gece maçlarında...
Galatasaray, Ankaragücü'nü 3-0 mağlup ederek deplasmandaki ilk galibiyetini aldı. Terim, Muslera hariç Eskişehir karşılaşmasının kadrosuyla sahaya çıktı. Galatasaray biraz daha derli toplu göründü. Siz nasıl buldunuz?
Santrada bir top veriyor içeriye doğru, kendisi açıkta... Santradan içeriye topu veren açık ne yapar? Hücum bölgesine koşar muhakkak. Hayır, santrada kalıyor, hücuma topu verdikleri gidiyor. Santrada topu kaptırıyor, rakip kontra atağa geçiyor. Topu kaptıran ne yapar? Hayır. Santranın 10 metre gerisine kadar koşuyor, ondan sonra eli belinde seyrediyor pozisyonu!.. Görüntüler kayıtlı... Baksınlar...
Ankaragücü maçı kesinlikle ölçü değil...
Şu da ölçü değil: Fatih hocam 1996'da Galatasaray'a geldiğinde onu en ağır eleştiren kişi bendim. Ama Fatih hoca inat etti ve Galatasaray, Avrupa Şampiyonu oldu. Yine inat ediyor, yine inşallah bir bildiği vardır ama ben görüşlerimde ısrarla ve inatla devam ediyorum. Kazım bu takımda iyi bir yedek olur, Baros da iyi bir yedek olur. İşte iyi bir yedek olduğunu gösteriyor. 10 dakika kala giriyor oyuna, penaltı kazandırıyor.
Aynen Fenerbahçeli Semih gibi... Semih, Fenerbahçe'nin değişmez yedeğiyken iyi futbolcuydu. Herkesin yorgun olduğu zamanda oyuna girip 10 dakika oynamak kolay bir şey. Ama yerleşebildi mi Fenerbahçe'ye? Semih'siz başladığı zaman "Fener eksik" diyor mu hiç kimse?
Terim forvette Elmander'i tercih etmeye başladı. Baros ile birlikte Sercan da yedek oturuyor. Elmander iyi bir tercih mi?
Elmander fevkalade yararlı bir oyuncu. Fatih Terim'in kafasındaki futbola göre çok önemli bir adam. Galatasaray 4-1-4-1 oynuyor. Elmander en ilerideki adam... Ama istatistiklere baktığın zaman Galatasaray'ın en çok koşan adamı... Çünkü bir kale ile öbür kale arasında oynuyor.
Hakan Şükür'den bu yana hücum presi ilk defa yapan bir santrfor var Galatasaray'da... Kendi 18'ine kadar kovalıyor. Sırtı kaleye dönük bir santrfor değil, doğru! Ama öyle bir adam vardı Galatasaray'da, Galatasaray sattı onu!.. Mehmet Batdal'ı... "Ben Hakan Şükür'ün yerine talibim" diye bas bas bağıran bir adam vardı, onu sattı. Demek ki kafasında öyle biri yok.
Galatasaray'ın kadrosunda kimler var tuttukları? Oynamasına imkan olmayan bir takım adamları tutarken Fatih hocam, benzeri dahi olmayan, türünün tek adamını ve genç bir adamı gönderdi. Mehmet Batdal kalsaydı ve Fatih Terim'le çalışsaydı bana sorarsan Hakan Şükür olacak bir adamdı. Ama demek ki öyle bir şey düşünmüyor. Hücum presi düşündüğü kesin ve bu hücum presi en iyi oynayan iki adam da Riera ile Elmander. Onun için de yoruluyorlar zaten; durmadan koştukları için...
Galatasaray'ın orta sahası için ne düşünüyorsunuz? Melo, Engin ve Selçuk orta sahayı organize etmekte başarılı mı?
Engin, Galatasaray'ın en iyi transferi... Melo'ya ben güvenmiyorum şu anda... Melo, Galatasaray için güvenilir bir adam değil çünkü çok kritik yerlerde çok önemli hatalar yapıyor. Bir ön liberonun bu kadar fazla hata yapma hakkı yok.
