|
 |
 |
 |
|
|
Teoman: Ben metotlu bir serseriyim...
Nişantaşı'nda şık bir apartman dairesinin kapısındayım. Kapıyı ben çaldım. Fotoğrafçı arkadaşım Korkut ise arkamda. Biraz korkuyor. "Teoman'ın sağı solu belli olmuyormuş, bazen çok ters olabiliyormuş"diyor. Ben zaten sekiz bin tane şey düşünüyorum. Teoman'lı günlerimi. Onunla Yunanistan dağlarında '17' albümü ile dertleşmelerimizi hatırlıyorum. Aşk acısı yaşıyordum ve iki hafta kiralık bir otomobilde, teypte '17' ile dolaştım durdum.
TERK EDİLMİŞTİM Yanımdaki arkadaşım zaman zaman damardan yüksek dozda Teoman zerki yüzünden telef olma tehlikesi yaşadıysa da Türkiye'ye kadar dayanabildi. Birkaç yıl sonra Amerika'da çocuk bezi temizliyordum. Beş parasızdım. Ülkeye geri dönemiyordum ve bilin bakalım bir de ne olmuştu: Terk edilmiştim! Yedi gün, yirmidört saat "Bir şehri tam kalbinden, beyninden vurup gitmek var" diye böğürüp duruyordum. Baktığım bebek neredeyse 'a gu' bile demeden önce direkt şarkıya girecekti. Aile bu tehlikeyi fark edince beni uçağa bindirdiği gibi Türkiye'ye geri yollamıştı... Oysa ben şimdi Teoman'ın kapıyı açmasını bekliyordum ki, kapı açıldı. Kapıyı üzerinde bir şort ve sarı bir tişörtle açtı. Saat 13.00 idi ve yeni uyanmıştı. İçimden "Allahım umarım Afyon patlaması etkinlikleri 40 gün 40 gece sürmüyordur" diyordum. Yoksa bu bakışlara sahip bir insanın yanında ben bacak bacak üstüne bile atamam...
ÖDÜNÇ ALMAMAK İÇİN! Teoman, yeni uyandığını ve bir duş alıp geleceğini söyledi. Şimdi evinin salonunda Korkut ve ben yalnızdık. Salon deyince asla gözünüzde salon gibi bir salon canlanmamalı. Salonun sağ tarafında yerde bir yatak var. Karşısında kocaman bir plazma televizyon ve basit ama kuvvetli bir müzik sistemi. 'Play' tuşuna basıyorum, Teoman'ın yeni albümü 'Renkli Rüyalar Oteli' çalıyor. "Duvarda ise hayatımda gördüğüm en güzel DVD film ve konser koleksiyonu var. Şöyle birkaç DVD'yi 'ödünç' almamak için zor dayanıyorum. Yatak dağınık. Üzerinde 'Diyalog Yazımı' adında İngilizce bir kitap var. Belli ki Teoman bu sıralar yeni bir senaryo yazmaya hazırlanıyor. Salonun diğer yanında ise her biri kendi çapında takılan ama bir araya kondukları için bir ekip çalışması yapıyor süsü verilmiş koltuklar var. Teoman bazen yolda giderken eskicide gördüğü koltuğu alır gelirmiş. 'KİM'İ SEVİYOR Ben bu keşif çalışmalarını yaparken, Teoman, duşunu almış uyanmış olarak geliyor. Elinde bir şişe nar suyu. Uzun bir sohbet başlıyor. Haftanın belli günleri, günü kaybedene kadar içiyormuş. Ama diğer günler sağlığına dikkat ediyormuş. Albümde en çok ikinci ve beşinci şarkıları beğendiğimi söylüyor ve ekliyorum: "Aslı ne güzel vokal yapmış ikinci şarkıda... (Evet duvara patladım, vokali Aslı yapmamış) "Herkes Aslı zannediyor ama o şarkıda Amerika'dan iki yıl önce gelip Türkçe'yi öğrenmiş bir kızla, Sarah Nile Cameron ile düet yaptım" diyor. Onun da en sevdiği şarkı benim gibi 5'inci şarkı yani 'Kim'miş. O şarkıyı aslında meşhur Elvis Costello'nun 'She' şarkısına söz olarak yazmış ancak şarkının haklarını vermemişler ve değiştirip harika bir balad yapmış.
YOĞUN AMA VERİMLİ Ama durmaya niyeti yok. Kemancı'da 'Cover grup' olarak çaldığı günleri film yapmak istiyor. Ama bu kez oynamak yerine yönetmenlik yapmak istiyor. Prodüktörlükten de ağzı yanmış. Bir yandan da Bülent Ortaçgil ile verdiği canlı konserleri yayınlamak istiyor. Yani çok yoğun. Ama çok verimli. Sürekli okuyor, bi şeyler izliyor. Gördüğüm kadarıyla para onu pek değiştirmemiş. Standartları yükselmiş. Ama o salonun ortasında yer yatağında yıllardır ayrılamadığı delikli battaniyesi ile mutlu mutlu yaşıyor... Üretiyor... Not: Yazmazsam çatlarım: İleride torunlarıma 'bir zamanlar şişman ama gururlu bir kadındım. Hatta Teoman'ı yatağa bile attım' yalanını artık rahatlıkla söyleyebilirim. E bunun belgesi bile var!!!
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|