|
 |
 |
 |
  |
|
Babacan: Ok yaydan çıktı
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere sürecinin kolay olmayacağını belirterek, ''Ancak kısa vadede çekeceğimiz zorlukların mutlaka ve mutlaka orta vadede, uzun vadede faydalarını hep beraber göreceğiz'' dedi.
Babacan, DEİK bünyesinde faaliyet gösteren Türk-Amerikan İş Konseyi'nin 20. yılı dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen konferansta yaptığı konuşmada, ABD'nin, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinde her zaman büyük bir destekçi olduğunu vurguladı.
Hükümetin iş başına geldiği andan itibaren AB'ye tam üyelik müzakerelerini başlaması için çok yoğun bir çaba içerisine girdiğini belirten Babacan, ''AB'ye üyelik konusundaki ilk adımlar 1963 yılında başlamıştır. Ancak bu tarihten itibaren ilişkilere baktığımızda çok sayıda med-cezir olayının yaşandığını görüyoruz'' dedi.
Babacan, kimi zaman Türkiye'nin iç politikalarındaki çalkantılar, kimi zaman da Avrupa'nın yaklaşımındaki farklılıklar nedeniyle ilişkilerin bazen inişli, bazen çıkışlı dönemlerden geçtiğini söyledi.Hükümetleri döneminde ise başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere tüm hükümet üyelerinin çok kararlı, çok disiplinli ve her şeyden önce de çok samimi bir çaba içine girdiğini ifade eden Babacan, ''Bu samimiyetin ve kararlılığın somut sonuçları da çok kısa bir süre önce alınmıştır ve 17 Aralık tarihinde Türkiye tam üyelik müzakerelerine başlamaya hak kazanmıştır. Şimdi artık hem Türkiye için hem de AB için ok yaydan çıkmıştır'' diye konuştu.
AB YOLUNDA KARARLI ADIMLAR
Babacan, Türkiye'nin çok farklı bir siyasi süreç içine girdiğini her fırsatta dile getirdiklerini ve bunu da somut eylemlerle ortaya koyduklarını kaydederek, şöyle konuştu:
''Bir kere ülkemizde son yıllarının en istikrarlı dönemi başlamıştır. Bu istikrar ortamının kalıcı olabilmesi için başta demokratikleşme ve insan hakları alanında olmak üzere devrim niteliğinde reformlar gerçekleştirilmiştir.
Aktif bir dış politika süreci başlatılmış, Türkiye'de istikrarı etkileyecek her türlü sorun alanında köklü çözüm arayışlarına girilmiştir. Bunlara paralel olarak ekonomimiz de bir atılım sürecine girmiş, yine son yılların hatta cumhuriyet tarihimizin en başarılı ve sürdürülebilir ekonomik ortamı yakalanmıştır ve yine tüm bunları koruma altına alacak, istikrarı, demokratikleşmeyi, insan haklarını, refahı, barışı teminat altına alacak bir süreç olarak da AB üyeliği yolunda artık kararlı adımlar atılmaya başlanmıştır.''
Bu reformlar ve uygulamaların Türkiye için geri dönülmez bir yola işaret ettiğini vurgulayan Babacan, ''Hiç kuşkusuz daha uzun bir yolumuz var. Ülkemizi siyasi, sosyal ve ekonomik olarak daha ileriye götürecek, refahı daha artıracak, Türkiye'yi daha da kalkındıracak pek çok adım atmamız gerekiyor. Bu adımları da bugüne kadar olduğu gibi yine kararlılıkla atacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın'' dedi.
''HER ADIM STANDARTLARI YUKARI TAŞIYACAK''
Ali Babacan, 3 Ekim'de müzakerelerin başlamasıyla atılacak her adım, elde edilecek her kazanımın Türkiye'nin standartlarını daha yukarıya taşıyacağını belirterek, kısa vadede hiç kuşkusuz zorluk çekilecek alanlar olacağını söyledi.
Babacan, şunları kaydetti: ''Müzakere süreci kolay bir süreç olmayacaktır. Ancak kısa vadede çekeceğimiz zorlukların mutlaka ve mutlaka orta vadede, uzun vadede faydalarını hep beraber göreceğiz. Bizim içinden geçeceğimiz süreçte karşılaşacağımız zorluklar aslında çocuklarımızın, torunlarımızın yaşayacağı daha iyi bir Türkiye için, katılacağımız güçlükler olacaktır.
