Türkiye'deki Nurculuk hareketinin önemli gruplarından biri olan Yeni Asya gazetesi ve çevresi, bu gazete ilanları ve basın açıklamalarının hiçbirinde yeralmaması "Yeni Asya Grubu Gülen Cemaati ile birlikte hareket ediyor" yorumlarına yol açtı.
Bu algılamayı kesin bir dille reddeden Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz "Gülen Cemaati'ne geçmişte yaptığımız eleştiriler bugün de geçerlidir." dedi.
İşte sabah.com.tr'ye konuşan Kazım Güleçyüz'ün İsa Tatlıcan'ın sorularına verdiği çarpıcı cevaplar:
BİR CEMAATİN SİYASİ KAVGALARDA ADININ GEÇMESİ ÇOK YANLIŞ
-Kazım Bey, kamuoyunda Yeni Asya Gazetesi çevresinin Gülen grubu ile birlikte hareket ediyor gibi bir algı var. Siz bu algının doğru olduğunu düşünüyor musunuz?
-Hayır. Bu algılama şundan olmuş olabilir. Cemaat medyasından birkaç davet geldi. Onlara katıldık ve her zaman söyleyegeldiğimiz ifadeleri orada da kullandık. Ondan sonra birileri "Yeni Asya tarafını seçti, Fethullah Hoca'dan yana tavır aldı." dedi. Öyle bir durum bizim açımızdan sözkonusu değil.
-Gülen grubu ile yaptığınız görüşmelerde son gelişmelerle ilgili eleştirilerinizi ifade edebilme imkanı buldunuz mu?
-Yeri geldiğinde ifade ettik. Fethullah Hoca'nın 28 Şubat döneminde yapmış olduğu yanlışlara işaret ettik. Risale-i Nur'un sadeleştirilmesi konusunun Nur Cemaatlerinde büyük bir tepkiyle karşılandığını söyledik. Bir cemaatin asli hizmetleri ile konuşulması gerektiğini, iktidar kavgalarında adının geçmesinin son derece yanlış olduğunu ve cemaat açısından da yıpratıcı sonuçlar getireceğini ifade ettik.
BU TAVIR DİNİ BİR ÖNDERE YAKIŞMIYOR
-Birkaç gün önceki yazınızda son operasyonun Gülen grubunun da boyunu çok aştığını söylemiştiniz. Neyi kastediyorsunuz?
-Gülen Grubu'na sızmalar olabilir. Böyle büyük yapılarda bu tür sızmalar hep görülmüştür. Bugün de benzer bir durum yaşıyor olabiliriz. Bu yapı cemaat medyasında da bir miktar etkili olduğunu görüyoruz.
-1970'li yıllardan bu yana Gülen hareketini bazı temel prensiplerde eleştirdiğinizi söylüyorsunuz. Nedir bu temel prensipler?
-Bizim cemaate yönelik eleştirilerimizin en başında gelen hususlardan bir tanesi şahıs eksenli bir hareket olması ve tepedeki lider ne diyorsa o istikamette tavırların sergilenmesi, yapılan işlerin oradan gelen talimatla yapılıyor olması. Son durumda da bunu görüyoruz. Fethullah Hoca'nın bu olaya müdahil olma biçimi ve söylemi hiçbir şekilde bir dini cemaatin manevi önderinin yapması gereken tavır ile çok örtüşen bir şey değil. En detay istihbarat bilgilerinin bile kendisine ulaştığını gösteren bir profil çizdi.
FETHULLAH GÜLEN TEK BELİRLEYİCİ OLUNCA SORUNLAR BAŞLIYOR
-Hz. Peygamber'in Twitter sohbetlerine karıştırılması, bir dizide figüran olarak kullanılması, konserlerde görüldüğünün söylenmesi, rüyalar ve Latif Erdoğan'ın son açıklamaları. Bunlar islami geleneğin sınırlarını çok zorlayan açıklamalar. Bu yorumlara siz nasıl bakıyorsunuz?
