Kadın zekâsı karşısında rezil olanlar...
"Bana attığı cep telefonunu, alıp pencereden dışarı fırlattım... Ondan sonra bana tekme ve yumruklarla saldırarak dövdü..." Türkiye'nin eski güzeli olarak başladığı hayat serüvenine, bir evlilik ve bir çocuktan sonra, ünlü jinekolog Alp Nuhoğlu'yla evlenerek devam eden Zeynep Tokuş, kocasından yediği dayağı böyle anlatıyor... Kocası ise, dayak atan durumundan kendini kurtarmak için, doktor kimliğini ön plana çıkartıyor. Karısını tıbbi sayılabilecek sıfatlarla tanımlıyor: "O bir psikopat..." Müthiş tartışma, cep telefonunun pencereden fırlatılmasıyla fitil olan bir doktorun, karısını tekme tokat dövmesiyle devam ediyor... Daha doğrusu taraflar öyle diyor... Zeynep'in psikopat olduğuna evlendikten ancak bir yıl sonra karar veren doktor, psikopat dediği eşinin "Dayak laflarına inanmayın, benim eşim deli" diyor... Zeynep ise, "Ben o zamanlar intihar etmemiştim, yanlış ilaç içmiştim" diye deli olmadığını anlatmaya çalışıyor... Dayaktan, deliliğe, psikopatlıktan, fırlatılan cep telefonuna kadar, buram buram ikili delilik kokan bir durum onlarınki...
 Ama bizi ilgilendireni elbette ki kadına yönelik dayak etkisidir... Aslında, pek söylenmez... Çünkü söylenmesi hoşa gitmez... Gerçekte iki tür dayak vardır... Bir politika olarak dayak... Bir öfke olarak dayak... Etik ve hukuk olarak dayak dayaktır... Utanılası ve rezil olunası bir durumdur... Ama psikolojik durum incelemelerinde öyle değildir... Arada fark vardır... Ve o fark, kadının erkekten ne kadar daha zeki olduğunu kanıtlar... Politika olarak dayak, ikili ilişkide daha zayıf olan kadını, ezmek, sindirmek, sesini çıkarmasını engellemek için yapılır... "Sırtından dayağı, karnından bebeği eksik etmeyeceksin" anlayışının tezahürüdür... Bunu yapan erkekler, yontulmamış barbardır... Ve aslında sadisttir... Hitler'in ruhuna Fatiha okutur. Kadına yaptıklarını, bir ırka ve insanlığa yönelik de yapar... Sadistliği bireysel değil, kütleseldir...
Bir öfke olarak dayak atan erkekler ise, sadist değil, çaresiz ve zavallıdır... Zekâ ve akıl katsayıları kadının altındadır... Kadın onları kilitleyebilir... Sekiz edebilir... Zavallı, sümsük ve çaresiz bırakabilir... Bu anlarda ellerindeki tek fazlalık kaba güçleridir... Böylesi durumlarda, cinsiyetinin kuşaklar öncesinden kalan kaba kuvvetine, barbarlığına ve şiddetine başvururlar... Bazen alkollü bazen alkolsüz hem her halükarda, kadın zekâsı karşısında çaresiz bir barbarlık sergilerler... Ve yapılabilecek en bok işi yaparlar... Kadına vururlar... Kadın karşısında çaresiz kalan zekâlarına ek olarak bir de ayı damgası yerler... Rezil ve rüsva olurlar... Kadın zekâsı karşısındaki çaresizlikleri, yedikleri bu bokla bir daha silinmemecesine tescillenir... Kadın daha zekidir... Fitil etmek istiyorsa eder, intikam istiyorsa alır... Erkeği, duygusal olarak bir o yana bir bu yana savurmak istiyorsa savurur.... Öyle anlarda bok yemeden, sakin durmakta yarar vardır... Aksi halde adınızın başına ayı sıfatı eklenir...
|