Zatürree kafalar!
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi. Adı böyle, değil mi? Biz, hepimiz, seçtiğimiz, yazıldığımız cephelere bağlı olarak ne yanıyla konuştuk bu üniversiteyi? Rektör'ün işleri, fişleri, hastalığı, iktidarın Rektör'e ettikleri, YÖK'ün tavrı, rektörlerin ziyareti, muhalefetin hassasiyeti, rejimin korunması vesaire. Oysa, bu üniversite artık tarihe nasıl geçti? "Türkiye'nin ilk kuş gribi ölümüne yataklık ile bunun açıklanması". İktidar ve bakanları ile YÖK ve öğretim üyeleri Van'da "hakimiyet ve eziyet" kavgası yaparken... "Kuş" Van'a sokulmuştu bile. Kuş gökten inmiş, kümeslere ve kümes evlere sızmış, kanatlının bedeninden çocukların bedenine doğru kıvrılmıştı. Koçyiğit kardeşler sadece "kuş" a sokuldukları için ölmedi hem. Aylardır geliyorum diyen bir tehlike karşısında çoktan alarma geçmesi gerekenler popolarını hızla kımıldatmadıkları için... Gerçekleri gizlemeye çalıştıkları... Gerçekleri saptırmaya uğraştıkları... Vaziyeti idare ettikleri... İnkarcılığa saptıkları... Ve ilaçları bile zamanında yetiştirmedikleri için de öldü. Radyasyon yağmışken halka çay gösterileri yapanların ve bugün "Karadeniz kanseri" ne dair kuşkuları bile gideremeyenlerin karbon kopya kafasındakiler, "kuş"u kafeslemiş gibi yaptıkları için de öldü. "Zatürree yalanı" nı uyduranlar, sanıyor musunuz ki, büyük sorumsuzluklarının hesabını vicdanlarında ve kamuoyu huzurunda verecek?
 Mesele, her gün çoğumuzun bir vesileyle neredeyse ölüme yattığı ülkede, bir de bu "ölüm sebebi" yle tanışmamız değil. İki kardeşin ölümü, içimizi acıtan onca sorumsuzluk ve felaket hanesine eklenir; biterdi. Lakin bu başka bir şey. Küresel olarak kafaları karıştıran, boyutları bazen abartılabilen bazen küçümsenen, ama her halükarda "21'inci yüzyıl salgınlarından biri" olarak dünya çapında endişe edilen bir "veba". Adıyla sanıyla "tavuk vebası". Filanca bakanın oğlu tavukçuluk yapıyor da aman rencide olmasınlar deyu gizlenecek, perdelenecek, görmezden gelinecek vaka değil. Tam tersine doğru ve zamanında bilgi ile tedbirin alınması gereken; yeterli ve hızlı ilaç sevkıyatına ihtiyaç duyulan, elbette kanatlıları kör katliam mevzuu yapmadan gözlerin dört açılmasını gerektiren bir "salgın ihtimali".
Hükümet ve bir sürü işgüzar bakanı birkaç gündür inkarcılığı seçtiler. Yalan yanlış bilgi verdiler; kuşkuları ağır suçlamalarla ve kökten inkarlarla püskürtmeye uğraştılar. Bu süre içinde Van'a ilaç gecikti; kesin teşhisin açıklanması bile, bakan beklendiği için saatler boyu gecikti. Memleketin her tarafında bile patlayabilecek kadar kuluçkada bir salgın, adeta kapris ve inat mevzuu haline getirildi. Muhtemelen bizler de yanlış yaptık. Büyük şehirlerdeki yaşam biçimlerinden başkasını düşünmeyerek, sadece mükellef sofrada yenen tavuk, diyetlerin beyaz etine, yılbaşı hindisine filan takıldık; abarttık ve derken hemen unuttuk, unutturduk. Anadolu'nun her köşesindeki mütevazı ve yoksul hayatların, oralardan büyük kent kenarlarına sürüklenmiş insanların kümes gibi evlerde kümesleriyle iç içe ömürlerine bakmadık... Asıl büyük tehlikenin kanatlıyla, misal onun dışkısıyla temasta yattığını bir türlü kavrayamadık. Eğer kavradıysak, bilelim ki... En alttaki bu hayat koşullarında ve en tepedeki bu sorumsuzluk boyutlarında, pekala salgın tehlikesi de mevcuttur!
|