Öldürülen gazeteci AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink soruşturması kapsamında dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay 'şüpheli' sıfatıyla ifadeye çağrıldı. Soruşturma kapsamında Erhan Tuncel ve Yasin Hayal de "'bilgi sahibi'' sıfatıyla ifade verecek.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin, dönemin kamu görevlilerine yönelik soruşturmada savcı Yusuf Hakkı Doğan, Dink suikastının gerçekleştiği dönemde Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay'ı "şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı. Altay'ın önümüzdeki günlerde adliyeye gelerek savcı Doğan'a ifade vermesi bekleniyor.
Altay, daha önce yaptığı açıklamada Hrant Dink cinayetiyle ilgili hazırlıkların kendisinden saklandığını iddia ederek, "Bilgi verilmiş olsaydı cinayeti önlemek için tedbir alırdım" demişti. Dönemin Trabzon Emniyet İstihbarat Şube Müdürü olan Engin Dinç ise Altay'ı "Kendisine brifing verdim" diye yalanlamıştı.
Savcı Yusuf Hakkı Doğan, bugün sabah saatlerinde ise Bahadır Tekin'in ifadesini aldı. Tekin'in, 17 Şubat 2006'da memur Özcan Özkan ile beraber Trabzon Emniyeti'nden gönderilen, Yasin Hayal'in Dink'e yönelik ciddi eylem yapacağı kaydı sonrasında, ihbarda geçen Ümraniye'deki adrese gitmeyip, cinayetin ardından gitmiş gibi sahte tutanak tuttuğu saptanmıştı.
Soruşturma kapsamında Savcı Doğan'ın, cinayetin azmettiricilerinden Yasin Hayal ile Erhan Tuncel'i "bilgi sahibi sıfatıyla ifadeye çağırdığı öğrenildi.
CEMAATİN KARAKUTUSUNA SORULAN EN KİLİT SORU
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastını soruşturan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, geçen hafta Emekli Emniyet Müdür Ali Fuat Yılmazer'in ifadesine başvurdu.
Halen; usulsüz telefon dinlemelerine yönelik soruşturma kapsamında Silivri Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Yılmazer, Savcı Yusuf Hakkı Doğan'ın sorularını 16 sayfalık ifade ile yanıtladı.
O ifadenin detaylarını bugünkü köşesine taşıyan Milliyet gazetesi yazarı Tolga Şardan, cemaatin kara kutusu olarak anılan Ali Fuat Yılmaz'e sorulan en kilit soruyu ve Dink cinayetiyle bağlantılarını yazdı.
"İfadenin bütününe bakıldığında kritik sorular yönelten savcı Doğan'ın dersini iyi çalıştığını söylemek mümkün" yorumunda bulunan Şardan, "Savcı Doğan, Yılmazer'e, kanımca en kritik soruyu ifadenin en sonunda sormuş" dedi ve şunları yazdı:
"...
Bir dönem İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'e görevi bırakmasını sağlamak amacıyla baskı yapılıp yapılmadığı sorusunu yönelterek aslında Dink suikastında önemli bir açılımı sağlamaya çalışıyor.
Bu açılımı, 2003'den bugüne kadar olan süreci anımsatarak aralayalım:
'2002'de seçimleri kazanan AK Parti, İstanbul'a vali olarak Samsun'dan Muammer Güler'i, Emniyet müdürü olarak da Sivas'tan Celalettin Cerrah'ı atadı. Alt kadroların düzenlemesi kapsamında İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne ise Şanlıurfa'dan Alamet ilhan Güler getirildi.
Güler'in Şanlıurfa'daki yardımcısı ise 2001'de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı'ndan Şanlıurfa'ya gönderilen Ali Fuat Yılmazer'di!
Güler'in İstanbul'a gitmesinin ardından Şanlıurfa'da şube müdürü olan Yılmazer, 2005'de Ankara'daki İstihbarat Dairesi Başkanlığı'na yeniden döndü. Yılmazer, geri dönüş sonrasında dairenin, "Türkiye'deki irticai faaliyetler, dini akımlar ve sağ faaliyetlerin" takibinden sorumlu "C" şubesine müdür yapıldı.
