'YANLIŞ YAPMADIK'
Davutoğlu, öngörülerinin tuttuğu konusunda ısrarlı. Suriye'de de yanlış yapılmadığını söylüyor: "Yasemin Devrimi gerçekleştiğinde, bu kalkışmanın Tunus'la sınırlı kalmayacağını tesbit ettik. Yalnız şöyle bir tasnif yaptık: Tunus, Mısır, Yemen gibi Batı yanlısı ülkelerde yönetimlerin meşruiyeti zayıf. Dolayısıyla, ilk önce, oradaki diktatörler gider. İsrail ile ilişkileri bozuk olan Libya, Suriye gibi ülkelerde ise, halkın gözünde yönetimlerin daha büyük meşruiyeti var. Onlarda devrimin sonuçlanması zaman alır, dedik. Bu yüzden Tunus'a, Mısır'a hemen tepki verdik; Libya'da 3 ay bekledik. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu, o tarihte Kaddafi'yle ilişkinizi neden sürdürüyorsunuz diye sormuştu. En girift sorunun Suriye'de olduğunun farkındaydık. Nitekim bu yüzden, tam 8 ay gerekli demokratik adımları atması için Esad'ı ikna etmeye çalıştık. Ben, Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı... 25-26 Ocak 2011'de Esad'la bir araya geldiğimizde, henüz Suriye'de hiçbir olay çıkmamıştı. Yaz aylarında hemen seçim yapmasını söyledik. Nisan ayına kadar reform için bastırdık. Hatta 6 Nisan'da Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın mesajını bizzat götürdüm. 'Suriye ordusunun mezhebe dayalı ağırlığı var, sakın orduyu alana sürme, hadiseler ağırlaşır' dedik. 8 ay müddetle Esad'ı ikna etmeye çalışmamız, bizim mezhep inancına dayalı bir önyargı taşımadığımızın işareti sayılmaz mı?"
- Peki neye güveniyor Esad?
Davutoğlu: Güvenmekten ziyade korku. 'Ben önce, olayları bastıracağım, sonra demokrasiye geçeceğim' diyordu. Oysa biz ona, 'Muhalefete alan açın; reformlar yapın, böylece tansiyonu düşürün, o zaman işiniz kolaylaşır' telkininde bulunduk. Hata, onları muhalefetle bir araya getirmek için, hem Esad yanlılarının, hem de muhalefet gruplarının Antalya'da toplantı yapmasına imkân yarattık. Bir baktık, geçen Ramazan ayında Hama'da büyük bir katliam gerçekleşti. 'Orduya söyle hiç değilse bir Cuma kansız geçsin' demişti Sayın Başbakan. Ama, ne fayda! Aslında 9 Ağustos 2011'de 14 maddelik detaylı bir yol haritasında anlaşmıştık; uygulanmadı. Sonra Arap Ligi'yle birlikte çalıştık. O da olumsuz gelişmeleri engelleyemeyince, Birleşmiş Milletler nezdinde arayışa girdik. Katliam daha da arttı.