Öcalan'ın PKK'yı Suriye'den yönettiği yıllardı! 1992'nin son aylarında Hikmet Çetin'le Şam'a geldiğimiz zaman şaşırmıştık doğrusu. Yıllarca Rus füzeleriyle Türkiye'yi vurmasından korktuğumuz düşman Suriye bu muydu? Şam, bir Anadolu şehri gibiydi. 30 yıldır ülkeyi demir yumrukla yöneten Hafız Esad hastaydı ve "Ölümünün ardından Suriye karışır" diyenler çoktu. Bir yıl sonra Süleyman Demirel'le Şam'a geldiğimde Öcalan yüzünden artık ipler kopmak üzereydi. Demirel'in, Başkanlık Sarayı'nda Hafız Esad'la tarihi pazarlığı yaptığı 6 saat boyunca biz gazeteciler 40 derece sıcakta havaalanında beklemiştik. Demirel Ankara'ya uçarken bize, Esad "Öcalan Şam'da yok" diye ısrar edince nasıl cebinden kağıt çıkarıp "İşte adresi ve telefonu" diye verdiğini anlatmıştı. Aradan 18 yıl geçtikten sonra, Hafız Esad'ın oğlu Beşar Esad'ın davetiyle yeniden Şam'a geldiğim zaman bir kez daha şaşırdım. Savaşın eşiğine geldiğimiz Suriye mi burası acaba? Beşar Esad'la, bir grup meslekdaşımla birlikte, kartal yuvası gibi Şam'a bir tepeden bakan sedef işlemelerle süslenmiş görkemli Başkanlık Sarayı'nda buluşup bir buçuk saat konuştuk. Esad, 11 yıldır Suriye'yi tek başına yöneten bir liderden daha çok bir bilim adamına benziyordu. Karşımda dinamik, samimi ve son derece akılcı bir lider buldum. Beşar Esad'ın Başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana Suriye'de değişim rüzgarları esti. Değişimi Şam sokaklarında izledim. Gece kızlı erkekli gruplar kafeleri ve restoranları doldurmuştu. Artık Suriye eski Suriye değil. Henüz çok hafif hissedilse de demokrasi rüzgarı bile esiyor. Esad, Arap dünyasında hem değişimi hem de yeni bir vizyonu simgeliyor bence. Bir buçuk saat boyunca çizdiği vizyonun temelinde kalıcı barış ve kalkınma var. Ortadoğu'da barış için ABD'nin önemini biliyor ama Türkiye'nin de oyunda başrol oynamasını istiyor. "İsrail'le gerginlik yüzünden Türkiye rolünü kaybetmedi" diyor. PKK ve Kürt meselesine gelince, nereden nereye geldik! 18 yıl önce 40 derece güneşin altında Demirel'in Hafız Esad'la görüşmesinden dönüşünü beklerken kim bu günleri hayal edebilirdi ki? Esad'la söyleşimizin 3 ana noktası oldu. PKK terörü nasıl durdurulacak? Türkiye, AB'den vazgeçip tümüyle Müslüman dünyasına dönerse ne olur? Ve İsrail'le yaşadığı gerginlikle Ortadoğu'daki arabulucu rolünü kaybetti mi ? Öncelikle Beşar Esad'ın PKK, Kürt meselesi ve Büyük Kürdistan hayaliyle ilgili sözlerini aktarayım. Bir zamanlar Öcalan'ı barındıran Suriye'nin genç Devlet Başkanı'na "PKK derhal silahı bırakmalı mı" diye açıkça sordum. Tereddüt etmeden "PKK silahı bırakırsa, siyasi platforma kayarsa olumlu bir gelişme olur. Silah ve terör olmadığı sürece bütün taraflar diyalog kurabilir" dedi. Peki kalıcı barış nasıl açılacak? Türkiye'yle ortak vizyonu şöyle çizdi Beşar Esad:
"Suriye ve Türkiye olarak Kürtlerin toplumumuzun parçası olduğunu görüyoruz. Geçici ikamet eden konuk ya da turist değiller. Suriye'de 1 milyon yurtsever Kürt var. 10– 20-100 ya da bin teröristi görüyoruz ama milyonlarca yurtsever Kürt olduğunu unutuyoruz. Ülkelerimizin kurulmasında katkıları olan milyonlarca insanla teröristleri kuşatacağız. Sadece teröristlerin izlenmesi de yeterli olmaz. Bir terörist yakalanır 10 terörist çıkabilir. Terörü besleyen unsurların ortadan kaldırmalıyız." "Eğer silahı bırakırlarsa PKK içindeki 1500 Suriyeli'nin dönüşüne izin verecek misiniz?" dedik. Yine tereddüt etmeden "Silahı bırakanlarla bizim sorunumuz olmayacak. Suriyeliler için söylüyorum" dedi. Suriye resmen açıklamasa da İskenderun'daki kanlı baskından sonra Suriye topraklarında 400 PKK'lının tutuklandığına ilişkin haberler çıktı. Sınır bölgesindeki güvenlik tedbirleri artırıldı. Esad ayrıntıya girmek istemedi, sadece "Türkiye'yle güvenlik işbirliğimizi daha da güçlendirecek bir anlaşma yapacağız" demekle yetindi. Anlaşılan, Suriye yeniden PKK'yı sıkı çember altına almaya hazırlanıyor. PKK sempatizanlarını tümüyle temizleme şansı var mı derseniz? Bu pek kolay görünmüyor. Çünkü bir süre önce İstihbarat binasının bombalandığını ve Hizbullah'ın ikinci adamının Şam'da öldürüldüğünü hatırlarsak Suriye'nin de eskisi gibi olmadığını görürüz. Ama yine de Esad PKK'yı Suriye topraklarında barındırmamakta kararlıydı.
'AÇILIMI ULUSAL ÇERÇEVEDE GÖRÜYORUZ'
Gelelim Türkiye'de de önemli gündem maddelerinden birini oluşturan Kürt açılımına... Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad konuyu açtığımızda "Açılım ulusal sınırlar içinde olmalıdır" diye söze girdi ve "Açılım maskesi altında bizi başka taraflara götürecek bir açılımı istemiyoruz" dedi. Şöyle devam etti: "Etnik dini mezhep açısından mozaik bir toplumuz. Bu nedenle Suriye'deki konuya ulusal çerçevede bakıyoruz. Türkiye için de aynı durum söz konusu. Batı lehine çalışacak tarafların Kürtleri aleyhimize kullanmasını da istemiyoruz."
'BÖLGEYLE İLİŞKİ, AB KARŞISINDA GÜÇLENDİRİR'
Esad'la "Eksen kayması" tartışmasını da konuştuk. Türkiye, AB'den kopup tümüyle İslam dünyasına dönerse mutlu olurlar mı acaba? Esad gerçekçi bir yorum yaparak şöyle dedi: "Türkiye'nin AB'ye katılımı bizim için de çok yararlı olacak. Türkiye bölgesinde güçlü olursa AB'yle müzakerelerde de daha güçlü olacak. Bölgeyle ilişkileri Avrupa'ya alternatif değildir. Aksine destekler. Bazı AB ülkeleri Türkiye'nin katılımına karşı çıkıyor. Ama Türkiye'nin bölgedeki konumu güçlenir se Avrupa Türkiye'ye daha fazla ihtiyaç duyacak."