BUNA PARALEL HUKUK DENİR
İşte bütün bunlar dışarıda "Türkiye nereye gidiyor, hangi ufuklara koşuyor" sorularını ortaya attırdı. "Türkiye'nin bünyesi zayıf düşürülmeli" planları yaptırmaya başladı. Ve öyle bir ortamda Gezi olayları patlak verdi. Netice alamadılar. 17 Aralık operasyonunu yaptılar. Yine sonuç alamayacaklar. Zira virüsler tespit edildi, laboratuvar testleri yapıldı, yakında teşhir edeceğiz.
Cemaat, devlet kademelerine sızmış. İstihbarat bu gelişmeleri, bu operasyonları giremedi mi?
Erdoğan: Devlete KPSS ile eleman alınıyor. Yetmiyor, bazı bakanlıklar mülakat da yapıyor. Ama bu olaylar KPSS sisteminde bile suistimal yapıldığını gösterdi. Gözden kaçmış. Düşünün benim ofisime böcek yerleştiriliyor. O da bu örgütün işi. Ama ders aldık.
HSYK için suç duyurusunda bulundunuz. Ama gereği yerine getirilmedi. Bundan sonraki adımda ne yapacaksınız?
Erdoğan: Olayı baştan alalım. Bir savcı çıktı, bir bildiri okudu. Sonra başsavcı birtakım kararlar ve önlemler aldı. HSYK başsavcının açıklaması ve kararları sonrası bildiri yayınladı. Bakın, bir takiye var, bir de yalan var. HSYK'nın bildirisi daha önceden hazırdı, sadece zamanlama yapıldı. Başsavcının ardından yayınlama işte bu zamanlamanın eseri Danıştay da hemen ardından, idarenin savunmasını bile alma gereği duymadan yürütmeyi durdurma kararını verdi. Buna paralel hukuk denir. Şimdi yasama organı yeni bir düzenleme yapmak zorunda. Yoksa sistem tıkanır. Ne bürokrat çalıştırabiliriz, ne de teknokrat. Düzenlemeyi önce Anayasa ile yapmaya çalışacağız. Ancak onun için muhalefetin desteği şart. Muhalefetin tavrı da ortada. Olmazsa yasal düzenleme yoluna gideceğiz.
17 Aralık darbe girişimi açılım ve barış süreciyle de ilgili, değil mi?
Erdoğan bu soruyu barış sürecini götüren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın cevaplandırmasını istedi.
Atalay: Kararlılığımız ve samimiyetimiz devam ediyor. Diyalog kanalları açık, görüşmeler sürüyor. İmralı ile görüşmeleri MİT görevlileri götürüyor. Siyasi görüşmeleri BDP ile biz yapıyoruz. BDP'liler arada bir Kuzey Irak'a, Kandil'e de gidiyor. Sürecin yavaşladığı duygusu olabilir. Ama bu, işin tabiatında var. Süreci yürütürken çevremize de göz atmak zorundayız. Suriye, Irak, İran... Bu, IRA olayı gibi, bir adanın bir ucunda sıkışıp kalmış bir sorun değil; geniş bir coğrafyayı etkiliyor. Ayrıca Avrupa'nın da etkisi sözkonusu. Türkiye'nin çözüm iradesi, bu sorunu tek başına çözme kararlılığı tabii bazı çevreleri rahatsız ediyor. Hatırlatayım; Oslo sürece üçüncü bir ülkenin (Norveç) hakemliğinde götürülüyordu. Bu süreçte ise sadece bizim irademiz ve inisyatifimiz var. Demokratikleşme paketi önümüzdeki Çarşamba günü Anayasa Komisyonu'na inecek. Kişisel verilerin korunması tasarısı 1-2 haftaya kadar hazır olur.
KÜRT SORUNU ALGISI
Bu sorunun üç ayağı var: Kredibilite, samimiyet ve inandırıcılık. PKK ile çözüme karşı çıkanlar, ki destek verenlerden daha çok, nasıl ikna edilecek? Suriye politikasında kamuoyunda tereddüt çok, gözden geçirilecek mi?
