Son hafta televizyonundan, web sitenden izlediğin maçları bir düşünürsen hemen hepsinin tıklım tıklım dolu tribünler önünde oynandığını göreceksin. Bunlara tabii ki Fenerbahçe Ülker Arena ve Abdi İpekçi de dahil..
Açılış maçında salonu dolduran binlerce taraftar; ertesi gün Abdi İpekçi'de Galatasaray'ın yanına koşan diğer binlercesi de basketbolun çok güzel resimleri... Ama bundan da güzeli o taraftarların coşkuyla doldurduğu salonlarda oluşan sinerjinin, şansın maçların sonunda neşeye ve kutlamaya dönüşmesi... Galatasaray MP-Olympiakos maçını izlerken gözlerimiz tribünlerde Galatasaray'ın futboldan aşina olduğumuz yöneticilerine takıldı. O günü yaşayan her futbol adamı bundan sonra G.Saray Medical Park'ın da ayrılmaz bir parçası oldu... Bir de istersen Sloukar'ın inanılmaz üçlüğü sonrasında düşün Pire'nin, Atina'nın halini... Tek fark onların o sevinci 5-10 dakika sürerken bu değerli galibiyet Galatasaray'a haftalarca Final Four'a bir adım kala "Ben de olacağım" savaşın içinde inancını yaşatacak. Her daim yeni bir konsantrasyona, bu zorlukları aşmak için acilen ekstra enerjiye, pozitif düşünmeye ihtiyacın oluyor her gece. Bence bugüne kadar olan maçlarda F.Bahçe ve G.Saray, adına istersen 6. adam de istersen 12'inci, hatta yeri geldiğinde birinci adam işte o gücü ve desteği kadrolarına eklediler.
Artık onlar 5 değil, ben diyeyim 10 bin 5, sen de 10 milyon 5 kişi ile sahaya çıkıyorlar... Bir an için Lakovic'in son iki atışını hatırlayalım...2 saniye kala özellikle birinciyi de soktuktan sonra diğerini çembere sert çarptırarak kaçırmak belki de en akla yakın çözümdü...Lakovic ikinciyi de sokup fark üç sayıya çıktıktan sonra Sloukar, üçlüğü kullanırken rakip yarı sahada o topa ne el kaldıracak ne de faul yapacak hiç kimsenin olmaması oyuncuları ve Oktay'ı da şaşırtmıştır herhalde.
TARAFTAR MAÇI ÇEVİRDİ
O basket girdikten saliseler sonra taraftarın tüyler ürperten desteğini hatırlayabilir musunuz? İşte orada koçundan oyuncusuna kadar herkese
'Bu atış böyle oldu ama biz buraya kazanmaya geldik ve kazanacağız' duygusunu iliklerine dek hissettirdi...
Burada altını kalın kalın çizmek lazım. O taraftar oraya davetiye ile gelmiyor. Yarattığın mücadele gücü, kalite, onlara aşıladığın inanç ve de tabii ki neticeler onları senin ayrılmaz bir parçan yapıyor; iyi günde kötü günde...G.Saray pivotsuz oynadığı için çok eleştirilse de artık onların düzeni olan bu sistemde pivotsuzluğun çözümünü belki de artısını Shumpert ve Cevher'in ellerinden bulabilirler. Bence bu onların Final Four'a giden yolda en önemli silahları olabilir.
F.Bahçe'nin kaderini point guardlar çizecek
Her ne kadar Milano sezon başından beri kendi içindeki sorunlar ile boğuşsa da yine de kumaşı çok kaliteli bir kadroya sahip. F.Bahçe'nin de PG pozisyonunun sakatlıklar ve çeşitli nedenlerden dolayı çok istikrarlı çalışmadığını düşünürsek, onlar da açılış maçının uğurunu binlerce taraftarının kalbini ve enerjisini kullanarak kazanmayı bildiler. En büyük artılarından biri de sert savunmayı inançla 40 dakika sürdürmeleri oldu...
Anadolu Efes'in şifresi rakibi 60 sayıda tutmak
Yıllar öncesinde "Ben üç büyüklerde şu takımı tutuyorum ama baskette Efesliyim" yaklaşımını hatırlarsak şimdi o basketbolsever kendi takımının peşinde koşsa bile artık basketbol değer kazandı...Mutlaka Anadolu Efes de basketbolun sıcak desteğini arkasına alacak...Onların kazanma şifresinin de rakibi 60'larda tutmak olduğunu düşünürsek, o sert savunmayı 5 kişi yerine binlerce artı 5 ile oynayabilmek onları da Final Four'un ciddi bir adayı haline getirecektir...