Gülen Cemaati'nde 40 yıl hizmet veren, Gazeteciler Yazarlar Vakfı kurucularından ve eski Başkanı Latif Erdoğan, Fetullah Gülen ile ilgili sarsıcı açıklamalarda bulundu. Gülen'in hayatını anlatan 'Küçük Dünyam' adlı kitabın da yazarı olan Latif Erdoğan "Hodri meydan" diyerek "Cemaat yanlışlarına devam ederse, benim de her yanlışa karşı söyleyeceğim bir sözüm var" diye konuştu. 17 ve 25 Aralık kirli darbe girişiminin yıldönümünde biz sorduk gazetemiz yazarı Latif Erdoğan da cevaplandırdı. İşte o sorular ve cevapları:
"KARARLARI VEREN SADECE FETULLAH GÜLEN DEĞİLDİR"
Sizce 17 ve 25 Aralık sürecinde gerçekleşenler Fetullah Gülen'in bilgisi dâhilinde olabilir mi?
Devletin elindeki belgeler ve MGK toplantısı sonuçları bunun böyle olduğunu gösteriyor. Cemaat yapılanması açısından da baktığımızda eğer paralel yapı dediğimiz şey, cemaatle alakalıysa başında da Fetullah Gülen'in olması muhtemeldir; ki, emrin de onun tarafından verildiğine dair belgeler de mevcuttur. Devlet bu anlamdaki belgeleri bir araya getiriyor. Açılacak dava da bunlar delil olarak kullanılacaktır. Burada şunu belirtmek gerekir ki, bu kararları veren sadece Fetullah Gülen değildir. İçinde dış güçlerin de olduğu bir üst akıl vardır. Hilafet projesini kim gerçekleştirmek istiyor, bu gayet açık. Bunun arkasında İsrail, İngiltere ve Amerika olduğu açık. Bu üçlü ittifakın İslam âlemini yapay bir projeyle –yine kendi iç dinamiğinden gelen bir grupla- oyalamak istediği aşikâr.
SORU ÇALARKEN "ÇALMA KELİMESİNİ KULLANMIYORLARDI"
Gülen cemaati devleti hâlâ yolsuzlukla suçluyor. Fakat kendilerinin soru çalma gibi usulsüzlükleri de gündem de. Sizce cemaat soru çalarak, kendi mensuplarını devletin belli mekanizmalarına getirmeyi mi amaçladı?
Çalma kelimesini kullanmıyorlardı. Bu durumu kendi tabii hakları olarak görüyorlardı. Kaldı ki bu durum da herkes tarafından bilinen bir durum. Onlar ülkede belli noktalara gelinmesi için meşru bir yol olarak değerlendiriyorlar. Bir de cemaat hükümeti kayıtdışı ekonomi yapmakla suçluyordu. Eğer bu yolsuzluksa cemaat bunu en başından beri yapıyor.
"DEVLET SAPLA SAMANI BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYAN BİR TAVIR SERGİLİYOR"
Sizce paralel yapıyı bundan sonraki süreçte neler bekliyor?
Devlet bu konuda kararlı. Elde ettiği belgeleri kararlılıkla işliyor. Bu anlamda devletin tavrı da ölçülü. Devlet sapla samanı birbirine karıştırmayan bir tavır sergiliyor.
"ŞİMDİYE KADAR SÖYLEDİKLERİM KÜPÜN KAPAĞINI AÇMAMDAN İBARETTİR"
17 Aralık'tan sonra siz ve bazı isimlerin cemaat hakkında söylemleri oldu. Bu söylemler sonucunda cemaat tarafından hedef gösterilme sebebini nasıl açıklıyorsunuz?
Benimle ilgili söylenenleri ne okudum ne de dinledim. Çünkü onları bu mevzuda muhatap olmaya layık görmüyorum. Benim söylediğim şeylerde Gülen'in yalan olduğuna dair bir iddiası varsa; bir kanalda karşılıklı ifade edebiliriz. Bundan daha açık bir meydan okuma da olamaz. Şunu da söylemek isterim ki, şimdiye kadar söylediklerim küpün kapağını açmamdan ibarettir. Daha içindekilere geçmiş değilim. Bu zamana kadar zaruret ölçüsünde konuştum. Cemaat yanlışlarına devam ederse benim de her yanlışa karşı söyleyeceğim bir sözüm var. Fetullah Gülen'in bir gün yanlışlarını ifade edeceğini de düşünüyorum. Benim ona söylediklerimi belli bir zaman sonra onaylamıştır. Bu söylediklerimi de bir gün onaylayacaktır.
"DİN, İMAN, EĞİTİM DİYE YOLA ÇIKAN CEMAATİN HEDEFLEDİĞİ KONULAR DEĞİL BUNLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve Ak Parti'yi hedef alan bir tutumu var cemaatin. Bunun yanında kendilerine karşı olanları İrancı olmakla suçluyorlar. Bu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran'la olan siyasetimiz, İran'ın yayılmacı politikası devletle alakalı ve devletin tutumuyla elde edilebilecek şeylerdir. Bu yapılmak istenenler de cemaati ilgilendiren nedir, bu sorunun karşılığı yok. Din, iman, eğitim diye yola çıkan cemaatin hedeflediği konular değil bunlar. Bunları mevzu bahis etmek istiyorlarsa bir parti kurup devamında bunlar konuşabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan bir tutumları var. Çünkü Erdoğan 21. Yüzyılda Türkiye'yi ekonomik, siyasi ve ahlaki açıdan taşıyabilecek bir liderdir. 12 yıllık iktidar sürecinde de cemaati sırtında taşımış, cemaat tarafından sırtından vurulunca bir reaksiyon göstermiştir. Bir cemaatin içinde devlet yapısı gibi bir hiyerarşik düzenleme varsa o cemaatin hepsi devlet açısından tehlikedir. Devlet de bu anlamda gereğini yapmalıdır. Bu noktada cemaat ayrımı yapılamaz.
"NİTEKİM ERDOĞAN DA BU ANLAMDA BİR HATA YAPTIĞINI SÖYLEDİ"
Cemaatin devletin içine bu denli girmesinde Ak Parti'nin hangi tutumunu yanlış buluyorsunuz?
Ak Parti 12 yıllık bir parti. En başlarda siyasi olarak bir etkinliği olsa bile kadro olarak bir etkiliği yoktu. Bunun için de Erdoğan gayet isabetli olarak aynı düşünce içinde olduğu insanları kadrolara yerleştirdi ve bunda mahzur görmedi. Fakat bir cemaatin bir partiyle bu kadar içli dışlı olmasını ben hep garipsemişimdir. Çeşitli zamanlarda da söyledim. Hem cemaatin bir parti içine girmesi hem de bir partinin bir cemaati bu kadar sahiplenmesi yanlıştır. Nitekim Erdoğan da bu anlamda bir hata yaptığını söyledi. Dehalarda dalgınlık kabul edilebilir ama siyaset dalgınlığı kaldırmaz. Uyanık olmayı gerektirir.
HERKES TEVBE EDİP YANLIŞLARINDAN ACİLEN DÖNSÜN
Cemaat içinde samimi insanlar da var. Son yaşananlara rağmen hâlâ samimiyetle bağlılıklarını devam ettiriyorlar. Onlara neler söylemek istersiniz?
30 Ekim 2014 MGK toplantısının sonuçlarıyla da bir ihanet olduğu kesinleşen gruba karşı bir aidiyet hissedilmesini ben masumane bulmuyorum. Dolayısıyla da herkes tövbe edip yanlışlarından dönsün, derim.
Kaynak: Yeni Akit