|
|
|
|
|
|
Şimdi yabancıyla evlilik zamanı
20 yıl önce Türk finans sektörü bugünün Ziraat Bankası'nın yarısı kadar bir aktif büyüklüğe sahipti. Bugün gelinen noktada 260 milyar YTL büyüklüğe ulaşıldı.
Türk mali sektörü için son 20 yıl büyük çıkışların ve büyük çöküşlerin yaşandığı seneler oldu. 1980'li yılların başında başlayan ve dilimize 'zede' kavramını yerleştiren bankerzelederin ardından yaşanan ekonomik krizler birçok bankayı sistemden silip süpürdü. 1999 yılında yalancı bir bahar yaşayan Türkiye'de 81 olan banka sayısı 2005'in ilk altı ayına gelindiğinde 47'ye düştü. 34 banka şu veya bu şekilde sistemden silindi. Aslında ne tesadüftür ki bundan 20 yıl önce yani 1985 yılında da Türk bankacılık sektöründe 47 banka boy gösteriyordu. Dolar bazında rakamlar karşılaştırıldığında Türkiye'nin bu alanda kat ettiği yol net olarak ortaya çıkıyor. 20 yıl önce Türkiye'de mali sistemde yer alan 47 bankanın toplam aktif büyüklüğü sadece 27 milyar dolardı. Yani bugün yaklaşık 44 milyar dolarlık bir aktif büyüklüğü olan Ziraat Bankası'nın yarısı kadar bir aktif yapıdan söz ediliyordu. 2005 yılı Haziran ayı itibariyle sistemde var olan 47 bankanın aktif büyüklüğü ise 260 milyar doları devirmiş durumda. Gerçi gelişmiş ülke bankacılık sistemi ile kıyaslandığında kat edilecek çok yol var ama, bankacılık sektörünün AB standartlarına en yakın alanlardan biri olduğunu söylemek hiç de yanlış değil.
DÖVİZE ÇABUK KAPILDIK 20 yıl öncesine gidildiğinde Türk mali sektörünün ne kadar büyük yol aldığını da görmek mümkün. Çünkü 1980'li yılların başında Türk parası 'konvertibl değildi'. Yani Türk Lirası'nın değerini hükümet belirlerdi. Döviz taşımak ise suçtu. Özal ile birlikte başlayan liberalizasyon Türk mali sisteminde de yeni bir dönem başlattı. Aralık 1983'te Turgut Özal hükümeti kurar kurmaz ilk icraatlarından biri bankalara günlük kur ayarlama yetkisi vermesiydi. 1989 yılına gelindiğinde ise artık Türk Lirası konvertibl olmuştu. Türk halkı 1980'ili yılların başında tanıştığı dövizi öyle sevdi ki 1985'te sadece 2 milyar dolar civarında olan döviz tevdiat hesapları bugün 56 milyar dolar ile zirve noktasına ulaştı. Finans sektörü bu yıllardan sonra hükümetlerin 'vergi alma, borç al' politikasının yarattığı tatlı kara kendini kaptırdıysa da 2000 yılından sonra bunun faturası ağır olarak ödendi. Borçlanmaya dayalı politika öyle boyutlara geldi ki uzun bir dönem sektör, bankacılık hizmetlerini unuttu, Hazine'nin finansörü haline geldi. Türk bankacılık sektörü 'sıcak para' kavramı ile tanıştı. Dışarıdan döviz getirip TL'ye dönerek, yüksek faizli bonoya yatırıyorlar, bu sıradaki riski de üstleniyorlardı. Ancak işler güllük gülistanlık gitmedi. 1993'ün sonunda Çiller Hükümeti'nin piyasa ile inatlaşmaya gitmesi 27 Ocak 1994'te yüzde 13.6'lık devalüasyonu getirdi. Ortalık toz duman oldu ve TYT, Marmarabank ve İmpexbank'ın kapısına kilit vuruldu.
