 |  |
  |
|
Söylenenler doğruysa lanet böyle lüks mekâna!..
Diğer büyük özel hastaneler gibi, Memorial Hastanesi'nin Basın Halkla İlişkiler servisinde de arkadaşlarımız var. Zaman zaman bizi arar: "Şu var, bu var. Çeker misiniz, işinize yarar mı?" derler. Ya da ara sıra biz onları arar sorarız; "Var mı önemli bir durum?"
Şok oldum kaldım!.. Yaz başından beri epey sıkıştırmama karşın tek iş çıkmadı hastaneden. Ben de telefon açıp yarı şaka yarı ciddi sitem ettim. Ama aşağıdaki konuşmayı yapınca şaşırdım kaldım. Şok oldum.
Buyur buradan yak - Merhaba arkadaş. Yaz geldi geçiyor, koca hastaneyse haber değeri taşıyan bir olay intikal etmedi mi? - Olsa haber etmez miyiz Savaş Abi? Hastanenin bütün halkla ilişkiler kadrosu çabalıyor.Bir şeyler çıksın, iletelim, yazın, gösterin, insanlar aydınlansın diye. - Neden bu sessizlik, habersizlik peki? - Mevsim yaz diye neredeyse hastane boş. Ama hastane dışından çok önemli bir haber var. İlk size söylüyorum.
Tahammül edemediler! - Hayırdır neymiş o? - Çok meşhur bir eğlence mekanı var ya. Hani Boğaz'da, sosyetenin göz bebeği olan yer. - Eeee? - İşte orayla sponsor anlaşmamızı iptal ettik geçen hafta. - Neden, ne oldu ki? - Anlaşmamıza göre girişte hastane tabelamız olacaktı. Kıyıda ambulans bekleyecek, iç kısımdaki revirde de hemşiremiz duracaktı ilk yardım için. - Evet sonra? - Oraya giden hemşire arkadaşlarımızdan çok şikayet geldi. Revir kısmı aşağılarda bir yerdeymiş. O Bodrum katı gibi yerde mutfak da varmış. Orayı görmeye daha fazla tahammül edemediler. - !!!
Faraşlara topluyorlar - Her yer fare kaynıyormuş abi. Böyle lüks, pahalı, gözde bir mekanın mutfağında malzemelerin, gıda çuvallarının üstünde fareler cirit atıyormuş, olacak iş mi? Personel helaları da oradaymış ve girilmez haldeymiş pislikten, kokudan. - Ne diyorsun arkadaş? Umarım ağzından çıkanı kulağın duyuyordur. - Git kendi gözünle gör istersen. Gizli kamerayla çekim yap. - Kamerayı gizlesem bile ben nasıl gizleyeceğim kendimi? - Doğru. Senin oraya inmeni istemezler. Hemen örtbas ederler ortamı. Başka birini gönder o zaman. "Tuvalete gidiyorum, yolu şaşırdım" desin dalsın, mutfağa. Fareleri göremese bile pisliklerini görür. Tuvaletlere ve revirin olduğu yere bir de çalışanların yemek yediği o bölüme bakar. Faraşlara toplayıp denize atıyorlarmış o pislikleri. - !!!! - Zaten arıtmaları da yokmuş. Yemek artıklarını, çöpleri filan da çaktırmadan denize döküyorlarmış. Biz 15 gün dayanabildik. Anlaşma gereği kıyıda ambulansımızı, içeride de sağlık personeli tutuyorduk orada. Gittik bozduk sözleşmeyi.
Buz gibi soğudum!.. - Gerekçeyi söylediniz mi? - Söyledik. Tınmadılar bile. "Mekanı bu yıl bizim işleteceğimiz çok geç belli oldu. Altyapıyı tamamlayamadık. Hem zaten buraları kimse görmüyor ki" dediler. Zaten geçen yıl aynı hizmeti veren bir başka sağlık merkezi de aynı nedenle kaçmış oradan. - Bak bir daha soruyorum. İstanbul'un, hatta Boğaz'ın ortasında hem tarihi, hem de çok ünlü bir mekandan söz ediyoruz. Haksızlık etmiyorsunuzdur umarım. - Dedim ya abi. Merak eden gider bakar. Görür mutfakta yiyecek malzemelerinin üzerinde gezen fareleri. - Valla ne yalan söyleyeyim buz gibi soğudum oradan. - Biz de öyle abi.
|