 |  |
Ruhsat vermemek yeterli çözüm mü?
K.Maraş Valisi İlhan Atış'ın silah ruhsatı vermemesini elbette takdir ediyoruz. Ama yarım bir önlem bu. Talebi reddedilenin ruhsatsız silah almasını nasıl engelleyecek? Hele ruhsatsız silaha komik cezalar verildiği ve de suçların büyük çoğunluğunun ruhsatsız silahla işlendiği düşünülürse...
Serseri kurşun kurbanı 9 yaşındaki Damla Bulut dün İzmir'de hüzünlü bir törenle toprağa verilirken, yurdun birçok yerinden yeni ölüm haberleri geldi. Kırıkkale'de pompalı tüfekle cinayet: 1 ölü. İzmir'de pompalı tüfek dehşeti: 1 ölü, 1 yaralı. Denizli'de tüfekli kavga: 2 ölü. Ayrıca İstanbul'da iki ünlü avukatın silahla intiharları... Bireysel silahlanma kurbanları numaratörünün ürkütücü hızla döndüğü ortamda, hiçbir ruhsat talebine onay vermeyen Kahramanmaraş Valisi İlhan Atış'ın elbette alkışlanması gerekiyor. Zaten kamuoyunun ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun bunu esirgeyeceğini sanmıyoruz. Ancak Atış'ın mücadelesinin amacına ulaştığına inanabilmemiz için ruhsat alamayanların daha sonra ne yaptıklarını öğrenmemiz gerekiyor: Silahlanmaktan mı vazgeçiyorlar, yoksa ruhsatsız silah edinme yoluna mı gidiyorlar? Umarız bu soruların da yanıtını verir. Bununla birlikte Atış'ın iki uyarısı çok önem taşıyor: 1- Silahlanmak isteyenin eğitimden geçirilmesi. 2- Can güvenliğiyle ilgili kaygıların giderilmesi. Gerçekten de, Türkiye'de bireysel silahlanmayı besleyen başlıca kaynaklardan biri örf ve âdetler, yani geleneklerse, diğeri de can korkusu. Hatta bu ikinci etken açık ara öne geçti. Umut Vakfı'nın geçen yıl düzenlediği "Türkiye'de bireysel silahlanma sorunu" arama toplantısında, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Dr. Temur Demirbaş çok çarpıcı bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Sözü ona bırakalım: "İstanbul'da 2004'te yaptığım araştırmada 'Bir suç işleneceği endişesi' taşıyanlar yüzde 60 çıktı. Daha sonra 'Bir suçtan korunmak amacıyla silahlanmayı düşündünüz mü' sorusunu yönelttim. Yüzde 46'sı 'Evet' yanıtı verdi. Yani İstanbullular'ın yüzde 46'sı suçtan korunma amacıyla ruhsatlı veya ruhsatsız silah bulundurmayı düşünüyor!"
Halkın yarısı silahlanırsa? Bu verilerin anlamı: Her iki İstanbullu'dan biri can derdinde. Bir başka deyişle, can güvenliği için devletin aldığı önlemleri yeterli bulmuyor ve başının çaresine bakmaya çalışıyor. Her iki İstanbullu'dan birinin silah bulundurma düşüncesini hayata geçirdiklerini düşünün... 12 milyon nüfusun 6 milyonu! Haydi çocukları çıkarın; nereden baksanız 4-5 milyon kişi! Böyle bir korku ortamında bireysel silahsızlanma çağrıları ne denli etkili olabilir ki? Biz yine de iyimser olmaya çalışalım ve Başbakan Erdoğan'ın "Bu sorunu toplum sahiplenmeli" çağrısına destek için birkaç öneri sıralayalım: * Ehliyet almak isteyen nasıl önce eğitimden geçiriliyorsa, silah ruhsatı için başvuranın da sıkı eğitim görmesi sağlanmalı. * Yine ruhsat isteyenin tam teşekküllü hastanede sağlık kurulundan fiziki ve psikolojk sağlam raporu alması koşulu getirilmeli. * Ruhsat verme yetkisi kesinlikle yargıya devredilmeli. * MKE ve diğer silah üreticileri sattıkları silahların mutlaka önceden balistik muayenesini yapmalı. * Bireysel silahlanmaya karşı toplumsal bilinçlendirme için ilkokuldan itibaren yoğun eğitim verilmeli. Derslerde bu konuyu işlemekten piyeslere, konferanslara kadar... * Umut Vakfı ve -varsa- benzeri sivil toplum kuruluşları tıpkı TEMA gibi yurt genelinde örgütlenmeli. Ancak bu ve benzeri önlemlerin hepsi uygulansa bile, köklü çözüm önce can güvenliğini sağlamaktan geçiyor. Ardından da hukukun üstünlüğünü yerleştirmekten. Bunun için de öncelikle yargıyı hızlandırmaktan... Çünkü insanları silahlanmaktan caydırarak değil; silahlanma ihtiyacını ortadan kaldırarak sonuç alınabilir.
|