Milliyet gazetesi köşe yazarı Fikret Bila, bugünkü köşe yazısında dönemin Genelkurmay başkanı Hilmi Özkök ile arasında geçen konuşmayı kaleme aldı.Balyoz davası hakkında konuşan Özkök'ün açıklamalarına yer veren Bila, herkesin merak ettiği soruları Özkök'e yönelti.
İşte Hilmi Özkök'ün Fikret Bila'ya verdiği yanıtlar...
Balyoz davasında sona yaklaşılıyor. Savcılık esas hakkındaki mütalaasını verdi. Davada sona yaklaşılırken sanık muvazzaf ve emekli general, amiral ve subaylar, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmesi talebinde bulundular. Mahkeme ise, Özkök ve Yalman'ın tanık olarak dinlenmesinin bir katkı sağlamayacağı kanaatine vardı.
Buna karşın sanık avukatları Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 178. maddesini kullanarak, Özkök ve Yalman'ın tanık olarak dinlenmesi için harekete geçtiler. Bu madde hükmüne göre, mahkeme istemese bile sanıklar yol ve iaşe bedelini mahkeme kalemine yatırarak tanık olmasını istedikleri kişileri mahkemeye çağırabiliyorlar.
'SANIK DAVETİYLE UYGUN OLMAZ'
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e, dünkü görüşmemizde, böyle bir davet alırsa mahkemeye gelip gelmeyeceğini sordum:
"Böyle bir davetle gelmem. Uygun bir yol olmaz. Ben daha önce de belirttiğim gibi mahkeme davet ederse giderim. Sanık davetiyle gidip mahkemeye ne diyeceğim? Hâkimler bana, sanık davetiyle gelmişsiniz, buyurun söyleyin diyecekler. Bu uygun bir yol değil. Oysa mahkeme çağırırsa o zaman ben gidip, hâkimlere buyurun çağırmışsınız, derim ve varsa soruları yanıtlarım. Ayrıca söz konusu kanun hükmü genel bir hüküm. Bu davada 365 sanık var. Ben hangisi için gideceğim? Bu bana göre uygun bir yol değil."
'BÜYÜKANIT VE BAŞBUĞ SÖYLEDİLER'
Özkök Paşa, Balyoz davasıyla ilgili olarak Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ'un tanık olarak dinlendiklerini de anımsatarak şöyle devam etti:
"Şimdi Yaşar Paşa ve İlker Paşa, bu davada sanık olarak dinlendiler. Söz konusu 1. Ordu Plan Semineri'yle ilgili olarak kendilerine gelen raporlarda itiraz veya şikâyette bulunacak bir durum görmediklerini söylediler. Peki o zaman Yaşar Paşa ve İlker Paşa'nın görevleri neydi? Yaşar Paşa benim İkinci Başkan'ımdı; İlker Paşa da Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Paşa'nın Kurmay Başkanı'ydı. Zaten ilgili evraka sahip olanlar, onları toparlayanlar ve bizlere de bilgi ve rapor verenler de onlardı. Dolayısıyla beni ve Aytaç Paşa'ya bilgi veren komutanlar, tanık olarak konuştular. Bizim bilgilerimiz de onların verdiği bilgiler zaten. Bu durumda biz Yaşar Paşa'nın, İlker Paşa'nın söyledikleri dışında bir şey söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz, zaten biz de onlardan bilgi almışız. Bu itibarla bizim tanıklığımızın ne katkısı olur, bilemiyorum. Belki hâkimler de böyle düşündükleri için tanık olarak bizleri çağırmaya ihtiyaç duymadılar. Dediğim gibi mahkeme davet ederse ben yine giderim ama sanık davetiyle gitmeyi uygun bir yol olarak görmem."
'MAHKEME DEĞERLENDİRECEKTİR'
Özkök'e, Balyoz davasıyla ilgili olarak sanıkların, kanıtların sahteliği, CD'lerin sonraki tarihlerde düzenlendiğine ilişkin üniversite raporları veya iddia edilen tarihlerde yurtdışında veya başka bir yerde görevli olanlar bulunduğu yolundaki itirazlarla ilgili düşüncelerini sorduğumda şu yanıtı verdi:
"Tabii sanık sayısı çok fazla olan bir dava. Hepsi silah arkadaşımız. Bu beni çok üzüyor. Kanıt ve iddialarla ilgili birçok itirazları oldu. Sahte kanıtlar bulunduğu, maddi hatalar saptadıklarına ilişkin birçok itirazları oldu. İtirazlarının da güçlü kanıtlara dayandığını kamuoyuna açıkladılar. Böyle kanıtlar söz konusuyken davayı kaybederlerse tabii o avukatlarının sorumluluk alanına girer. Ayrıca mahkeme mutlaka bu itirazları ve bu itirazlara ilişkin sunulan kanıtları değerlendirecektir. Keza mahkemeden sonra bunun bir de Yargıtay safahatı var. O safhada da durum yeniden değerlendirilecektir. Yargıtay'ın eksik gördüğü hususlar olursa onlar tamamlanacaktır."
'VAR DA YOK DA DİYEMEM'
Özkök Paşa, Ergenekon soruşturması sırasında ifadesine başvurulduğunu da anımsatarak, o dönemde benimle yaptığı bir söyleşide darbe girişimleri için, "var da diyemem yok da diyemem" şeklindeki ifadesinin yanlış yerlere çekildiğini de vurgulayarak, şu bilgiyi verdi:
"Ben size o sözü Ergenekon soruşturmasıyla ilgili söyledim. O sözlerimin Balyoz davasıyla hiç ilgisi yok. Zaten Balyoz soruşturması çok sonra açıldı. Siz bana o soruyu sorduğunuzda henüz Ergenekon soruşturması devam ediyordu ve ben soruşturma safahatı gizli olduğu için, var da diyemem yok diyemem, şeklinde bir ifade kullandım. Yargıyı etkilememe sorumluluğu içinde bunu ifade ettim. Sonra bu ifadem, bağlamından koparılarak, sadece 'var da yok da diyemem' şeklinde alıntı yapılarak, başka davalarla ilişkilendirilmeye çalışıldı. Bu doğru değil."