 |  |
Sinirler bozulunca
Sakinliği ve soğukkanlılığıyla tanıdığımız AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mir Dengir Fırat'ın dün yaptığı açıklamalar, daha doğrusu ortaya attığı tuhaf iddialar, son günlerdeki tartışmaların iktidar partisi yöneticilerinin sinirlerini iyice yıprattığını gösteriyor...
Siyasetçiler, özellikle sorumlu makamlarda oturanlar kamuoyunu açık, doğru ve tam bilgilendirmek zorundalar. Demokratik toplumlarda yöneticilerin dillerinin altında baklayla birşeyler eveleyip-geveleyerek suyu bulandırmaya hakları olamaz. Ancak AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mir Dengir Fırat dün bunun tam tersini yaptı. Düzenlediği basın toplantısında bir bölümü sezilebilen, bir bölümü de "meçhul" adreslere göndermelerle dolu cümleleri peşpeşe sıraladı. Kısacası, karnından konuştu. Anladık, "Üç yıl önce kendi siyasi partilerinden istifa ederek, orada siyasi ikbal görmedikleri için AK Parti'nin kapısında perende atanların, 2.5 yıl sonra sanki hidayete ermişçesine, yeni söylemlerle yeni yerlerde yer alıp yüzlerindeki maskelerini değiştirdiklerinin herkes farkında" derken, başta Erkan Mumcu olmak üzere Anavatan Partisi'ne geçenleri kastediyor. Yine anladık, "AK Parti'nin devlet sırrı korumasının ardına sığınanlardan terörle ilgili nasihat dinlemeye ihtiyacı yok" ile DYP lideri Mehmet Ağar'i işaret ediyor. Peki AK Parti'nin iki numaralı ismi şu uzun ve hatalı kurgulanmış cümleyle hangi adresi ya da adresleri gösteriyor: "Birileri, demokrasiyi kendilerinden menkul bir anlayış içerisinde, yine başka odaklardan medet umarak, onları imkân olduğu süre içerisinde gayrımeşru yollarla yönetimi ele geçirmek iddiası içerisinde olmaktadırlar."
Fırat'ın tuhaf odakları Bilmeceden farksız bu cümleyi dinledikten sonra iki soru yöneltilebilir. Zaten gazeteciler de onları sordu: 1- "Darbe duyumları mı aldınız?" Fırat'ın yanıtı: "Türkiye o dönemleri çoktan geride bıraktı." 2- "Kimler demokrasi dışı güçleri kullanarak iktidarı ele geçirmek istiyor?" Fırat'ın yanıtı: "Öyle bir şey söylemedim. Ben yöntemden bahsettim! Birilerinin cumhuriyet düşmanı olduğunu, birilerinin antilaik olduğunu söyleyenler var. Türkiye'de cumhuriyetin tehlikede olmadığını, bunu içselleştiğini söyledim. Biz tek meşruiyet kaynağı halk diyoruz. Onun dışında başka yerlerden medet ummanın faydası yok." Cevap yine bilmece gibi olunca, gazeteciler doğal olarak üstelediler, açmasını istediler: "Hangi odaklar bunlar?" Fırat da açtı: "Türkiye'de meydanlarda pankartlar taşındığını ve bazı güçlerin göreve çağırıldığını ben hatırlıyorum." Buyurun... Bu cevaplar, iktidar partisi yöneticilerinin sinirlerinin bozulduğu ve bulanık görmeye başladıkları anlamına geliyor. Bozulmasa Başbakan Erdoğan'ın AİHM kararına gösterdiği tepkiyi eleştirenler, 2 yıl önce, 2003 Ekim'inde "Ordu göreve" pankartı açan bir avuç, evet bir avuç "Kızıl Elmacı"nın eylemiyle özdeşleştirilir mi? "Erdoğan'ın ulema kriterinin demokratik, laik, hukuk devletinde yeri olamayacağını" söyleyenlerin, "Darbe çığırtkanlığı" suçlamasıyla sindirilmeye çalışılması düşünülebilir mi? Fırat ve AK Parti'nin tüm sorumluları kendilerini toplamalılar. Bir an önce. Ve gerçek gündeme dönmeliler. Yine bir an önce. Zira o gündemde bölücü terör var. Terörü dağlardan metropollere indirme planları var. Planın sınır ötesi uzantıları var. Barzani'nin "PKK terör örgütü mü" sorusuna verdiği cevaba bakın, anlayın: "Bu soruya yanıt vermeyeceğim. Ben diyorum ki, Türkiye'deki Kürt sorunu siyasi bir meseledir. Bunun çözümü de siyasi ve demokratik olmalıdır." Bağlayıcı bir kararla uğraşmak yerine; demokrasiden, özgürlüklerden, hak ve hukuktan zerrece ödün vermeden bu sinsi planları bozma zamanı şimdi. Gerisi hikâye...
|