''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' iddialarıyla ilgili olarak haklarında dava açılan ve aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada, tutuklu sanıklar Albay Dursun Çiçek, avukat Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya ve Mehmet Deniz Yıldırım hazır bulundu.
Hakkında yakalama kararı bulunan Bedrettin Dalan ile tutuksuz sanıklar Özel Yılmaz ve İlhami Ümit Handan duruşmaya katılmadı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından savunmasını yapmak üzere kürsüye çağrılan Çiçek, en ince detayına kadar gerçekleri söyleyeceğine dair kutsal kitap ile namus ve şerefi üzerine yemin ederek savunmasına başladı.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı Kurmay Albay Dursun Çiçek, ''Bu plan değil, pilav, iftira komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Çiçek, kısa öz geçmişini anlatarak, çiftçi bir ailenin çocuğu olduğunu, 6 yıl yatılı öğretmen okulunda eğitim gördükten sonra harp okuluna girdiğini söyledi.
Köyde herkesin yardımına koşan babasının 2000 yılında vefat ettiğini, annesinin de 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirten Çiçek, etkilenmemesi nedeniyle annesine kendisinin yurt dışında olduğunun söylendiğini kaydetti.
Çiçek, 30 yıldır Türk Silahlı Kuvvetlerinde olduğunu, Güneydoğu'da görev yaptığını, 15 yıl tabur komutanlığında bulunduğunu, daha sonra da kurmay albay olduğunu kaydetti.
Bilgi Destek Daire Başkanlığında 2004 yılında göreve başladığını ifade eden Kurmay Albay Çiçek, 6 yıl da Arnavutluk'ta çalıştığını, dış konularda uzman olduğunu iddia edecek kadar iyi yetiştiğini söyledi.
Görev yaptığı dairede birinci şubenin teröre, ikincinin irticaya, kendisinin görev yaptığı üçüncü şubenin de NATO, tatbikatlar gibi konulara baktığını dile getiren sanık Çiçek, ''Bu gerçekler ortadayken şube müdürlerinin ifadeleri varken, soruşturma savcısı bunları görmüyor. Çünkü senaryoya uygun değil. Bu mu hukuk, bu mu vicdan?'' dedi.
''İşine gittiği 12 Haziran 2009 tarihinin hikayenin başladığı gün olduğunu'' belirten Çiçek, nöbetçi subayın gazetede çıkan bir haberden söz ettiğini kaydetti.
Bilgi Destek Dairesinin, dış konular, halkla bütünleşme, terör, irtica gibi alanlarla ilgilendiği için herkesin rahatlıkla girebileceği bir yer olmadığını vurgulayan Çiçek, daireye girişlerde kart okutulduğunu, odaların da kilitle açıldığını söyledi.
SİNİRLENDİ, BAĞIRDI
Gizli evrakların çift kilitli dolapta yer aldığını belirten Çiçek, ''Buraya gelene kadar 5 kilit var. Bu ihbarcı bunların hepsini açıyor. Ben yokken, planı yağdan kıl çeker gibi alıyor. Buna itibar ediliyor. Ben taciz ediliyorum'' diye konuştu.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı''nı elinde gösteren Çiçek, planda yer alan bazı kelimelerin askeri literatüre uygun olmadığını söyledi.
''Bu planda bir sürü boş yer var. Ben bunu 3 sayfada bitirirdim'' diyen Çiçek, ''Biz düşman unsuru değil, 'düşman kuvvetleri, dost kuvvetleri, bilgilendirme ve bilinç faaliyeti, bilgi ve evrak güvenliği' deriz. Faraziler geçekleşmezse o plan çöpe atılır. 'Dursun Çiçek şerefsiz albay plan yapmış' diyene o şerefsizliği iade ediyorum'' şeklinde konuştu.
Çiçek, ''Biz, Fethullah Gülen, AKP falan demeyiz. Özel isimleri kullanmayız. Kullanırsak adli müşavirlik imzalamaz. Çünkü suç unsuru olur'' dedi.
