Kırk üç buçuk!
Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye; sosyal güvenlik sisteminde ciddi bir reforma gitmenin hazırlığında... Aslında yıllar yılı, yurttaşların hayata dair tüm "sorunlarını çözme" amacı taşıması gereken sosyal güvenlik sistemi, hayata dair tüm "sorunların kaynağı" oldu. Sorunun "kendisi" ne dönüştü yani... Yani... Ne "kendisi" etti rahat, ne millete verdi huzur! Çalışanlar, sosyal güvenlik sisteminin sonuçlarından memnun olmadığı gibi; sosyal güvenlik sisteminin bütçeye yıktığı ağır yük; kaşıkla verileni kepçeyle geri aldı. Türkiye'nin ardı ardına yaşadığı ekonomik krizlerde, sistemdeki kara deliklerin etkili olmadığını kimse söyleyemezdi. "Sosyal güvenlik" deyip geçmeyin! Ne yaman iktidarları tepe taklak götürür; ne beklenmedik iktidarlara ikbal getirir. Şu günlerde erken seçim hesapları yapılırken, "Güneydoğu'dan türban sorununa, oradan AB ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine" kadar yapılan analizlerin "kıymeti harbiyesi" kalmayabilir. Sosyal güvenlik sistemindeki "reform" hareketi, gelecek seçimlerin "yegâne" parametresi olabilir. Olumlu ya da olumsuz yönde... Kitlelerin "memnuniyeti ya da memnuniyetsizliği" ölçüsünde... Dikkat!
 Yalnızca bizde mi sanırsınız? William Jefferson Clinton'ın, "nam-ı diğer" Bill Clinton'ın; ABD tarihinin gelmiş geçmiş "en başarılı, en çok sevilen, en çok desteklenen" başkanı olmasının sırrı nedir bilir misiniz? Gençliği, dinamizmi, sempatisi, dünya barışına katkısı; şu, bu... Hepsinin az-çok etkisi vardır belki... Ama yirmi yaşlarındaki "tombul ve fettan" bir stajyer, hepsini bir anda yıkıp geçebilirdi, şüpheniz olmasın. Lakin... ABD'nin "kısa tarihi" nin önemli "kutsal"ları arasında sayılan ve içinde dünyanın akışını değiştiren nice kararların alındığı "Oval Ofis"in içindeki "harf"lerden birini değiştirerek dünyaya "rezil-rüsva" eden "adam"ın adı neden hâlâ en yücelerdedir? Merak etmez misiniz? İki dönem üst üste seçilmesine yol açan nedir? Anayasa imkan verse; "Monika" yı filan dinlemeden, üçüncü hatta dördüncü dönem seçilmesinden herkesin emin olduğu Bill Clinton'ın sırrı nedir? İki sihirli sözcük: Sosyal Güvenlik... Amerikan halkının uzun yıllardır beklediği reformun altındaki imza onundur çünkü... Kimin umurunda Oval Ofis hikayeleri!
Evet... Sosyal güvenliğe dikkat! Ama... Bizde konu tartışılırken, üzerinde en çok durulan da "emeklilik yaşı" ... Haklı olarak, öyle... Emeklilik yaşı yükselecek mi? Yeni sistem yükselmesini öngörüyor... "68 yaşı" na çıkacak belki... Ama uzmanlar, bunun zaman içinde olacağını ve uzun yıllara yayılacağını söylüyor... Gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşının yüksek olmasını neden kimse umursamıyor? İki nedenle... Ortalama insan ömrü çok uzun... Emekli olduktan sonra "mutlu ve sağlıklı" yaşanacak bir yirmi yıl daha kalıyor geriye... İkincisi, bizde ancak "emeklilik hayalleri" arasında sayılan pek çok "iyi yaşam göstergesi" ne çalışırken sahip olunmuş oluyor. "Mezarda emeklilik" hiç de yanlış bir kavram değil yani...
Lakin, geçmişin yanlışlarına bakılınca... Bu kadarı da olmaz ki denilen o kadar "trajikomik" yanlışlar var ki... Erkenden emekli olan için durum gülünecek kadar komik olabilir. Ama, dönüp ülke ekonomisine yıkacağı yükle birlikte, işin "trajik" yanı başlar. Olmaz olmaz demeyin. Olur ve olmuştur. Alın size örnek: Kahramanımız 43 buçuk yaşındadır. Emekli ikramiyesi ve emekli maaşına hak kazanarak, çok genç bir yaşta resmen emekli olur. O yıllarda "Clinton" ın ABD'sinde yaşamaktadır. "O" 43 buçuk yaşında emekliliğin keyfini sürmeye başlarken, etrafında yetmişli yaşlarında çalışmaya devam eden "beyaz yakalı" Amerikalılara asla söyleyemez emekli olduğunu... Çekinir. Birlikte çalıştığı, yetmişine merdiven dayamış kameramanlardan da saklar elbette... Nasıl söylesin? Kahramanımız mı? Bu satırların yazarıdır!
|