Galatasaray'ın bütün hücumları Engin ve Selçuk ile başladı. Hem iyi pas veriyorlar hem de iyi depar yapıyorlar. Engin de Selçuk da Kazım'dan fazla depar attılar maçta... Kazım fazla top taşıdılar... Kazım'dan fazla gol pası verdiler. Bunlar orta sahanın adamları...
Gençlik Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) ile Galatasaray yönetim arasında stat krizi yaşanıyor. Arena'nın sahibi olduğunu söyleyen GSGM, "Burası GSGM'nın malıdır" diye bir tabela asmaya hazırlanıyor. Ancak diğer statlarda böyle bir uygulama olmaması nedeniyle bu sarı-kırmızılı yönetimin tepkisini çekti. Yine üstü kapatılmasıyla ilgili de sorunlar var. İki kurum arasındaki bu çekişme için ne düşünüyorsunuz?
Bu konuyu Başbakan'ın çözmesi lazım. Çünkü bütün söylemler sonunda Başbakan'a gelip dayanıyor. Fısıltı Gazetesi, "Açılışta Başbakan'ı kızdırmışlar. Bütün bunları da Başbakan yaptırıyormuş" dedikodusu yayıyor her tarafta...
Başbakan'ın Galatasaray'a karşı böyle bir tavrı olmadığını en iyi bilenlerdenim.
Onun için diyorum; Başbakan emir vermeli, Arena'nın yolları bir an evvel tamamlanmalı. Arena'da en büyük sıkıntı yollar. Tribünler dolmuyorsa baş sebebi o... Gitmek de eziyet, dönmek de eziyet... Hele gece maçlarında...
Yol niye yapmıyor Karayolları? 'Efendim Başbakan kızdı Galatasaray'a ondan.' Efendim bu tabela niye dikilmiyor? 'Başbakan kızdı ondan.' 'Efendim üstünün niye kapatılmasına destek olunmuyor? 'Başbakan kızdı ondan.'
Başbakan'ın Galatasaray camiasına, Galatasaray Kulübü'ne herhangi bir öfkesi yok. Belli kişilere öfkesi olabilir; benim de var. 'Başbakan kızdı' denilen kişilere ben daha çok kızıyordum. Neler söylüyordum, yazıyordum; biliyorsun. Mahkemelik olduk.
Kişilerle olan sorun başkadır; camia ile olan sorun başkadır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın, Galatasaray ile niye sorunu olsun! Bugüne kadar da her türlü yardımı yaptığını da biliyorum.
Onun için Sayın Başbakan, bir an evvel Karayolları Genel Müdürlüğü'ne de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'ne de "Beni müşkül vaziyette bırakmayın arkadaşlar" demeli...
Avrupa Şampiyonası'nda İtalya ve Rusya'yı mağlup ederek dikkatleri üzerine çeken millilerimiz, Sırbistan'a yenilerek final oynamayı kaçırdı ve turnuvayı üçüncü olarak tamamladı. Nerelerde hata yaptık?
Çok rahat şampiyon olabilirdik. Turnuvanın en iyi takımı bizdik, kesin... Sırbistan'ı dahi yenebilirdik. Ama onlara devamlı yeniliyoruz. Bunun verdiği psikolojik gerginlik var. Tabii bir de ev sahibi takım. Sırp seyircisi dünyaca ünlüdür. "Burası Sami Yen, buradan çıkış yok" dedikleri yer, Belgrad'daki o salonun yanında cennet kalır. Rakibi de hakemi de etkilerler.
Yere düşüp bir metre zıplayan topa 'Devam' kararı verdi hakem. Şimdi kendini orada oynayan bir genç kız olarak düşün, 'Bunu da devam ettirdiklerine göre, bu hakemler kararlı... Bana maçı kazandırmayacaklar' dersin. O kadar barizdi. Yere vurdu, oyuna devam edildi. 22-21'ken skor... O öyle bir an ki her sayı altın değerinde...
