Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Beylerbeyi Sarayı'nda 27 gazete ve TV kanalı yöneticisiyle kahvaltılı bir sohbet toplantısı düzenledi. Bu 27 gazete ve TV kanalı yöneticisinin ortak özellikleri vardı:
Yeni Türkiye vizyonunu paylaşmaları.
Barış sürecine tam destek vermeleri.
Paralel Yapı ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeleri. İki saat kadar süren sohbette edindiğim izlenimler satırbaşlarıyla şöyle: Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ekim'de TBMM'nin yeni yasama döneminin başlamasından sonra hafta içlerinde yurt dışı gezilere, hafta sonları ise yurt içi ziyaretlere ağırlık verecek. Yurt dışı ziyaretlerde Baltık ülkelerinden başlayarak AB üyeleri ile Afrika ve Latin Amerika ülkeleri öncelik taşıyacak. Avrupa'da Türkiye'nin AB sürecinin ilerletilmesi, Afrika ve Latin Amerika'da ise hem Türkiye'ye olumlu bakış açısının güçlendirilmesi, hem de Türkiye'nin 2016 için hedeflediği BM Güvenlik Konseyi adaylığına destek arayışı ön plana çıkacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinin onca tahrike ve bloklaşmaya rağmen başarılı geçmesinden son derece memnun. Yeni Türkiye'nin inşası için 2015 seçimlerinin de başarıyla geçmesini hayati önemde görüyor. Erdoğan, yeni Türkiye'nin iki temel üstünde yükseleceği inancında: 1-Yeni anayasa: Başbakanlığı döneminde yapılamadığı için üzgün ama bu yeni dönemde gerçekleştirilebileceği umudunu taşıyor. 2-Çözüm sürecinin başarıyla sonuçlandırılması: Sürecin yasal zemine oturtulmuş olmasının, başarı faktörünü güçlendirdiğini düşünüyor. Ayrıca Davutoğlu başkanlığındaki yeni hükümetin de barış sürecine kararlı destek vermesinin, başarı şansını artırdığını da vurguluyor. Dileği, hükümetinin bu alandaki çabalarına muhalefetin de destek ve katkı vermesi. Erdoğan, Türkiye'nin huzur ülkesi olmasını istemeyenlerin terörü tahrik etmeleri riskine de dikkat çekiyor. Son haftaların en sıcak konusu IŞİD'e gelince, bu sorunun bölgesel hassasiyeti artırdığı görüşü hakim. Uluslar arası arenada prim yapmak isteyenlerin, Türkiye'nin hassasiyetini göz ardı edemeyeceklerini vurguluyor. Hassasiyetlerimizin de başında elbette Musul Başkonsolosluğumuz'un 49 görevlisinin IŞİD'in elinde rehine olmaları geliyor. Cumhurbaşkanı bu sorunun bugüne kadar sabırla götürüldüğü, bundan sonra da sabır ve soğukkanlı bir tutum izleneceği inancında. Hükümetin bu sabırlı ve soğukkanlı politikasına, muhalefetin de en azından temkinli davranarak yardımcı olması gerektiğini de belirtiyor. Bir not daha: Türkiye elbette, bölgede insani yardımlarını da sürdürecek. Bir önemli nokta: Türkiye, sadece IŞİD'e değil, bölgedeki tüm terör örgütlerine karşı bir duruş sergiliyor. O nedenle de, herhangi bir örgüte değil, terörün her türlüsüne karşı uluslar arası dayanışma sergilenmesi gerektiğini savunuyor. HSYK seçimleri konusunda da şöyle bir izlenim aldım: Paralel Yapı'nın yargıdaki ayağı var gücüyle çalışıyor. Buna rağmen seçimde sağduyunun kazanacağı, ulusal güvenlik için tehdit oluşturan yapının yargıdan temizlenmesinin önünün açılacağı bir sonuç bekleniyor. Aksi halde halkın adalete güven duygusunun zedelenebileceği vurgulanıyor. İşte o nedenle, Cumhurbaşkanı bu konudaki gelişmelere seyirci kalmayacak. Yetkilerini kararlılıkla kullanacak. Hükümetin de aynı kararlılıkla yürüyeceğine inancı tam. ABD Başkanı Obama, Dışişleri Bakanı Kerry gibi ABD yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde dile getirdiği "Ya sınırdışı edin, ya iade edin" önerisinin er-geç sonuç verebileceği görüşü de ağır basıyor. Şöyle deniyor: "Madem suçsuz, buyursun gelsin. Zaten Paralel yargı da emrinde..."