AB 17 Aralık'ta verdiği kararla sadece bir 28., 29. üyeyle ilgili bir karar vermemiştir. AB uzun dönemde kendi geleceğiyle ilgili, nasıl bir birlik olacağıyla ilgili çok önemli bir karar vermiştir. Bazı Avrupa ülkelerinde yaşanan tartışmalar doğal karşılanmalıdır ve Türkiye'nin uzun sürecek bu müzakere süreçlerinde mutlaka farklı ülkelerde farklı siyasi akımlar, farklı yaklaşımlar olabilecektir. Bunlara hazırlanmalıyız, sabırlı olmalıyız ve çok çalışmalıyız.''
Ali Babacan, önemli olanın her geçen ay, her geçen yıl Türkiye'nin standartlarının bir adım daha, bir kademe daha yukarı doğru çekilmesinin en önemli konu olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye'de de önümüzdeki dönemde AB'ye bakış, AB ile ilgili düşünceler... Burada da çok değişik fikirler, değişik söylemlerle karşı karşıya kalabiliriz. Çok farklı yaklaşımlar olabilir. Hem Avrupa'da bugünlerde yaşanan konulara, hem de Türkiye'de ileride yaşanabilecek bu tür gelişmelere belki şu perspektiften bakmakta ben fayda görüyorum. Biz politikalarımızı korkular, endişeler üzerine mi kuracağız, yoksa politikalarımızı ilerleme, gelişme üzerine mi kurgulayacağız. Burada seçimimizi doğru yapmak zorundayız.''
''İLETİŞİME BÜYÜK ÖNEM VERMEMİZ GEREKECEK''
Müzakerelerin teknik boyutunun hemen yanında belki de aynı ağırlıkta iç ve dış iletişime çok büyük önem verilmesinin gerekeceğini vurgulayan Babacan, şöyle dedi:
''Sadece karar vericilere, kanaat önderlerine değil, geniş kitlelere Türkiye'nin gerçekleri konusunda mutlaka daha doğru, daha güncel bilgiler vermemiz gerekiyor. Bu ortamı mutlaka oluşturmamız gerekiyor. Tabii bundan 10 yıl sonra Avrupa'da nasıl bir siyasi ortam olacak, bunu kestirmek kolay değildir. Ancak Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin çok daha yoğunlaşacağı, çok daha karşılıklı, yoğun bir trafik olacağı ve Türkiye'nin gerçekleriyle, Türkiye'nin algılanması arasındaki farkın hızlı bir şekilde kapanacağı konusunda hiç kuşkumuz yoktur. Bu anlamda sadece müzakere sürecine değil, bu tanıtım mücadelesinde de her Türk vatandaşından, her Türk dostundan ve Türk sivil toplum kuruluşlarından katkı ve destek beklediğimizi bu vesileyle belirtmek istiyorum ve bu süreçte ABD'nin Türkiye'ye vermiş olduğu desteği de tekrar burada takdir etmek istiyorum.''
''ÇOK GENİŞ BİR BÖLGE SÜRECİ DİKKATLE TAKİP EDİYOR''
Ali Babacan, Türkiye'nin istikrarı, kalkınması ve AB'ye tam üye olmasının sadece Türkiye'nin ya da sadece Avrupa'nın ilgi alanına giren ve buralarla sınırlı bir konu olmadığını vurgulayarak, bugün başta bölge ülkeleri olmak üzere, çok geniş bir coğrafyanın bu süreci dikkatle takip ettiğini söyledi.
Türkiye'nin müzakere sürecinin ve sonundaki tam üyeliğin dünya tarihinin akışında çok önemli bir gelişme olacağını tüm dünyanın artık kabul ettiğini ifade eden Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bölgenin istikrarı, barışı, özgürleşmesi ve demokratikleşmesi buna ek olarak terörle, kitle imha silahlarıyla, uyuşturucuyla ve diğer tehditlerle mücadele tüm bu süreçte büyük bir önem taşıyacak.İşte bu nedenle tüm dünya ülkeleri bu süreci çok yakından takip edecek. Hangi bölge ülkesini ziyaret etsek bize sorular soruyorlar, (Ne yapıyorsunuz, neler yapıyorsunuz, neler planlıyorsunuz, nasıl gidiyor?), çok yoğun bir ilgi söz konusu.
Yine başta belirttiğim gibi Türkiye'nin bu AB sürecinde ABD'nin her türlü desteğinin devam edeceğine gönülden inanıyorum. Özellikle ABD ile olan ilişkilerimizde, terörle mücadele, savunma, güvenlik ve şu anda çok zayıf kabul edebileceğimiz ticaret ve ekonomi alandaki ilişkilerin daha da yoğunlaşacağına ben gönülden inanıyorum. Var olan ikili iyi ilişkilerde her iki ülkenin işadamları ve sivil toplum örgütlerinin eşsiz katkıları olmuştur. Bu katkıların yoğunlaşarak ve çeşitlenerek devam etmesi en büyük arzumuzdur ve biz Türkiye tarafı olarak her türlü desteğe hazırız.''
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|