 |  |
  |
|
Gurbete mi gittim ben, köyüme mi?..
Yunanistan sınırından tahminlerimizden çok kolay girdik.. Benim koca minibüs, yığınla çantamız aranmadı bile.. Aramak ne kelime.. Gelip bakmadılar dahi uzaktan.. Pasaportlar mühürlendi, tamam.. Karşıda bizi davet edenler bekliyor.. Gümülcine'de haftalık Gündem gazetesini çıkaran Hülya (Emin), kendisini sınır komşularımızla yakın ilişkilere vakfeden Perihan (Yücel) ve gezi boyu bize gerçek ev sahipliği yapan Galip (Galip).. Perihan Yücel geçen yıl kaybettiğimiz Edirne'nin unutulmaz valisi Fahri Yücel'in eşi.. "İçimdeki yangını söndürmek için" diye açıklıyor, bitmez tükenmez, birbirine eklenen faaliyetlerini.. Balçiçek onunla konuşmalı bir pazartesi mutlak.. Bir de bizi davet etmediği halde bekleyen var.. Sivil Yunan Polis arabası.. Bizi sınırdan aldılar, sınırda teslim ettiler, Yunanlılar.. Hayır.. Kötü niyetle bakmayın hemen.. Amaçları bizi izlemek, ne yapıyoruz, ne ediyoruz raporlamak değil.. Batı Trakya'da sinirler gergin olabilir. Daha iki gün evvel uçaklarımız çarpışmış, bir Yunan pilot ölmüş.. Ondan az önce de, bir takım Yunan fanatikleri, "Pontus soykırımı" lafını ortaya atmışlar. Biz Pontus, yani Karadeniz Rumlarının kökünü kazıma işine girişmişiz zamanında.. Şimdi bir Pontus Soykırım Anıtı istiyorlar.. Tam da bu ortamda dört ünlü Türk gazetecisi Batı Trakya'da.. Ne olur ne olmaz?.. Bir saldırı bizi yaralar, ama Avrupa Birliği'ndeki Yunanistan'ı perişan eder.. Hem kendilerini koruyor adamlar, hem bizi.. İlk durak Sufli kasabası .. Dağların arasında.. İpek böcekçiliği yapıyorlar. Koza orada, iplik orada, dokuma tezgahı orada, işleyen eller orada.. Bir de minik İpek Müzesi yapmışlar, Sunay'ın kulaklarını çınlatıp.. Manyas Çavuşköy'deki çocukluğumu ilk hatırladığım yerdi orası.. Biz de ipek böcekçiliği yapardık.. Koca bir dutluk, yanında kozahane.. Dutlar dalları kesilir, tırtıllara ikram edilir.. O tırtılların büyümesi, etraflarına koza örmeye başlamaları, çocukluk anılarım içinde en ilginçleridir. Tırtıl kelebek olur çıkarmış kozadan.. Ben o faslı hiç görmedim.. Tırtıl kelebek oldu mu, koza on para etmez hale gelir çünkü.. Bize söylemezlerdi.. Çok sonra öğrendim ki, koza tamamlanınca, kelebek olan tırtıl kozayı delmesin, yani o çok değerli ipek ipliğini koparmasın diye kozalar fırınlanır, tırtıl içerde öldürülür, sonra kozayı oluşturan ipek ipliği masuraya sarma operasyonu başlarmış. Sufli'den ipek şallar, örtüler falan da aldılar dostlar, biz bir yorgunluk kahvesi içerken.. Oradan asıl istikamete gideceğiz.. Dağın iyice tepesindeki Ruşenli'ye.. Burası tümüyle bir Türk köyü ve bizi öğle yemeğine bekliyorlarmış.. Cumaya..
|