TUNCAY GÜNEY'İN İFADELERİ
2003'deki sinagog patlamalarıyla sarsılan İstanbul Emniyeti, sonra durumu düzeltti. Ancak, bu kez de 2001'de Tuncay Güney'in polise verdiği ifadeler doğrultusunda Ergenekon soruşturmasının hazırlığı başladı. Bu arada yaşanan Danıştay saldırısı sonrasında özellikle emekli askerlere yönelik takipler ve çalışmalar Ankara Emniyeti ve İstihbarat Dairesi'nce yürütülürken, İstanbul Emniyeti ilgili olarak vermediği gerekçesiyle "olumsuz" değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
GÜLER'İN İPİ ÇEKİLDİ
Özellikle hükümet ve İçişleri Bakanlığındaki bu değerlendirmeler sonrasında mevcut şube müdürü Ahmet İlhan Güler'in değiştirilmesi gündeme geldi. Güler, bu süreçte Ankara'ya giderek dairenin iki önemli ismi Recep Güven ve Coşkun Çakar ile görüştü. Her iki yönetici Güler'e, kendisiyle İstanbul'da çalışmak istenmediğini, bu nedenle İzmir'e kaydırılacağını bildirdi.
Güler, bu kez daire başkanı Ramazan Akyürek ile evinde görüştü. Yılmazer'in ifadesinde verdiği bilgiye göre; Akyürek, Güler'e "Doğrudur. Arkadaşlar öyle istiyor, onlar ne derse olacak" yanıtını verdi.
Akyürek, Güler'e, "bazı çalışmalar yapılacak, senin izmir'e geçmen uygun olacak" telkininde bulundu.
Geçmişten beri birlikte çalışan ekibin kendisini tasfiye edeceğini anlayan Güler, İstanbul'a dönerek gelişmeleri Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'a aktardı. Cerrah'ın yaptığı girişimler sonrasında Güler'in ataması geçici olarak durduruldu. Güler'in yerine getirilmesi planlanan isim ise bugün usulsüz telefon dinlemeleri iddiasıyla hakkında adli soruşturma yürütülen dönemin İzmir Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Hasan Ali Okan'dı.
DİNK SUİKASTIYLA GİTTİ
Ergenekon soruşturması henüz başlamamıştı ancak 19 Ocak 2007'de Hrant Dink öldürüldü. Suikastle ilgili adli ve idari soruşturmalar kapsamında daha önce İzmir'e atanmaya direnen Güler, Dink'in öldürülmesinde ihmali olduğu gerekçesiyle açığa alınarak görevden el çektirildi. Böylece, makam boşaltılarak Ergenekon süreci için ilk adım atıldı.
Bu arada 2009'da Celalettin Cerrah, Osmaniye Valisi olarak terfi ettirilerek görevden alınırken, yerine İzmir'den yılların tecrübeli ismi Hüseyin Okan ise İzmir'de kalmayı tercih etti. Okan gelmeyince, Güler'in boşalttığı koltuğa İstihbarat Dairesi'nde "C" Şube Müdürü olan ve adı İstanbul için hiç gündeme gelmeyen Ali Fuat Yılmazer, dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın onayıyla oturdu. "C" Şube müdürüyken Ergenekon soruşturmalarının hazırlıklarını bizzat yürüten Yılmazer, İstanbul'a atandıktan sonra 12 Haziran 2007 günü Ergenekon soruşturması için düğmeye bastı. Cerrah, yaklaşık iki yıl Yılmazer'le çalışmak zorunda kaldı.
İSTANBUL'DA YILMAZER
Yılmazer, İstanbul'da pek çok operasyon yürüttü ancak MİT'e yönelik adli soruşturma sonrasında görevinden alındı. Okan ise aynı süreçte İzmir'de casusluk ve polis müdürlerine yönelik soruşturmalarda görev alıp yürüttü.
Okan, daha sonra Ömer Altıparmak'ın İstihbarat Dairesi Başkanı olmasının ardından yaptığı teklifi kabul ederek Ankara'ya Altıparmak'm yardımcısı olarak gelmeyi tercih etti. Bir dönem Ergenekon ve Casusluk soruşturmasını yürütmek için özel oluşturulan bu ekip, bugün adli soruşturmalarla boğuşuyor.
Altıparmak emekli oldu ancak usulsüz telefon dinlemeleri nedeniyle yargılanıyor. Ayrıca Başbakanlık'taki bulunan gizli dinleme cihazı soruşturması kapsamında müfettişlere "şüpheli" sıfatıyla ifade verdi. Okan ve Yılmazer de yine benzer telekulak iddiaları çerçevesinde yargılanıyor.
Yılmazer'e ifadesinde; görünürde Dink'in öldürülmesiyle hiç ilgisi olmayan bir soruyu yönelten Savcı Doğan, kanımca bu sürecin peşini bırakmayacak.
Ve eskilerin deyimiyle, "bu hamur daha çok su çekecek..."