Erdoğan: Bakın, kredibilite diyorsunuz; 3'üncü havaalanı inşaatını üstlenen firmalar (Tek tek sayıyor), 3'üncü köprü ihalesini kazanan firmalar (Tek tek sayıyor), bizim zamanımızda mı kuruldu? Hepsi köklü, gerek altyapı, gerekse üstyapı inşaatlarıyla kendilerini kanıtlamış firmalar. Bizil dönemimizde cesaretleri arttı, daha büyük düşünmeye başladılar; fark bu. İyi ama bu firmaların mal varlıklarına tedbir koymakla, kredibilitelerine nasıl zarar verildiği görülmüyor mu? İnandırıcılığa gelince; bir sıkıntı yok. Çünkü meydanlarda görüyorum, halkımla bire bir temaslarımda hissediyorum. Çözüm sürecine gelince; bizim kredibilitemiz "Kürt temsilcisiyim" diyenden daha fazla. O bölgede hep birinci partiyiz. Kürt milliyetçiliği, siyasal Kürtçülük yapanlar, "Kürt sorunu" diye diye bir algı oluşturuyor. Gücünü de Avrupa'dan alıyor. Eyalet parlamentolarında, federal parlamentoda neler çevrildiğini çok iyi biliyoruz. (Not: Almanya iması yapıyor.)
TIR OLAYI DA AYNI SENARYO
1 Ocak'taki TIR olayının içyüzü nedir?
Erdoğan: MİT Yasası'nın 26'ncı maddesini iyi okuyun. Savcının taa Adana'dan koşup gelip müdahale etmeye kalkması, aslında paralel devletin bir unsuru olduğunu gösteriyor. Ve de bu olayın 17 Aralık operasyonunun bir parçası olduğunu. MİT Müsteşarı'na 7 Şubat'ta operasyon yapanların yeni oyunu bu. Aynı odak. Yargı yine hemen medyaya deşifre etti. Aynı senaryo. MİT Yasası'nın 26'ncı maddesi uyarınca yargı organının o TIR'a müdahale yetkisi yok.
TIR olayı da Suriye politikasından kaynaklanan bir sıkıntı mı?
Erdoğan: Suriye politikamızı bölge ülkeleriyle, batılı dostlarımızla istişare ederek oluşturduk.Ama bazıları başında farklı, sonunda farklı bir tavır sergiledi. Cenevre-2 Konferansı öncesi veya sonrası çok ilginç haberler duyabilirsiniz.
TÜRKMENLERE DESTEK İÇİN...
TIR olayı Esad'lı çözüme razı etme planının bir parçası mı?
Erdoğan: TIR olayı, MİT planı için kimseye hesap vermeyiz. MİT de tüm istihbarat örgütleri gibi çalışıyor. Suriye'de herkes, her şey cirit atıyor. El Kaide ile, El Nusra ile ne MİT'in, ne de hükümetin en ufak ilişkisi olamaz. Biz Batı ülkelerinin de tanıdığı Özgür Suriye Ordusu ile çalışıyoruz. Bizim tek derdimiz var: Suriye'de demokratik bir rejimin kurulması. Son TIR olayı, oradaki Türkmenler'e destek işidir. Aramaya izin vermeyen arkadaşlar, doğru yaptılar.
ŞANTAJLA SİYASET Mİ YAPILIR?
Bu operasyon nedeniyle kurunun yanında yaş da yanabilir mi? Çünkü cemaatin tabanı ile AK Parti'nin seçmen kitlesinin bir bölümü arasında bir yakınlık ilişkisi var. Bakın, cemaatten bir hanım AK Parti üyesi bir erkek... Böyle bir aile var. Ve şimdi boşanma noktasına geldiler. Gerilimi soğutmak gerekmiyor mu?
Erdoğan: Hayır, bir tasfiye yok. Hukuk devletinde öyle bir şey olmaz. Ama paralel devlet yapısında rol almış ve bu rolleri tespit edilmiş insanlarla beraber çalışmamızı düşünmeyin. Şantaj yapanlarla birlikte yürüyemeyiz. (Kaset örneği veriyor.) Bir kasetle 24 saatte ana muhalefetin başındaki adamı değiştirdiler. Sonra o işi bizim üstümüze yıkmaya kalkıştılar. Daha sonra MHP'liler kasetinde de öyle oldu. Cemaat demeyi uygun bulmuyorum. Çünkü halk arasında çok cemaat, çok oluşum var. Zaten kendileri daha ileri gidip camia dediler.
