Yale Üniversitesinden Prof. Pieter van Dokkum ve ekibi, Dragonfly Telephoto Array isimli özel bir teleskop kullanarak Samanyolu Galaksisi büyüklüğünde karanlık maddesi olmayan bir galaksi keşfettiklerini açıkladı.
Hawaii'deki Gemini Gözlemevi, ABD Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) Hubble Teleskobu ve diğer teleskoplarla daha detaylı incelenen, yeni keşfedilen "NGC1052-DF2" isimli galaksinin kütlesi hesaplandı.
GALAKSİ TAM BİR GİZEME SAHİP
Van Dokkum, karanlık maddenin bulunmadığı NGC1052-DF2'yi gördüğünde hayretler içerisinde kaldığını dile getirerek, parlak kümeler halindeki yıldızların galaksinin her yerini kapladığını, galakside karanlık madde için bir boşluk bulunmadığını ifade etti. Van Dokkum, galakside sadece halka şeklindeki yıldızların ve yıldız kümelerinin bulunduğunu söyleGalaksinin tam bir gizeme sahip olduğunu belirten van Dokkum, NGC1052-DF2'yi araştırmaya devam edeceklerini kaydetti.
EVRENDEKİ TOPLAN MEDDE MİKTARININ YAKLAŞIK YÜZDE 84'Ü KARANLIK MADDE
Araştırmanın detayları "Nature" dergisinde yayımlandı. Evrendeki toplam madde miktarının yaklaşık yüzde 84'ünün karanlık madde olduğu düşünülüyor. Karanlık maddeyi oluşturan parçacıkların niteliği, günümüzde hala tartışma konusu. Pek çok araştırma grubu, karanlık madde parçacıklarını belirlemek için çalışıyor.
Karanlık madde, kozmoloji ve astronomi ile ilgili gözlemleri açıklamak için öne sürülen bir madde türü. Karanlık madde parçacıkları, ışıkla etkileşmediği için doğrudan gözlemlenemiyor ancak çevrelerinde sebep oldukları etkiler sayesinde varlıkları anlaşılabiliyor.
Karanlık madde nedir?
Karanlık madde, kozmoloji ve astronomi ile ilgili gözlemleri açıklamak için öne sürülen bir madde türüdür. Karanlık madde parçacıkları, ışıkla etkileşmediği için doğrudan gözlemlenemez, ancak çevrelerinde sebep oldukları etkiler sayesinde varlıkları anlaşılabilir. Evrendeki toplam madde miktarının yaklaşık %84'ünün karanlık madde olduğu düşünülüyor. Karanlık maddeyi oluşturan parçacıkların niteliği, günümüzde hâlâ tartışma konusudur. Pek çok araştırma grubu, doğrudan ya da dolaylı yöntemlerle, karanlık madde parçacıklarını belirlemek için çalışıyor.
Karanlık maddenin varlığına işaret eden pek çok gözlemsel veri var. Birincisi gökcisimlerinin içinde bulundukları gökadaların merkezleri etrafındaki dönme hızlarının gökadaların merkezine olan mesafeye bağlı olarak değişiminin açıklanabilmesi için sadece ışıkla etkileşen madde miktarı yeterli olmuyor. Kayıp kütle problemi olarak adlandırılan bu durumun sebebinin ışıkla etkileşmediği için doğrudan gözlemlenemeyen karanlık madde parçacıkları olduğu düşünülüyor.
Karanlık maddenin varlığına işaret eden bir diğer gözlemsel olgu, ışığın uzayda bükülmesi ile ilgili. Genel görelilik kuramı kütlenin uzayı eğdiğini söyler. Işık ışınlarının uzayın eğriliğinden etkilenmesi, bazı gökcisimlerinin olduğundan daha büyük görünmesine neden olur. Merceklerin nesneleri olduğundan daha büyük göstermesine benzediği için kütleçekimsel mercekleme olarak adlandırılan bu olgu sayesinde, bir sistemin sadece geometrisini inceleyerek içerdiği kütle miktarı hesaplanabilir. Gökada kümeleri ile ilgili gözlemler de karanlık maddenin varlığına işaret ediyor. Örneğin Abell 2009 gökada kümesindeki karanlık madde miktarının Güneş'in kütlesinin 1014 katından daha fazla olduğu hesaplanıyor.
Karanlık maddenin niteliği hakkındaki tartışmalar ve araştırmalar hâlâ devam ediyor. Gözlemler ile sadece sıradan maddenin varlığına dayalı kuramsal hesaplar arasındaki uyumsuzluğun bir kısmı, çok az ışık yaydığı için gözlemlenmesi çok zor olan sıradan maddelerden kaynaklanıyor olabilir. Ancak Büyük Patlama ile üretilebilecek sıradan madde miktarının bir üst sınırı var ve bu miktar gözlemleri açıklamak için yeterli değil.
Newton'un ve Einstein'ın kütleçekim yasalarını değiştirerek verileri açıklamaya çalışan kuramlar olsa da karanlık madde hipotezinin fizikçiler arasında yaygın olarak kabul gördüğü söylenebilir. Var oldukları öne sürülen karanlık madde parçacıkları arasında diğer parçacıklarla sadece kütleçekimi ve zayıf kuvvet (dört temel kuvvetten biri) aracılığıyla etkileşen parçacıklar ve aksionlar sayılabilir.
Karanlık madde parçacıklarını gözlemlemek ve niteliklerini belirlemek için pek çok araştırma yapılıyor. Bu çalışmalar, doğrudan gözlemler ve dolaylı gözlemler olarak ikiye ayrılabilir. Genellikle yeraltına inşa edilen laboratuvarlarda yapılan doğrudan gözlem araştırmalarında karanlık madde parçacıklarının dedektörler içindeki atomlardan saçılmaları belirlenmeye çalışılır. Dolaylı gözlemlerde ise karanlık madde parçacıklarının bozunması ya da yok olması sırasında oluşabilecek ürünler araştırılır.