Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni yasama yılının açılışında konuştu.
Gül'ün konuşmasından satır başları şöyle:
"* Siyasi tarihimiz açısından çok anlamı olan bir referandum gerçekleşti.
* Cumhuriyet, bu Meclis çatısı altında kuruldu, Kurtuluş Savaşı buradan yönetildi ve kazanıldı. Kurtuluş Savaşı'nı yürüten Meclis, tüm olumsuz şartlara rağmen, ulusal egemenliğin ve bağımsızlığın sembolü haline geldi. Cumhuriyetin ilanı ve onu takip eden reformlar bu Meclis eliyle gerçekleştirildi. Kurulduğu ilk günden beri Meclisimiz muasır medeniyet hedefinin en büyük taşıyıcısı oldu ve olmaya devam etmektedir
Meclis'in çalışmaları zaman zaman kesildi ancak milletimiz bu badireleri atlatmasını bildi.
* Tarihin bu Meclis'e yüklediği misyona layık olmak herkesin boynunun borcudur. Demokrasi cumhuriyetimiz değişmez ve değiştirilemez niteliği haline gelmiştir.
*Farklılıkları koruyacak şekilde demokrasiyi geliştirmek iktidarın ve muhalefetin sorumluluğudur.
TÜM SİYASİ AKIMLARIN TEMSİL EDİLMEDİĞİ BİR MECLİS EKSİK OLACAKTIR
*Asıl olan milletin tüm farklılıkların korunması, dile getirilmesi ve temsil edilmesidir. Demokrasinin işlemesi için öncelikli husus siyasi temsilin Meclis'te çeşitlenmesidir. Tüm siyasi akımların temsil edilmediği bir Meclis bir eksik olacaktır. Olgun demokrasi için önemli bir diğer husus katılımın artırılmasıdır. Bu, temel sorunları çözecektir.
YENİ SİYASET DİLİNE İHTİYAÇ VAR
Bugün ihtiyacımız olan bir diğer husus yeni bir siyaset dilidir. Demokratik sistemin kendini yenilemesi için siyasetçilere düşen görev siyaset dilinin yenilenmesidir. Yakın dönem siyasi tarihimizdeki siyaset dilinin çatışmacı olduğu söylenebilir, eskittiğimiz dil yapıcı değil yıpratıcıdır. Temel meseleleri çözüm bekleyen bir ülke olduğumuzu unutmamalıyız.
* Referandum halkın bizzat gerçekleştirdiği katılımın bir örneği olmuştur. Mesele referandum öncesinde kimin ne dediği değil, sandıkta seçmen tarafından söylenenlerin milli bir irade olduğunu bilmek ve bunu selamlamaktır.
DEMOKRASİNİN OLGUNLAŞMASI YOLUNDA KATEDECEK ÇOK MESAFEMİZ VAR
Demokrasi halkın tercihlerine saygı duymakla başlar ancak sadece seçim de değildir. Referandumun en önemli kazanımı milletin bizzat kendisi tarafından seçtikleri tarafından hazırlanan değişimin milletin bizzat kendisi tarafından onaylanmıştır. Demokrasinin olgunlaşması yolunda katedecek daha çok mesafemiz var.
* Modern demokrasiler, aynı zamanda çoğunluğun iktidarının temel hak ve hürriyetleri korumak amacıyla sınırlandırıldığı, daha da önemlisi, iktidar kavramının da bu bilinçle tanımlandığı anayasal demokrasilerdir. Tarihimiz göstermiştir ki, bunu bir an olsun unutanlar, milletin tecessüm etmiş iradesine zıt şeyler yapmaya kalkanlar, Türk halkının güvenini kaybetmişlerdir. Aslolan, milletin tüm birlik nişanelerinin ve farklılıklarının, varlığının ve birliğinin korunması, dile gelmesi ve temsil edilmesidir. İktidar ve muhalefet bu çerçevede anlam taşımaktadır.
YENİ BİR ANAYASA HAZIRLANMALI
*Yeni bir anayasanın hazırlanması artık zorunluluktur. Ülke gündeminin ilk sıralarında yer alan kimlik tartışmaları, demokratik standartların yükseltilmesi, yeni anayasa yapılması, din devlet ve toplum ilişkisine yönelik tartışmalar, iktidar olsun muhalefet olsun tüm tarafların, Meclis dışındaki siyasi partiler ve sivil toplumun tüm unsurlarının da katılımını ve ortak bir anlayışa varmasını gerektirmektedir.