YILDA 22 KEZ YURTDIŞI TATİLİ
Aileler arasında bölünme, parçalanma nereden geliyor? Çünkü kimi "Rabbime güveniyorum" der, kimileri de her söylenende keramet ararsa... Bu olaylar, doğruyu bulmanıza yardım eder. Medyada hergün salvolar atılırsa, hergün çamur atılırsa, enerjimizi bunları temizlemekle mi tüketeceğiz.
Algı onarımı nasıl olacak? Ekonomik istikrarı yeniden güçlendirmek için neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Erdoğan: Borsa başkanı ile görüştüm. Düşüş olduğunu, ama toparlanma sinyelleri başladığını söyledi. İstikrar, halkın güveniyle yeniden pekişecek. Güç kaybı olduğuna inanmıyorum. Durmak yok, yola devam.
Yine operasyonda yargının rolüne dönmek istiyorum...
Erdoğan: Bakın, bir yargı mensubu bir belediye başkanının makamına gidiyor, istediğini alamayınca o başkan hakkında dosya düzenliyor. (Not: Zekeriye Öz iması) Böyle bir şey olur mu? Ben suç duyurusunda bulunuyorum, ses yok. Bir yargı mensubu yılda 20-22 defa turist olarak yurt dışına gider mi? Kayak, kumsal, tenis... Bunun geliri nedir, kaynağı nedir... Şimdi "Gizli ortak" kavramı çıktı.
DERSHANELER TETİKLEDİ
Niye ters düştünüz? Asıl neden dershaneler mi?
Erdoğan: Bu işin tetikleyicisi gerçekten dershaneler oldu. 17 Aralık'tan bir hafta önce haber aldım. Daha farklı bir şey yapacaklarını sandım. Dershaneler işinin mali boyutu çok büyük. Kabul etmeleri zordu. Onun için bunu yaptılar.
"Hedef bendim" sözünüzü biraz açabilir misiniz? Şantaj kasetleri olduğu söyleniyor, elinizde veri var mı? Dinlemeyi kim yaptı? Burada da dinleniyor muyuz? "Kumpas" dediğiniz davalar var mı?
Erdoğan: Hedef şahsım. Şemalar yapılıyor. Örgüt lideri olarak birinde oğlum, birinde damadım, birinde Binali Bey, bir-ikisinde işadamları gösteriliyor. Ben de baş örgüt lideriyim. Doğru, ben bir örgüt lideriyim. Ama bu ülke için herşeyini veren bir örgütün lideriyim. Bu örgüt, AK Parti'dir. Şantaj kasetleri... Baykal, MHP'liler, bir CHP grup yöneticisi... Bunlarda insaf, vicdan yok. Kesip yapıştırma yoluyla bir genel başkan yardımcıma alçakça tuzak kurmaya kalktılar. Burası dinlenir mi? Dinlenir. İçerden şart değil. Dışardan da dinlenir. "Kumpas" tanımı, TSK'nın da önünü açtı. Derin devlet yapılanmasıyla o davalarda bir şeyler olabilir.
Bu operasyon, "Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın" kurgusunun bir parçası olabilir mi?
Erdoğan: Her değerlendirme sahibine göre haklıdır. Cumhurbaşkanlığı seçiminin payı yok mu? Var. Ama öncelikli hedef 30 Mart yerel seçimleri. O, turnosol kâğıdı. Çünkü hem cumhurbaşkanlığı seçiminin, hem de 2015 genel seçimlerinin işaret fişeği olacak.
Cemaatten uzlaşma önerileri var mı?
Erdoğan: Kısa bir süre önce yazılı bir metin gelmiş. Bana da gösterdiler. Dershaneler, atamalar ile ilgili. Ama bir yandan da medya üzerinden yapılan saldırılar, iftiralar, şantajlar... Yok o belediye, yok bu belediye... Şantajla siyaset mi yapılır?
Gelen metin imzalı mı?
Erdoğan (Gülerek): Hem de ıslak imzalı!