Sinan Çetin geçtiğimiz hafta sunuculuk yapmak üzere Meclis'te bir organizasyona katıldı ve barış sürecine ilişkin konuşurken, "Dağları bombalıyoruz. Kendi çocuklarımızı öldürüyoruz!" dedi. Çetin'in bu sözleri Meclis'te buz gibi bir hava estirdi. Bu havayı dağıtmak için Başkan Mehmet Ali Şahin kürsüye çıktı ve "Ülkenin bölünmez bütünlüğüne kast eden kim olursa olsun cevabını alır" dedi. Olay kamuoyunda geniş yankı buldu. Ben de, "Aslında ne oldu?" sorusuna cevap aramak için Çetin'in kapısını çaldım. Ve zorla da olsa konuşturmayı başardım...
*
Sunucu olarak Meclis'e çağrıldığınızda mı planlamıştınız o konuşmayı? (Gülerek) Ben aslında salonda tatlı esprili komik bir konuşma hazırlamıştım. Baktım ki salonda kimsede bir komedi duygusu yok. Bir de zaten uğultu var. Hiç kimse kimseyi duymuyor. Dedim ki, herhalde Meclis'te farklı konuşmak lazım. Ondan sonra başladım konuşmaya. Ama konuşma etrafta pek sıcak karşılanmayınca sunuculuk maceram da orada başlamadan bitti!
*
Hakikaten nereden geldi aklınıza o konuşmayı yapmak? Şöyle düşündüm; "Bu memleketin en büyük derdi nedir? Kürt Meselesi. Hazır bu işi topyekun ellerini havaya kaldırarak çözecek parlamenterler burada. İktidar partisi de muhalefet partileri de Meclis Başkanı da orada. Baktım ortam müsait, içimden gelen mesajı vereyim."
*
Dediniz ama pek hoş karşılanmadı... Niye ki? Ben "Gidelim, milleti öldürelim, elimize silah alalım mı" dedim? Bakın aşırı ve negatif milliyetçiliğin her türlüsüne karşıyım. Kürt milliyetçiliğine de karşıyım. Sonuç olarak bu iki aşırı milliyetçi tutum birbirleri ile savaşırken memleketin çocukları gidiyor. Parası gidiyor. Bu iki tarafın bir masaya oturup kendi pazarlıklarını yapıp bu meseleyi bitirmesi lazım. İki tarafın da keskin şahinleri bütün bir ülkeye çok zarar veriyorlar.
*
Sanki yanlış anlaşıldınız. Değil mi? Yanlış anlaşılacak bir şey yok ortada! Orada, "Kendi çocuklarımızı öldürüyoruz" derken, aslında bir çocuk saflığı ile demek istedim ki; "Lütfen barış için birşeyler yapın. Bunu ne silah ne de başka bir şey çözer. Bunu ancak çözse çözse sizin hep birlikte bu taşın altına elinizi koymanız çözer."
*
Peki sonradan pişman oldunuz mu? Bak en çok bu soruya kızıyorum. Neden pişman olayım ki? Ben kötü bir şey mi dedim? "Barış istiyorum" dedim. Barış istemek ve bunu dile getirmekten de korkacak ya da pişman olacaksak biz bitmişiz o zaman.
*
Mehmet Ali Şahin'in tepkisine ne diyeceksiniz? Sanıyorum, Meclis Başkanı aslında beni birazcık kollamak için yaptı o konuşmayı. Bir sanatçının burada özgürce konuşmasının normal bir şey olduğunu söyleyerek şimşeklerin biraz azalmasını sağladı bence. Yoksa beni çok sever, ben de onu çok severim. Hiçbir problem yok aramızda.