Tüm bunlara rağmen Sırbistan'ı yenebilirdik. Maçı 2-0'dan 2-2'ye getirdik, Sırbistan panikledi, dağıldı. Final setine 4-1 önde girdik. 15'te biten bir sette üç sayı açmak avantaj ve rakibin en iyi smaçörleri Brakocevic başta, yoruldular, vuramaz oldular. Arayı açıp çok rahat kazanmamız gerekirken oyunu zora soktuk. 12-11 öndeydik, 3 sayı kalmıştı bitime... O dönemde turnuvanın en iyi smaçörü seçilen Neslihan arka arkaya beklenmedik yanlışlar yaptı. Bir tanesini vurabilseydi, sayı yapabilseydi ki ne pozisyonlardan, ne sayılar aldı, orada üç kere sayı getirecek, finali getirecek vuruşları yapamadı.
Sırbistan maçında kenar hatası da vardı bence... Rusya'yı perişan eden altıyı, takım 2-0 geriye düştükten sonra sahaya sürdü Motta... Skorun en kritik olduğu anlarda da takıma hakim olamadı. İyi bir manşetin her şeyi değiştirebileceği, iyi bir servisin her şeyi değiştirebileceği, iyi bir smacın her şeyi değiştirebileceği anlarda biz kötü manşet aldık, kötü servis attık, kötü smaç vurduk. Bunların hepsinin kötü olduğunda kenara bir bakarlar... 'Hoca sen orada ne yapıyorsun?'
İtalya ile oynadığımız üçüncülük maçında da aşağı yukarı aynı durumlara düştük. Ama bu defa hatalar arka arkaya dizilmedi.
Bir de "Kısmetten çıkınca dokuz yerden kopar" derler ya Sırbistan maçında şansımız da yoktu. En kötü servisçileri Nikolic ve Rasic... Nikolic ile 6 sayılık bir seri yakaladılar. Akla hayale gelmezdi. Rasic'in, beşinci sette kullandığı servis fileye çarpıp bizim tarafa düştü. Berbat bir servis attı, heyecanla, o pis top bizim tarafa düştü. Kızlarımız beklemiyordu, avlandık. Onlar sayıyı kaybedeceğine, biz kaybettik!.. Maç sayısına geldiler.
Sırbistan maçında garip bir şekilde her şey aleyhimizeydi. İtalya maçına da o hava ile başladık ama bu defa beşinci seti çok iyi oynamayı başardık.
Milliler için turnuvanın çok önemli bir tecrübe olduğunu söyleyebilir miyiz?
Artık eskisi gibi değil, bu takım bir senede tonla turnuva oynanıyor. Dünyadaki bütün rakipleriyle hemen hemen oynuyor. Pek çoğundan da iyi oynadığını gösteriyor. Şu turnuvada yendiğimiz İtalya ve Rusya; daha düne kadar dünya kadın voleybolunun bir ve iki numarasıydı. Ya İtalya ya Rusya şampiyon olurdu.
Ruslar 3-0 kaybedince büyük bir şok yaşadı.
İtalya maçının 3-2 olması bizim yüzümüzden. İtalya'yı da biz 3-0 yenebilirdik. Rusya'yı domine ettik. Bu Türkiye'deki voleybolun artık bir yere geldiğini gösteriyor. 'Geçmişimizde bir tane Avrupa üçüncülüğümüz var, bu ikinci.' Hayır öyle değil. Burada biz Avrupa Şampiyonluğunu kaçırdık.
Sırbistan'a kaybettiğimiz maçın istatistiklerine baktığımız zaman 52 sayıyı biz vermişiz. Basit hata ile... Onlar almamış... 52 sayıyı sen verirsen maçı kaybedersin. Biz Sırbistan'a yenilmedik biz kendimize yenildik. İstatistik ortada...
Voleybolda erkeklerde etkili olamıyoruz ama bayanlar kendilerini yenileyerek yollarına devam ediyor. İyi ve devamlılığı olan bir jenerasyon yakalandığını söyleyebilir miyiz?
Kulüplerde de iyiyiz. Fenerbahçe başarılı sonuçlara imza attı. İyi bir kadın voleybolcu jenerasyonu yakaladığımız kesin.