Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu yılı Mehmet Âkif Ersoy yılı ilan etti; İstiklal Marşı'nın şairi yeniden gündeme geldi. Şairin torunları Ferda ve Selma Argon, bu kararın kendilerini gururlandırdığını söylüyor ve "Sefaletle anılmak istemiyoruz" diyor. Mehmet Âkif Ersoy Üniversitesi'nin kitaplaştırdığı aile mektupları da, aile üyelerinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Bir çanta dolusu mektubu şairin kızı Su'ad'ın kızları Ferda ve Selma Argon üniversiteye vermiş. Mehmet Âkif'in Mısır-Hilvan'dan, eşinin memuriyeti nedeniyle sırasıyla Milas, Erciş ve Beytüşşebab'da yaşayan kızı Su'ad Hanım'la damadı Ahmed Bey'e gönderdiği mektuplar, ailenin yaşantısına ilişkin bilgiler veriyor. Bin adet basılan kitabın birinci baskısındaki mektupların 43'ü Mehmet Âkif'e, 3'ü eşi İsmet Hanım'a, bir tanesi de oğlu Emin'e ait. Şair mektuplarını, "Allah'a emanet olun" temennisi ve mektupsuz bırakılmama isteği ile noktalıyor.
KIZINA KÜRTÇE SORUSU
Çocuklarıyla,torunlarıyla yakından ilgili bir baba olduğu, yazdığı her satırda ortaya çıkan şair, kızı Su'ad'ın eşi Ahmet Bey'e karşı da son derece ilgili. Besledikleri tavuklardan, yeni doğan kısrağa kadar her konuda bilgi edinmeye çalışan Ersoy, kızına çay yerine süt içmesini tembih ederken, torunu Ferda'nın fotoğraflarıyla hasret gideriyor. Yokluktan yakınmıyor; evinde suyu, elektriği olmasından bile büyük memnuniyet duyuyor. Şair, torunlarının da büyük adam olmalarını istiyor. Mehmet Âkif, kızı Su'ad'a, Beytüşşebap ve Erciş'te olduğu dönemde yazdığı mektuplarda, arkadaşı Cevâd ile torunu Ferdâ'nın Kürtçe öğrenip, öğrenmediklerini soruyor.
ŞAİRİ ANLAMAK İÇİN ANAHTAR
Mehmet Âkif Ersoy Vakfı'nın başkanı Mehmet Rüyan Soydan kitabın önsözünde, "Dede yâdigârı olarak sakladıkları bu mektupları, aileden biri olmak üzere telakki ettikleri bendenize lütfetmek suretiyle yayımlanmasına vesile olan Ferdâ Argun ve Selma Argun Hanım teyzelerime en derin şükranlarımı arz ederim" diyor. Üniversitenin Rektörü Prof. Gökay Yıldız da, "Bu kitap, üniversitemizin şaire bir görevidir. Bir yılda hazırlandı. Bin adet basıldı. Çok ilgi var. Önümüzdeki günlerde ikinci baskıya girecek. İsteyen üniversitemizden ücretsiz olarak temin edebilir" diyor. Eserin yayın aşamasına gelmesini sağlayan Ömer Hakan Özalp de, "İnsan mektuplarda kendi kendine sansür uygulamaz, içinden geldiğince davranır. Bu bakımdan, bir insanın mektupları onun şahsiyetini anlayabilmede anahtar rolünü üstlenir. Özellikle, son 10 yılını Mısır'da; ailesinden ve vatanından uzakta, adeta bir sürgün hayatında geçiren Âkif için bu mektupların apayrı bir yeri vardır" diye konuşuyor.
3'Ü ERKEK 5 ÇOCUĞU VARDI
Ersoy'un, Cemile, Feride, Suad, Emin ve Tahir isimli 5 çocuğu bulunuyordu. Büyük oğlu Emin, Beşiktaş'ta bir çöp kutusunun yanında ölü bulundu. Kızı Su'ad 'ın babasından kalan emekli maaşıyla geçindiği 1991 yılında üzücü olaylarla karşılaştığı, kızları Ferda ve Selma Argon'la birlikte Beyoğlu'ndaki evden atılmak istendiği gazetelere yansıdı. Dönemin Başbakanı Özal, Su'ad Hanım'a Halkalı'da bir daire tahsis etti ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu dairenin de satıldığı belirtildi. Su'ad Hanım Kadıköy'de vakıflara ait ahşap bir eve taşındıktan sonra vefat etti.