GÜVENCE DİNAMİTLEDİ Bu sırada diğer bankaların da kapatılacağı yönünde çıkan haberler üzerine dönemin Başbakanı Tansu Çiller, "mevduatı yüzde yüz güvence kapsamına" aldıklarını açıkladı. Bu vatandaştaki panik duygusunu aldı ise de bankacılık sektörü adeta dinamitlendi. Çünkü sadece mevduat değil tüm bilançolar güvence altındaydı ve 1990'lı yılların başında bol keseden dağıtılan bankacılık lisansları nedeniyle ortalık banka kaynıyordu. Güvenceyi gören vatandaş büyük, küçük demeden kim yüksek faiz veriyorsa onun peşinden koştu. Sistem güvenceye sırtını dayayıp, devleti finanse etmeye devam etti. Aslında tüm bunlar 2000 yılı sonunda ortaya çıkan ve tam 34 bankanın sistemden silinmesine neden olan mali krizin temellerini atıyordu. 1998-1999 yılına gelindiğinde sektörden alarm sesleri de gelmeye başlamıştı. 22 Aralık 1999 günü hükümet 5 bankaya birden el koyunca sektöre bomba düşmüş gibi oldu. Egebank, Yaşarbank, Esbank, Yurtbank, Sümerbank Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredildi. Sektörü denetlemek üzere kurulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun Egebank'ta başlattığı ve 'Kasırga' olarak anılan operasyon sektörün üzerine çöktü. 1999 yılı arka arka operasyonların yapıldı, bankacılık ve güven kavramları birbirinden ayrı düştü. Gerçi mevduat garantisi nedeniyle ortaya yeni zedeler çıkmadı ama sektördeki kan kaybı durmadı. Döviz kuru çapaya bağlanmış, hazine faizleri yüzde 35'lere düşmüş, faizler inerken Türkiye kendini ciddi bir cari açık sorunu içinde buldu. Bankkapital ve Etibank'tan sonra kasasını devlet borçlanma kağıtları ile dolduran ve tüm hesaplarını faizlerin düşeceği üzerine kuran Demirbank bir anda devrildi. 6 Aralık 2000 tarihinde "Demirbank iyi günler diler" sloganı sustu ve banka Fon'a geçti. 19 Şubat'ta yapılan Milli Güvenlik Kurulu'nda Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında 'Anayasa kitapçığını' fırlatma krizi dışarıya da sızdı ve 21 Şubat gününe gelindiğinde artak türkiye 14 aydan beri uyguladığı sıkı para politikasını rafa kaldırmış ve dalgalı kura geçmişti. Aynı gün gecelik faizler yüzde 7500 gibi inanılmaz rakamlara ulaşmış, İMKB yüzde 18.1'lik tarihi bir düşüşle dibe yapışmıştı. 650 bin liralardaki dolar 1 milyon liraya doğru koşmuştu. Ayakta duramayanlar arka arkaya Fon'a devredilmeye başlandı. Bu arada Doğuş Grubu önce Körfezbank' Osmanlıbank'ın çatısında birleştirdi ardından onu da Garanti Bankası'na ekledi. Fiba Bank ise Finansbank'ın çatısı altına girdi. Birleşmeler, ortak arayışları, kapatılmalar rutin haber niteliğini taşır oldu.
FATURA HERKESE ÇIKTI İddialara göre bankacılık sektörü krize yakalandığında açık pozisyonu 18 milyar doların üzerindeydi. 1999 yılında 81 olan banka sayısı 2005 yılına gelindiğinde 47'ye kadar düştü. Ortalık işsiz bankacılarla doldu. En son el konulan İmar Bankası ie birlikte batık bankaların Hazine'ye faturası 23 milyar doları aştı. Kamu bankalarına enjekte edilen 22 milyar dolarla birlikte 2001 krizi Türk halkına çok pahalıya patladı. Küllerinden doğmayı başaran bankacılık sektörü için son 2 yıldır büyük bir gelişme içinde. Hazine'nin borçlanma ihtiyacının azalması ile birlikte bankacılık sektörü yeniden asli işlevine döndü. Otomotiv, ardından da konut kredileri patladı. Büyüme potansiyeli, sektöre yönelik yabancı iştahını kabarttı...
HACER GEMİCİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|