Belgedeki bazı ifadelere sinirlenen Çiçek, ''Bunu kurmay söyledi diyenin anlını karışlarım. Türkçesi varken yabancı kelime söylemek yasaktır. Komutanı, belgeyi albayın yüzüne atar'' şeklinde konuştu.
''Genelkurmay Başkanlığının kolluk kuvveti mi var? Genelkurmay ne yapsın böyle bir planı?'' diyen Çiçek, ''Genelkurmay, irtica tehlikesi varsa, bunu MGK'ya götürür. 28 Şubatta böyle olmadı mı? Başbakana imzalatılmadı mı? Niye böyle bir plan yapsın?'' ifadelerini kullandı.
Sanık Çiçek, Genelkurmay Başkanlığı ve terör örgütünün böyle bir plana ihtiyacı olmadığını, savcılar tarafından mantığı araştırılmadan, kabul görüldüğünü savundu.
Soruşturmayı yürüten savcı hakkında, gözaltına alınıp serbest bırakılmasının ardından suç duyurusunda bulunduğunu ifade eden Dursun Çiçek, ''Soruşturma savcısı hakkında 13 tane suç teşkil edilmiş. Ama beyefendi hakkında hala iddianame düzenlenmiyor. Dilekçe yazıyoruz Adalet Bakanlığına beyefendi hala yerinde duruyor'' diye konuştu.
Planda yer alan bazı isimleri ilk defa duyduğunu dile getiren Çiçek, plandaki bazı ifadelerin bir asker ve subay tarafından kullanılamayacağını kaydetti.
ERZİNCAN'DA UYGULAMAYA KONULMASI İDDİASI
Dursun Çiçek, askeriye de de bir ifade tutanağı formatının olduğunu dile getirerek, bu planın Erzincan'da uygulamaya konulması iddiası ile ilgili de ''gülerler insana'' şeklinde konuştu.
Silahlı Kuvvetlerinin 1000 yıllık bir kurum olduğunu belirten Çiçek, TSK'nın çete gibi suçlanmasına sinirli bir şekilde ve bağırarak tepki gösterdi ve ''Bu planı bir albay yazacak, imza atacak. Kargalar güler. Plan için komutandan onay alınır. Ona göre astlarım plan yapar, bana getirir. Ben bütün bilgi birikim ve tecrübemi katarak daire başkanına sunarım. Daire başkanı harekat başkanına, o da ikinci başkana sunar... Şube müdürü plan yapmaz. Emrimde çalışan 16 tane subay var'' dedi.
''Millete Komplo'', ''İhanet Belgesi'' diye haberler yapıldığını, ancak kendilerine ifade tutanaklarının bile verilmediğini dile getiren Çiçek, ''Bu plan değil, pilav, iftira, komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi. Yapanları şiddetle kınıyorum. Bana çektirdiklerinin hesabını soracağım'' diye konuştu.
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı kurmay Albay Dursun Çiçek, bir imza benzediği için müebbetle yargılandığını belirterek, ''Ben irtica işinden anlamam. Bu konunun tartışılmasından da rahatsızım. 5 kardeşiz. 3'ü kız ve türban takıyor'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Çiçek, Deniz Kuvvetlerinin, denizde dolaştığını, cuntadan haberi olamayacağını söyledi.
Deniz kuvvetlerinin ülkenin milli çıkarlarının korunmasında ön safhada yer aldığını ifade eden Çiçek, Türkiye'nin Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de bu alanda lider ülke olduğunu, bunun bazılarını rahatsız ettiğini kaydetti.
İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın son sayfasındaki imzanın Dursun Çiçek'e benzediğinin belirtildiğini, bu durumda diğer sayfalardan kendisinin nasıl sorumlu tutulacağını belirten Çiçek, ''Sayın Haşıloğlu, bir imza benziyor diye müebbetle yargılanıyorum. Bu hukuk mu, vicdan mı?'' dedi.