Mehmet Âkif'in gönderdiği mektuplardan bazıları:
TORUNU FERDA İÇİN ŞİİR YAZMAK İSTİYOR
Su'ad,
Ferdâ Kadın çok hoşuma gidiyor. Eğer meşgûliyetim başımdan aşmış olmasa, dediğin gibi oturur, o kız için uzun boylu bir şiir yazardım. Hakîkat onun zekî, mâ'sûm çehresi bana çok şeyler ilham edecek. Ma'amâfîh sağ olursam ileride bu mevzû'a dair bir şeyler karalarım... ...Her üçünüzün gözlerinizi öperim, her üçünüzü Allah'a emânet ederim Su'âd. Baban Mehmed Âkif
KUZUM EVLADIM, MEKTUP YAZIN
Su'ad
Evvelce gönderdiğiniz mektûba cevâb verememiştik. Siz de bir daha yazmak lütfunda bulunmadınız. Hele bu bayram iki satırlık olsun bir şey yollamayışınız bilhâssa anneni çok mahzûn etti. Hemen kalemi eline al, sıhhatinize, râhatınıza, husûsiyle Ferdâ'ya dâ'ir bize ma'lûmât ver. Bizler şimdiki hâlde hamd olsun iyiyiz. Tâhir bir ufak hastalık geçirdi. Lâkin bugünlerde iyidir, mektebine gidip geliyor. Kuzum evlâdım, mektûb yazın, bizi uzun boylu bekletmeyin. Mehmed Âkif
MEKTUBUNUZ GECİKTİ ANNEN SİNİRLENDİ
Su'ad
Mektûbunuz çok geciktiği için annen alabildiğine sinirlenmişti. Kaç kereler bu husûsda ricâda bulunmuştum, aman üç-beş satırlık âfiyet haberlerinizi bir an evvel yollayın demiştim. Nedense bir-iki mektûbdan sonra ihmâle başlıyorsunuz. Cezâ olarak ben de bu sefer cevâbımı hayli te'hîr ediyorum ve gâyet kısa yazıyorum. İkinci bir cezâ olarak resmimi ne sana hediye ediyorum, ne de Ahmed'e! Ferdâ Kadın'a yolluyorum. Havalarınız hâlâ iyi mi gidiyor? Ferdâ nasıl? Annen hayli zamandır pek iyi idi. Sıkıldı bir kerre göğsü tuttu. İki-üç gündür de parmaklarında dolama gibi şişlikler hâsıl oldu. Zavallıyı uyutmuyorlar. Bir gün gidebilirse hekime parmaklarını gösterip ilaç alacak. Mahsûs gözlerini öpüyor. Benim tarafımdan Ferdâ'yı öpüver olmaz mı? Allah'a emânet ol Su'âd Hanım. Baban Mehmed
PARASIZLIKTAN, İŞLER TAMAMEN DURGUN
Evladım Ahmed Bey,
Mektûbunuz geldi, evce memnûn olduk... ... Gelelim eczâcı dostunuzun mes'elesine. Evlâdım, Mısır bu son senelerde pek fenâlaştı. Eskiden gelenler bile bir ekmek parasını bin belâ ile çıkarıyorlar. Yeniden gelenlere kat'iyyen iş yok. Binâenaleyh kendisine bu tarafa geçmeyi aslâ tavsiye etmem. Parasızlık yüzünden işler tamâmıyla durgun. Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin, İtalyanların burada mükemmel teşkilâtı olduğu halde onlar bile pek müşkilât ile iş bulabiliyorlar. Hiçbir teşkilâtı olmayan Türklerin ma'rûz kalacağı sıkıntıyı artık bir kıyâs edin! Babanız Mehmed Âkif