|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: EB yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
  |
|

Batı'nın son vahşisi
Batı'da iktidar sahiplerinin en son tutunacağı dal olarak İslami terörizm kaldı. Hukuk ihlalleri, keyfi uygulamalar, Müslümanlara yönelik önyargılı tutum, her şey bu korku üzerine inşa ediliyor. Terör korkusunun Bush'a bir fayda sağlamadığı ortada ama Tony Blair de aynı dalgaya binmeye çalışıyor. M15, İngiltere'de 30 terörist girişimi takip ettiklerini ve 1600 kadar Müslüman genci sürekli izlediklerini açıkladı. Blair de uluslararası terör tehdidinin çok ciddi olduğunu ve bir neslin bu tehditle yaşayacağını bildirdi. Böyle açıklamalar doğal olarak kamuoyunun kafasını karıştırıyor, çünkü İngilizlerin veya Amerikalıların bu tip açıklamalarında tehdidin içeriği konusunda netlik yok. Belli olmayan bir diğer gerçeklik ise bu insanların neden terör yolunu seçtiği. Batılıların yaklaşımından, Müslüman gençlerin ya bunalıma girip sadece terör yapmak amacıyla bu yolu seçtiği sonucuna varırsınız ya da sadece Müslüman inançlarının onları bu yola ittiğine inanırsınız. Burada kendini sorgulama diye bir şey yoktur. Batı, öteki ilan ettiği "vahşi!" Müslüman karşısında "uygarlığı" temsil ettiğine inanıyor. Batı, güç kullanarak, işgal ederek, halkını ve inançlarını aşağılayarak bu insanları "medenileştirdiğini" düşünüyor. En azından kendi kamuoyunu ve kendisi gibi olmak isteyen Müslümanları bu konuda ikna etmeye çabalıyor. Oysa gerçek kurcalandığında o vahşi Müslümanın kendi inancını yaşamaktan başka bir derdi olmadığı ortaya çıkacak. Filistin'de aşırı güç kullananın, "Irak'a demokrasi getiriyorum" maskesi altında petrol kaynaklarını denetim altına alan ve 650 binden fazla insanın ölümüne yol açanın Batı olduğu anlaşılacak. Eğer, Amerikan-İngiliz siyasetinin Irak, Filistin, Lübnan, Afganistan ve İran'a yönelik politikalarını göz önüne almazsanız, bu gençlerin terör uğruna terörist olduğu sonucuna varabilirsiniz. Demokrasiyi, insan hakkını sadece Hıristiyan ve Yahudi kültürüne özgü bir şey gibi değerlendirip Müslümanları "terbiye edilmesi gereken bir yığın" olarak değerlendirirseniz; Bu terbiyeyi işgal, bomba, masumların evini tank ateşine tutma, binlerce insanı yargısız cezaevlerine tıkma, işkence yapma olarak algılarsanız; fiziğin temel kuralı devreye girer. Her etkinin bir tepkisi olur. Bugün Batı'nın Müslümanlara yönelik politikasının 15'inci yüzyılda, İspanya'nın Güney Amerika'ya yönelik politikasından temelde bir farkı yoktur. İkisi de yerel halkı kendi görüşleri doğrultusunda ehlileştirmeyi amaçlamaktadır. Bu ehlileştirme modeli, ölçüsüz güç kullanımı, aşağılama, işgal etme gibi tüm araçları içerdiği sürece bu terör tehdidinin ortadan kalkması mümkün değildir. Sadece sonuçlara bakıp bir kültürü, bir bölgeyi veya bir inanç sistemini yargılayıp hakkında hüküm vermek yanlıştır. Terör tehdidini, Müslümanları "terbiye edilmesi gereken vahşi" olarak görmekten vazgeçtiğiniz, onlara yönelik her tür şiddeti medeniyet peçesi altında gizlemekten vazgeçtiğiniz zaman ortadan kaldırırsınız. Yalanlar ve güç size sadece günü kazandırır.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|