-Bunlar Fethullah Hoca'nın kendi meşrebini ve mizacının yansımalarıdır. Tek şahıs olarak bu hareketin belirleyici ve önderi konumunda. Kendisine bağlı kanallardaki dizilerde bile, en küçük detaylara kadar kendisine sorularak onu direktifleriyle bu yayınların yapıldığına dair bilgilerimiz de var. Bunlar çok sağlıklı şeyler değil. Rüya ile amel etmek dinen de çok sağlıklı bir durum değil. Sır dizileri olarak ifade edilen şey öteden beri değişik açılardan eleştiriliyor. Bunlar Fethullah Hoca'nın kendisine has meşrebinin yansımalarıdır.
-Diğer Nurcu gruplarda böyle orijinal çıkışlara şahit olmadık bugüne kadar. Her gün bir kez daha bizi şaşırtan bir bilgi, açıklama ve haberle karşılaşıyoruz. Siz bu çıkışları neye bağlıyorsunuz?
Fethullah Hoca Nur camiasının içinde bir dönem bulunmuş. Özellikle İzmir merkezli olarak. Ama Fethullah Hoca'nın özelliği şudur. Kendi anlayışına göre bir hizmet anlayışı ortaya koymuş. Bu handikaplar şahsi yönelişlerin ve tercihlerin ortaya çıkardığı sonuçlardır. Mesela devletçi bir yaklaşım kesinlikle Risale-i Nur'dan çıkarılamaz. Milliyetçilik yine sözkonusu değildir. Said-i Nursi "Bizim milliyetimiz islamiyettir" diyor. Kemalizm konusu son derece önemli ve hassas bir konu. Kemalizm konusunda eleştirmek bir yana göklere çıkaran yayınlar yapıldığını biliyoruz. Bunlar bizim Fethullah Hoca ile derin ihtilafta bulunduğumuz meselelerin başında geliyor. Bizim Risale-i Nur'dan anladığımız şeyler onun yaklaşımını doğrulamıyor, tam tersine açıktan yüzde yüz çelişiyor.
PAPA İLE GÖRÜŞME İSLAMIN İZZETİ AÇISINDAN YANLIŞTI
-Dinlerarası diyolog konusunda sizin de bazı çalışmalarınız oldu. Ama bazı meselelerde bu konuda Gülen grubundan ayrılıyorsunuz.
-Bediüzzaman Said Nursi, Müslümanlarla Hristiyanların dinsizlik ve ahlaksızlığa karşı işbirliği ve ittifak içerisinde olması gerektiğini söylüyor. Ama sadece Hristiyanlar. Yahudileri işin içerisine katmıyor. Bediüzzaman burada dinsizliğe karşı ortak hareket vurgusu yapıyor. Ama Fethullah Hoca bütün dinleri içine katacak tarzda bunu genişletti. Artık işin ucu bucağı belli olmaz hale geldi. İşin espirisi ortadan kalktı.
-Bediüzzaman'ın Papa'ya mektup yazmış olmasına rağmen Fethulllah Gülen'in Papa ile görüşmesi bazı Nurcular tarafından eleştirildi. Sizi rahatsız eden neydi o görüşmede?
-Papa ile görüşmesinde kendisine İslam dünyasının halifesi, manevi önderi gibi sıfat izafe edilerek o görüşme gerçekleştirildi. Ama çok problemli bir şey daha vardı. Orada Müslümanların hataları olduğu gibi ezik bir pozisyonda bir görüşme gerçekleştirildi. İslamın izzeti adına bu çok yanlış. Makamlar birbirine karıştırılarak, dinlerarası diyalog tamamen çizgisinden çıkan bir boyuta taşınınca birtakım insanlar diyalog çalışmalarını tam tersinden ele alarak, islamın yozlaştırılması, İslam kimliğinin diğer kimlikler arasında eritilmesini hedefleyen bir proje olarak yorumladılar. Bunun dengesi Said Nursi'nin eserlerinde ortaya koyduğu ölçülerdir.
