 |  |
Şeriat uçurumu eşiğindeki Irak
Irak'taki kadın dernekleri aylardır feryat ediyorlar: "Anayasa taslağında 50 yıllık haklarımız elimizden alınıyor. Kadın köleleştirilmek isteniyor." Ama bu çığlıklar ne "Özgürlük, eşitlik, demokrasi" vaadiyle Irak'a ordu gönderen Beyaz Saray'a ulaşabildi, ne de müttefiki Downing Street No. 10'a..
"Size özgür ve zengin bir Irak vaat ediyoruz. Ve tüm bireyleri özgür, demokratik Irak'ın Ortadoğu'ya örnek olacağına inanıyoruz." ABD Başkanı Bush savaşın arefesinde, 17 Mart 2003'te, Irak halkına böyle seslendi. Orduların Bağdat'a doğru ilerlediği günlerde, 10 Nisan 2003'te de Iraklılar'a şu müjdeyi verdi: "Siz soylu bir ulusun bireylerisiniz. Çok yakında hak ve özgürlüklerinize kavuşacaksınız. Görüşlerinizi özgürce ifade edecek, hiçbir ayrım yapılmadan hepiniz, eşit olarak, Irak'ın geleceğini inşa edeceksiniz." Ne var ki, bu yazıyı hazırladığımız saatlerde pazarlıkları süren Irak'ın kalıcı anayasa taslağında Bush'un ve müttefiki İngiltere Başbakanı Blair'in vaat ettikleri eşitlik ve özgürlük ilkelerinin üstüne kapkara bir çarşaf örtülüyor. Özellikle kadınlar için. Bir başka deyişle, 50 yıldır laik Irak'ın yerini şeriat hükümlerinin egemen olduğu bir din devleti alıyor. Bu cendereden sadece Kuzey Irak kendini kurtarabilecek. Önce eski Irak'ı kısaca anlatalım: 1958'de krallığı deviren General Kasım, modern laik bir rejim kurdu. Yeni bir medeni kanun yaparak kadınlara eğitim, boşanma, çocuklarının velayetini üstlenme haklarını verdi. 1968'de iktidara gelen Baas Partisi bu hakları daha da güçlendirdi: 1970'te yürürlüğe giren geçici anayasayla kadın-erkek eşitliği sağlandı. Evet Saddam diktatördü, acımasızdı ama dinin toplumsal yaşama egemen olması halinde ülkenin parçalanacağını gördüğü için laikliğe sıkı sıkıya sarıldı. Sadece birinci Körfez Savaşı'ndan sonra BM ambargosunun yoksullaştırdığı halkın desteğini devam ettirebilmek için dini siyasete alet etmeye başladı ama yine de kadın haklarına dokunmadı.
Mahkeme yerine "boş ol" Şimdi ABD son dakikada müdahale etmezse, anayasa taslağı aynen benimsenirse, Arap dünyasındaki eşi olmayan bu hakların büyük bir bölümü geri alınacak, 13 milyon Iraklı kadın (nüfusun yüzde 50'den fazlası) yarı insan konumuna inecek. Örneğin taslağın 14'üncü maddesinde evlenme, boşanma ve miras konularının şeriat hükümlerine göre düzenlenmesi öngörülüyor. Anlamı: Kadın ailesinin izini olmadan evlenemeyecek, koca ağzından çıkacak "boş ol" cümlesiyle karısını kapı önüne koyabilecek, mirasta kadının hakkı yarıya düşecek... Anayasanın bir başka maddesinde ise "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir" denildi ama hemen ardından şu cümle eklendi: "Bu haklar şeriat hükümlerine aykırı düşmediği sürece..." Bu taslak kesinleşirse ve Ekim ayı ortasındaki referandumda kabul edilirse, sıra medeni kanunu değiştirmeye gelecek. Zaten hem Şii, hem Sünni bölgelerinde kadınların haklarını -iyice-kısıtlamak için anayasayı bekleme gereği bile duyulmadı. İkisinde de kadınların örtünmeden sokağa çıkmaları, makyaj yapmaları yasaklandı. Şii bölgesinde tıpkı İran'daki gibi din polisi kurulmasını, içki satanların ve içenlerin ağır şekilde cezalandırılmasını hiç anlatmayalım. Mesut Barzani, anayasayı hazırlayan komisyondaki Kürt üyeler ile parlamentodaki Kürt milletvekilleri, "Tüm yasaların şeriata dayandırılması" hükmünün Kuzey Irak'ta "asla" uygulanmayacağını söylüyorlar. Bu da, federe Kürt bölgesinin Bağdat'tan biraz daha uzaklaşması ve fiili bağımsızlığın bir adım öteye götürülmesi demek olacak. İyi ama siz şeriatın pençesine düşmüş bir Kuzey Irak'ı mı tercih edersiniz, yoksa başına buyruk ama laik bir Kuzey Irak'ı mı? Sahi, hangisini?
|