Böyle bir plan yazması için kendisine görev verilmediğini dile getiren Çiçek, şunları kaydetti:
''Ben irtica işinden anlamam. Bu konunun tartışılmasından da rahatsızım. 5 kardeşiz. 3'ü kız ve türban takıyor. Bu konuların tartışılmasına karşıyım. Benim cemaatle ilişkim olmaz. Bana ne iktidardan? Halkın seçtiği iktidar başımızın üstündedir. Biz bu çağın, Cumhuriyet'in çocuklarıyız. Bunu, algılamayanların kafasına sokarız. Bize ne iktidardan, irticadan. Ben masumum. Bu belgeyi hazırlamadım. Bunu gazetede gördüm. Siyah keçeli kalemle atılmış. Bu imza taklit.''
Askeriyede kendisinin kullanabileceği bütün bilgisayarlar ve yazıcılarının araştırıldığını belirten Çiçek, askeriyede silinen belgelerin bile çıktısının alınabileceğini dile getirdi.
Çiçek, onlarca bilirkişi raporu ve tutanağın hiçbirinde kendisiyle ilgili bir iz olmadığının yer aldığını ifade etti.
Yüze yakın tanıktan hiçbirinin kendisini suçlamadığını anlatarak, savcının en kestirme biçimde belgenin kendisinin eli ürünü olduğunu ifade ettiğini anımsatan Çiçek, ''Hukuk adamları, yargıçlar, çarşaf çarşaf baskı altında. Sayın Başkan da bunun acısını çekiyor. Savcı baskı altında. Dursun Çiçek yansın'' dedi.
İddianamede parmak izinden söz edilmediğini belirten ve parmak izi incelemesinin de imza kadar önemli bir delil olduğuna işaret eden Çiçek, belgede parmak izinin olmadığını kaydetti.
Çiçek, bu belgeyi haber yapan gazetecinin kaynağını açıklaması gerektiğini söyleyerek, ''Dursun Çiçek'in 1 yıldır gecesi gündüzüne karışıyor. Kimden aldığını açıklasın'' dedi.
Kendisinin, birlikleri dolaşarak, güvenlik zafiyetleri olup olmadığını denetlemesi gerektiğini belirten Çiçek, ''İskenderun'da 6 tane şehit verdik. Denetlemeye gitseydim onlar şehit olmayacaktı. Tedbir alacaktım'' şeklinde konuştu.
Dursun Çiçek, 6 Kasım 2009'dan beri korumayla dolaştığını, ailesi tehdit altında olduğu için uyuyamadığını dile getirerek, bu sahte planın psikolojik harekat ürünü olduğunu savundu.
Kendisinin 7 yıldır psikolojik harekatçı olduğunu ifade eden Çiçek, bu tertibin amacının iktidar ile Genelkurmay Başkanlığının arasını açmak olduğunu söyledi.
Kendisinin de bu tertipte, senaryoda rol verilen kişi olarak mahkemenin karşısında olduğunu, gerçek Dursun Çiçek olarak burada bulunmadığını dile getiren Çiçek, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in 10 Nisan 1919'da asılmak üzereyken söylediği son sözlerini tekrarladı.
''KEŞKE ŞEHİT OLSAYDIM'' DİYEREK AĞLADI
Geçen yıl Mart ayında Genelkurmay Askeri Disiplin Mahkemesinde başkanlık görevi yaparken bir binbaşının belge sızdırdığı iddiasıyla yargılandığını belirten Çiçek, ''Binbaşı, 'Bu suçtan yargılanacağıma şehit olsam daha iyi' dedi. Ben de keşke Güneydoğu'da şehit olsaydım bunları yaşamasaydım'' diyerek ağladı.
GÖZYAŞI DÖKEN ÇİÇEK'İ KIZI TESELLİ ETMEYE ÇALIŞTI
Dursun Çiçek bu sözlerinden sonra gözyaşlarına hakim olamazken, mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi. Bir süre gözyaşı döken Çiçek'i, avukat olan kızı İrem Çiçek teselli etmeye çalıştı.