BEDİÜZZAMAN DEĞİL FETHULLAH GÜLEN ÖN PLANDA OLDU
-Nurculuk hareketinin bütün dönemlerini bilen birisiniz. Fethullah Gülen, ana akım Nurculuk'tan hep farklı mı hareket etti?
1973 yılında Risale-i Nur'ları ilk tanımaya başladığım dönemde Gülen Cemaati ile tanıştım. Kamplarına ve İzmir'deki dershanelerine gidip geldim. Orada şunu gördüm. Fethullah Hoca'nın vaaz kasetleri Bediüzzaman'dan daha ön plandaydı. Kendini öne çıkarmak başından beri hissedilen bir şeydi. Risale-i Nur'dan istifade ediyordu ama istifade ederken Risale-i Nur'lar hep geri planda kalıyordu. Duyumlarımıza göre Cemaat içerisinde şimdi yeniden Risale-i Nur'ları okumaya teşvikler varmış.
-Türkiye'deki islami oluşumları bilmeyen insanlar, Nurculuk denilince Gülen hareketini hatırlıyor. Bu algıdan rahatsız mısınız?
-Bu doğru bir algı değil. Bediüzzaman ve talebeleri, cemaati, çizgisi ona hastır. Fethullah Gülen ondan da istifade etmiş olan ama farklı bir metod takip eden, farklı bir hareket ortaya çıkaran bir isimdir. Dolayısıyla kendisini de bunu reddettiğine göre onları Nurcu olarak nitelemek, isimlendirmek orijinal Nurcuların ne olduğu sualini gündeme getirir.
ESER SAHİBİNE İSTEMİYORSA SADELEŞTİRME YAPAMAZSINIZ
-Dışarıdan bakıldığında çok önemli değil gibi görünen, ancak Nurculuk ile Gülen hareketini temelden ayıran bir sadeleştirme meselesi var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sadeleştirmeye temelden karşıyız. Risale-i Nur'un orijinal metni var. Dünyanın hiçbir yerinde de zaten orijinal metin üzerinde tasarruf yetkisi kimsede olmaz. Shakespeare'in eserlerine kim müdahale edebiliyor? Esere kıymek kazandıran şey orjinalidir. Eser sahibinin de rızası olmadan, Nurcuların da rızası olmadan o eserler üzerinde, dili üzerinde tasarrufta bulunması anlaşılmaz bir şey. Buna ne müellifinin ruhaniyeti razı olur ne de cemaatinin şahsı manevisi razı olur.
PARALEL YAPI İLE CEMAAT TABANI BİRBİRİNDEN AYRILMALI
-Yeni Asya olarak Gülen Cemaati'ne de AK Parti iktidarına da eşit mesafede olduğunuzu biliyoruz. Son olarak ne söylemek istersiniz?
-Fethullah Gülen'in eleştirilmesi gereken hususlar, zemininde tartışılması gerekirdi. Bu konular bir siyasi polemik konusu olmamalıydı.Hukuki zemini ve sosyolojik gerçekleri göz önünde bulundurmamız gerekir. Cemaat tabanını kazanmamız lazım. Paralel yapı ile Cemaat tabanı birbirinden ayrılmalı. Mücadele edilirken bu ayrıma dikkat edilmeli. Türkiye anayasa başta olmak üzere darbe düzeninden kurtulabilseydi bugün ne paralel yapıyı ne de yasadışı dinlemeleri konuşuyor olmayacaktık. Siz bu sistemi değiştiremediyseniz, demokratikleşmenizi tamamlayamadıysanız bu tarz yapılar her ortaya çıkacaktır. Bugün bu cemaat olacaktır, yarın başka bir yapı olacaktır.