|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: MA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
 |  |

Şike mi? O ne?
Pazartesi günkü "Sivil yargı ne zaman susar, ne zaman konuşur?" başlıklı yazımda, iddianame yazdığı için işinden kovulan Van savcısıyla ilgili olayda çok konuşkan olan yüksek yargının "hakimleri hizaya getirmek için" evlerinin yakınlarında bomba patlattığını itiraf eden Korgeneral Altay Tokat'ın açıklamaları sonrasında suskunluğa gömüldüğünden yakınıyordum. Radikal muhabiri Adnan Keskin bu çelişkiyi "Yüksek yargı meşgul çaldı" başlıklı haberinde mükemmel bir şekilde belgeliyordu. Ben de onun haberinden bir alıntı yaptım... Alıntı yaptığım bölümün son cümlesi şöyle bitiyordu: "Radikal, Yargıtay Başkanı Osman Arslan'a not bırakıp görüşme istedi, Yargıtay Başkanı Arslan'dan görüş alamadı."
Çarşamba günü, Yargıtay Basın Bürosu'nu yöneten, aynı zamanda Genel Sekreter Yardımcılığı da yapan Hakim Gürsel Kasım beni aradı. Alıntıladığım o cümleyle ilgili yaptığı açıklamadan söz etti, uzunca sohbet ettik. Gürsel hanım, yazımdaki o cümleyle ilgili açıklamanın Sabah'ta yer almasını resmi bir yazı ile bizim gazetenin Yazı İşleri Müdürlüğünden istediğini söyledi. Arkadaşlarımız da bu isteği Perşembe günü yerine getirdikleri için benim o açıklamayı yeniden yayınlamama gerek kalmadı. Zaten basın açıklaması ile adıma yollanan açıklama da bir iki satır dışında aynı.
Yargıtay Başkanı, göreve başladığından beri, yargıya intikal eden ya da etmesi olası olan hiçbir olayla ilgili açıklama yapmıyormuş... Bu titizliğin sebebi de, yargıya olan güveni zedelememek, hakimlerin önlerine gelecek dosyalarla ilgili konuşmalarının yanlışlığını vurgulamakmış... Yargıtay Başkanı Arslan, bu prensip nedeniyle de, gazetecilerin bombacı generalle ilgili görüşme taleplerini yanıtsız bırakmış...
Yargıtay Başkanı'nın titizliği ne yazık ki, tüm Yargıtay üyeleri tarafından paylaşılmıyor. Van savcısı konusunda uzun açıklamalar yapıp, bomba işinde duruma "müdahil" olmayan hukukçular var... Yargıtay Basın Bürosu, bu üyelerin "kendi adlarına" konuştuklarını, sadece Yargıtay Başkanı'nın Yargıtay adına konuştuğunu vurguluyor.
Yargıtay'ın açıklamasının en ilginç bölümü, bence son cümlesi: "Bu aşamada bilinmesi gereken yalnızca şudur, ortada bir suç varsa, sanık kim olursa olsun gereği yapılır. Bu da hukukun evrensel kuralıdır." Şemdinli Skandalı'nın hemen ardından bu cümle, Yargıtay Başkanlığı'nın iyi niyetini ve olması gereken hukuku arzuladığını gösteriyor... Ama hep biliyoruz ki, hukukun evrensel kuralı bizde pek işlemiyor... Ve "sanık kim olursa olsun, gereği yapılamıyor."
Bunun en güzel örneği de sadece Şemdinli'de değil, kitlelerin çok daha yakından ilgilendikleri hatta özdeşleştikleri futbolda da yaşanmakta... Gazetelerde önce manşetlere taşınan, sonra inatçı bir iki örnek dışında unutulmaya bırakılan "şike" konusunu hep birlikte izliyoruz... Üstelik, "evrensel hukuk kurallarının" nasıl vurgulandığının örneği futboldaki şikeyle ilgili olarak önümüzde duruyor... İtalya, Dünya Şampiyonu olmasına rağmen, kimsenin gözünün yaşına bakmadı ve birinci ligin en önemli takımlarını şike yaptıkları için küme düşürdü... Bizde ise sessizlik hakim... Gereğinin yapılacağı yolunda beyanlar var ama bugüne kadar futbolla ilgili hiçbir şaibenin temizlenmediği de ortada...
Hukuk kulağımızın olmadığından yakınıyoruz, belki bunu geniş kitlelere anlatmanın en etkili yolu, futbolda şike iddiaları karşısında İtalya'nın yaptıkları ile Türkiye'deki durumu kıyaslamak. Aradaki fark, bizdeki "hukukun" eksikliğidir... Kısacası, Yargıtay'ın özenli, iyi niyetli ve olması gerekeni işaret eden açıklaması beni mutlu etti... Şimdi iş, onun uygulanmasına kalıyor... Allah'tan umut kesilmez, ne diyelim...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|