Demokrasi dışı eğilimlere meclis ve tüm kurumlar karşı durmalıdır. Milletin bu çatı altındaki temsilcileri, demokratik düzen ve ilkeler çerçevesinde milletin iradesinin tecellisi konusunda çok dikkatli olmalı ve milletin sesini bastıracak, iradesini askıya alacak girişimlere karşı durmalıdır.
Demokrasimiz üzerinde her zaman tehdit teşkil etmiş olan demokrasi karşıtı plan ve programlara millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi tek bir ses olarak karşı çıkmalıdır. Bu çatı altında, bu iradenin varlığından kuşkum yoktur. Güvenlik güçlerinin yıpratılması vahim olur, buna herkesin dikkat göstermesi gereklidir.
TUTUKLULUK SÜRELERİ FİİLİ MAHKUMİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMEMELİ
* Geride kaldığımız dönemde en büyük tartışmanın yargı etrafında çıktığını gördük. Bu konudaki özeni, hükümetten, muhalefetten ve yargıdan beklemeliyiz. Tarafsızlığını korumak yargı mensuplarının görevidir.
* Yargılama sürecindeki gecikmelerin sebebi ne olursa olsun tutukluluğu fiili mahkumiyete
bütün vatandaşlarımızın yargı sisteminin işleyişi ile ilgili ortak sorunları ve taleplerine de değinmeyi gerekli görüyorum.
Yargının iş yükünün fazlalığı ve bunun adaletin tecellisinde yol açtığı gecikmeler, bütün vatandaşlarımızı etkileyen en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Yargılama sürecindeki gecikmelerin, sebebi ne olursa olsun, tutukluluğu fiili bir mahkumiyet durumuna dönüştürmemesi gerekir. Bu tür aksaklıkların düzeltilmesi ve 'geç tecelli eden adaletin adaletsizlikten farklı olmadığı' anlayışı ile gerekli yasal düzenlemelerin en kısa zamanda hayata geçirilmesi, büyük önem taşımaktadır.Bu sorunun sadece bir yasal düzenleme konusu olmadığı, adalet mekanizmasının etkinliğinin arttırılmasının da gerekli olduğu ve bu görevin de bizzat yargı sistemine düştüğü açıktır.
KÜRT SORUNUNU BÖLÜCÜ TERÖRDEN AYIRARAK ÇÖZMEK ZORUNDAYIZ
Kürt sorunu bugün ne yazık ki terörle iç içe geçmiş vaziyettedir. Yaşanan onca acıya rağmen milletimizin bir bütün olarak sağduyusu sayesinde yine de büyük mesafeler katetmiş durumdayız. Bu konudaki temel yaklaşım terörle demokratik haklar konusunu ayırmaktır. Sorunu bölücü terörden ayırarak çözmek zorundayız. Terörle mücadelede güvenlik güçlerimiz maksimum kapasiteye sahiptir, bunu herkes anladı. Bugün geldiğimiz noktada adını tartışmak yerine sivil bir irade ile yanlışlıklarla mücadele etmeli. Güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza yöneltilen tek bir silah bile olduğu müddetçe, bunun cevabı en sert şekilde verilecektir. Sorunun demokratikleşmeyle ilgili boyutunun muhatabı da çözüm zemini de Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir.
Daha fazla demokrasi, daha fazla çoğulculuk siyasi sorunların çözüm yöntemidir. Devletin birliği ve bütünlüğü temel siyasi perspektifimiz ve tartışmaya açık olmayan ilkemizdir. Çare etnik odaklı siyaset dili değil, daha fazla demokrasidir.
AB ÜYELİĞİ YOLUNDA KARAMSARLIĞA DÜŞMEDEN YOLUMUZA DEVAM ETMELİYİZ
Dış politika alanında ciddi ve anlamlı sıçrama Türkiye'nin dinamikleri iyi okumasından kaynaklanmaktadır. Türkiye sadece bölgesel misyonu olan bir ülke değil, küresel sorumluluk açısından da takdir toplamaktadır.
Türkiye'nin batıya yönelimi nesilden nesile gelen bir politika ve straejik bir tercihtir. Avrupa Birliği ile yaşanan sorunlarda AB'den kaynaklananları Batı başkentlerinde dile getirdiğim için tekrar etmeyeceğim. Bize düşenleri ve eksiklikleri gidermeliyiz. AB üyeliği yolunda karamsarlığa düşmeden yolumuza devam etmeliyiz."